27 Şubat 2015 Cuma

Beşerin Dünya Düzeni


İnsan oğlunun kendine Dünya düzeni olarak "kendi kafasına göre" Halkı için çeşitli alternatif yönetim sistemleri kurup tasarladığı ideolojilerin adına kısaca siyaset deniliyor.
Mevcut yerleşik dünya düzeninin yaşadığı sistemde ki, krizleri özetle şöyledir; bu zamana kadar yerleşik dünya sistemi İnsanlık için hiç bir değer üretemez noktalara gelmiştir. Üçüncü dünya, özgürlüğünü artık kapitalist batıdan nede Rusya ve uzak doğu komünist ülkelerin halkları artık komünizmin  çarpık sömürge sistemini istemiyorlar. Bu da algısal olarak insanlığı mutsuzlaştıran zulüm merkezinin nereden geldiğini doğru algılamaya başladığını gösterir. Doğu ülkelerin hayran olduğu AB ve ABD. bilgi, ahlak, teknoloji ve politik olarak ürettiği ve insanlık için putlaştırdığı her ne varsa, zaman içinde kendisi için bir tehditte dönüşmüş ve AB, ABD, gayri İslami yönetilen diğer bir çok devletler büyük bir siyasal ve sosyal krize girmiştir Kapitalizmin demokrasisi, komünizmin
sosyalizmi ve faşizim milliyetçiliğin ulusçuluğu bu beşeri nizamların belli başlı sistemleridir. Bütün bu sistemlerin son aşamaları olan diktatörlüklerde kendi zulüm düzenlerinin açığa vurmuş halidir. Bütün bunların diğer bir ortak özelliği ise; sonu "izm" ile biten ideolojilerin insan duygularını sistemli sömürgeleridir. Keza bu beşeri nizamların diğer ortak bir özelliği de; sistemleri içerisinde kurdukları düzenler, her ne kadar “Özgürlüğü, Refah”ı ifade ediyorlarsa da sürekli olarak toplumun bir kesimini mutlu ve müreffeh eylerken, toplumun ağırlıklı kesiminde ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri baskıların örtülü veya açık biçimleri altında zulüm ve sömürüye maruz bırakmaktadır.Zira, bu sistemleri üretenler toplumun belli bazı sınıflarının çıkarını ifade eden ekonomik, siyasal ve sosyal normlarını öngörmektedirler. Bu nedenle, komünizmde işçi sınıfı adına bir avuç komünistin refahı hedef alınmaktadır. Kapitalizmde demokrasi adına bir avuç sermayedarın (burjuvazinin) refahı alınmaktadır.. .Yerleşik düzen için de ki, mevcut ülkeler kendi varlığı ve refahı için kurduğu Kapitalizm ekonomi ve para sistemini ayakta tutmak adına oluşturduğu savaş dünyası  veya harple rant ekonomisi artık kendi çöküşünün temellerini atmış bulunmaktadır... Çünkü AB,ve AD.B,ve BM, diğer dünya devletleri toplumsal olarak ve sistem olarak savaşı kaldıramaz; çünkü kendi toplumları huzursuzluğun derinliğinde mevcut sistemleri yetersiz hale gelmiştir. Bununla birlikte Batı ve yerleşik düzenin sahibi devletler kendi ekonomi ve refahı için, ihtiyaç duyduğu tüm enerji kaynaklarına sahip yükselen yeni dünyayı inşa edecek yegane alt yapısı İslam ülkelerin coğrafya olarak elindedir. Batı ve yerleşik dünya düzeni medeniyetler arası ile şiddetli soğuk çatışmalar kuracak ya da barış, özgürlük ve demokrasi merkezli yeni zulümler sistemini kuracaktır. Bu da batının kendi krizini derinleştirip halkın infialini oluşturacaktır. Bu buhranların merkezinde ki, yerleşik düzene karşı yükselen yeni müreffeh  dünyanın merkezini İslam dünyası ve içinde bulunduğumuz "bazıların kıymetini" bilemediği coğrafyamız oluşturmaktadır.

Bugün için İnsan haklarının en güzel savunan İslam bu yerleşik düzen kuran baronların önlerinde ki, öncelikli tehdit "İslam"dır. Zira İslam sadece zamanın şartlarına göre dünya düzenin çözüm üretemediği inanç-ahlak-değer boşluğunu dolduracak mistik bir yapıya değil, sistemin tüm araçlarına ve yöntemlerine cevap üretebilecek alternatif teşkil eden bir (paradigma) üstün değerlere sahiptir. İslam medeniyetin mensuplarını diğer dünya ülkeleri kültürel değerlerini kabul edememekte ve ona karşı tepki göstermektedir. Bugün için olmasa da, her dönem ve toplum da tutarlı olan ve süreklilik arz eden iç dinamikleri ile alternatif üretebilecek potansiyel bir tehdit olarak görünüyor İslam... Bu nedenle batı ve doğu da halkın İslam'a dönüştürülmemesi için gereken bir düşman gibi tehlike olarak lanse edildiği görülmektedir. Bu yalnızca kültürel bir çatışma teşkil etmez, bu bir dünya görüşü-nizamı medeniyet çatışmasıdır. Peki, İslam'ı batıdan farklı kılan dinamikleri nelerdir? Laik materyalizme karşı İslam’da inanca dayanan insan-toplum-nizamla fikri dayanışma vardır. Sürekli veri akışına ve değişime bağımlı, Emperyalist sistemle madde ile servetler biriktirme hırsına ve bireyselciliğe kapılmış kapitalizmin ürettiği tatminsizliğe karşı İslam; sabrın, tevekkülün, sükûnetin ve paylaşımın yön verdiği bireyleri topluca inşa etmektedir. Sosyalist,Kominizim ve Kapitalizmin değerleri maneviyatla değil maddeyi esas alır ve diğer bütün düzenleri bunun üzerine inşa eder(ekonomi,siyaset,hukuk, askeri alanlar da ki dünya görüşüne sahiptir). İslam ise sadece devleti değil Milletin bireyinden toplumun tümüne hitapla öncelikle maneviyatı esas alır ve her yaşam kaderlerini bunun üzerine bina eder.Yeni bir dünya düzenin refahı için (din,hukuk,siyaset,ekonomi,askeri sistemde)  Bütün bu sebeplere dayanarak İslam düşünce dinamiklerinin diğer dünya ülkelerin değerleri kendine göre farklı; her türlü bilgi, teknoloji sistemi ile barışla yeniden tavsif etmeye ve anlamlandırmaya meyilli olduğunu ortaya koyabiliriz.

Mevcut yerleşik dünya düzeni küreselleşme akabinde gün geleçek medeniyetlerin yüzleşmesini doğuracaktır. Toplumsal değişimler kontrol edilemez, ama yön verebilirler. Mevcut yerleşik dünya düzenin hakimiyeti, insanlarda bir boşluk hissini, geleceğe dair bireysel ve toplumsal huzura acılan yönü ile umutsuzluk duygusunun   kaybını doğurmuştur. Hal bu ki geleceğe ümitli bakışla sağlam bir dünya görüşü "ilahi nizam" ile olur. İslamın üreteceği kapsamlı cevap, sunacağı alternatif model sadece Müslüman toplumları değil, tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Zira, küreselleşmenin doğuracağı sorunlar tüm dünyanın muhatap olacağı sorunlardır. Batı ve doğu ülkelerin kaybettiği ve bulmaya çalıştığı insan hakları adalet duygusunu, ulvi değerlerini bir tek İslam’da bulabilecektir. Kendi başına nötr olan enformasyona anlam ve değer kazandırabilecek, bilfiil gerçekleşen küreselleşmeye ise süreç/araç gözü ile bakıp ona yön verebilecek bir anlayışla İslam medeniyetini bütün dünyaya temsil eden,  başta ülkemiz olmak üzere Arap ve diğer İslam ülkelerin yönetim sistem mensupları kendi ortak görüşlerini birleştirip dünyaya böyle bakmalı "İslam ile bizler neredeyiz" konumun asıl gerçekleri ile yüzleşmelidir. Bunun neticesinde sağlıklı ve kapsamlı bir çözüm bulmak ise öncelikle kendi bireylerinden başlayıp bütün toplumu yeniden asrı saadete doğru inşa edebilmekle mümkündür.

***
*İslam düzeni için ALLAH' u teala Kur'anı Kerimin bazı ayetlerinde şöyle buyuruyor:
"-Sizler Kitabın bir kısmına iman edip bir kısmıma inkarla küfür mü edersiniz? Sizden böyle yapanların cezası dünya hayatında bir horluk ve hakirlik ten başka bir şey değildir. (Bu gibiler' i) Kıyamet Gününde de azabın en şiddetlisine geri çevrilirler." (el-Bakara/85).
 "-Kim ki Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar zalimdirler". (Maide:5/45) Ve yine
 "-Kim ki, Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar fasıktırlar". (Maide:5/47).
"-Onlar halâ cahiliye devrinin o (sapık) hükmünü mü arıyorlar? Sağlam bir kanata sahip olacak bir topluluk için, hükmü "-ALLAH’tan daha güzel olan kimmiş?"  (el-Mâide/49-50).
"-Yaratan (yarattığı insanı mutlu edecek düzeni) bilmez mi? "Elbette bilir. O' kullarına lütufkardır; (onların yaptıklarından da) haberdardır." (Mülk, 14)

*Resulullah(A.S.) Veda hutbesinde gelmiş ve gelecek ümmetine şöyle buyurduğu gibi:
"-Ey müminler! "Size iki emanet bırakıyorum, onlara sıkıca sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler ALLAH'ın kitabı Kur an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir."
Diğer başka Hadis-i Şerifler de:
 "-Kim "ALLAH'ın koyduğu emirler ve yasaklar manzumesi olan) İslamdan başka bir din; (hayat düzeni) isterse elbetteki ondan (inandığı ve yaşadığı batıl düzenler" kabul olunmayacaktır. O kişi âhirette de zarara; (azaba) uğrayanlardandır."   Keşfül-Hafa, Hadis No: 2409, 2537.
"-Her kim (dünya ve âhiret) yüceliği istiyorsa mutlak galip olan ALLAH'a itaat etsin. (O'nun Hayat Düzeni olarak seçtiği ve razı olduğu İslâm Dini'ne bağlansın."(Kurtûbî, El-Camiu bi-Ahkâmil-Kur'ân Cüz, 14/32 9. 238)
***
-Sonuç olarak konuyu toparlaya bilirsek:
Türkiye de yüksek insani değerlerin hukuki ilkelere açık saygısızlık, müdahalelerde haksız baskı, zorbaca insan haklarına  tecavüz teşkil eden halleri din, mezhep, ırk açısından ayrı bir
cepheleşmesi yaratmadan ve böyle tefrikalara mahal vermeden özellikle "fedai konuma" sürüklenmeden imkanlar dahilin de bütün insanlığın vicdanına, İslamın umumi evrensel hukuk kurallarına dayanarak dışarıdan gelen ve gelecek olan arka planlarda hazırlanıp yapılan, kınama ve telkinlerin nereden ne amaçla geldiğinini bilip engellemeyi ve bütün İslami inancı taşıyan veyahut İslam olmayan dünya insanlığına güzel bir örnek teşkil etmelidir; bu da bize ecdadımızdan kalan mirasla İslamın önderi olmalıyız. Kainat sahibinin buyurduğu" İlahi nizam" İnsan oğluna kıyamete kadar daima canlı ve ana kuralları değişmeyen devasal bir hayat düzeni olarak şüphesiz ebediyen  kalacaktır; çünkü İnsanlığın var oluşundan bu yana tek bir aslını değişmeyen ALLAH'ın bizler için en uygun öngördüğü dünya düzeni olan Şeriat vardır. Gerisi daima yetersiz kalıp, yozlaşarak başka alternatif arayışlar için de kör döngü çözümlerle çeşitli  siyasi düşünce ideolojileri zamanı ve liderine göre farklı değişimlerin akışına uğrayıp, tekrar, tekrar halk'a yönetim sistemi olarak kıyamete kadar peydahlayıp, peydahlayıp getirirler.

ALLAH'n koyduğu Adem (A.S.)dan bu yana insanlığa sunulan hayat düzenleri çağına göre devletlerin yönetimine geçen liderler tarafından zamanla sürekli değiştirilmiştir; fakat İslam'ı temsil eden başta Peygamberler(A.S.) ların tek bir dünya görüşü olan "İlahi Nizam'ı) yaşayıp savunarak en güzel şekilde insanlığa dünya ve ahiret için emsalsiz örnek bir liderler olmuşlardır. İslamdan başka yerleşik dünya düzeninden gerisi batıldır; çünkü Hakkın yanında batıl olduğu bildirilip, insanlık var olduğundan bu yana eriyip kaybolmaya (kıyamete kadar) her zaman mahkumdur. Vesselam...
 27.2.2015
(Aydın Suyak)