26 Temmuz 2015 Pazar

Müslümanın, Kılık Kıyafeti Nasıl Olmalı:


Tarih boyunca çeşitli Milletlerin küçük büyük insan topluluklarının dinleri ve yaşadığı bölgenin medeni durumlarına göre örf ve adetleri değişik olduğundan, giyim kuşam şekilleri de farklılık göstermiştir. Yeryüzünde gelmiş geçmiş medeniyetlerin inançlarına bağlı giyim tarzların da dini inanışlarını yansıtarak ve yaşadığı coğrafyanın iklim şartları bağlı toplumların kendine özel kıyafetleri olmuştur. Buna mukabil mesleklerin, meşreplerin mizaç ve huyların, hatta ekonomik şartların ve diğer sosyal konumda ki, faktörlerin büyük tesiri olmuştur.
Binyıldır, (yabancı medeniyetlere özenmeyip) başta biz Müslüman Türk toplumu olarak yörelerimize uygun kıyafetleri ve diğer geleneklerimizi yüce dinimizin öngördüğü çerçeve içerisinde şekillenip sosyal etkinlik ve diğer aktifeler de, toplum olarak günlük hayatımıza uygun biçim de tasarlamışızdır.
Türk ve İslam medeniyetine ise, dinimiz her şeyin bir usulü ve adabı olduğu gibi giyinmenin de bir adabı vardır. Bir Müslümanın dininin gerekliliklerini yerine getirirken kılık ve kıyafet hususunda da mecburen dikkatli davranmalıdır. “Ben ne giyersem giyerim kimse saç ve sakal şeklimi eleştirip te karışamaz”  deme hakkına Müslüman toplumunda eğer O’ kişi Müslüman ise tepki gösterme hakkına sahip değildir.
Çünkü Müslüman, Müslümanın aynasıdır; Yüce Nevi (A.S.) Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh) nakledildiği bir hadis-ine göre şöyle buyurur:
-“Mümin, kardeşinin aynasıdır. Onda bir ayıp gördüğü zaman onu düzeltir.” (Buhari, 238-58-s. 474)

*ALLAH-u Teâlâ Ahzab Suresi 59. Ayetin de bizlere şöyle buyurmaktadır:
-"Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu onların hür ve iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. ALLAH ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir."
-"Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar. Görülmesi tabii olan yerler hariç ziynet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynet yerlerini izin verilenler dışında kimseye göstermesinler. Bir de ayak bileklerine taktıkları gizli süsler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, (önceki kusurlarınızdan dolayı) hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nâil olursunuz." (Nûr 24/31)
-"Ey Âde oğulları! Şeytan, ana, babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, inanmayanların dostları kıldık." (Arâf Suresi ayet,27)
-"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan çeksinler ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir." (Nûr 24/30)
-"Mümin kadınlara da söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve avret yerlerini korusunlar….” (Nur 24/31)
-“Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetleri (yabancı erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir, bilendir." (24.Nur–60)

*Hz. Âişe (r.ah) anlatır:
Bir gün Hz. Ebû Bekirin kızı Esmâ ince bir elbise ile Resûlullah'ın (s.a.s) huzuruna girmişti, Hz. Peygamber ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:
-"Ey Esmâ! Kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu yüzü ve elleri hariç diğer yerlerinin görülmesi helâl değildir." (Ebû Davud, Libâs, 31.)

Şu hadis-i şerifin de, bindört yüzyıl öncesinden bizlere ince elbisenin tehlikesini haber vermektedir:

-"Ümmetimin son dönemlerinde öyle kadınlar çıkar ki, onlar görünürde giyinmişlerdir; fakat (elbiselerinin inceliği, darlığı ve kısalığından) çıplak hükmündedirler. Onlar saçlarını toplayıp öyle şekil verirler ki başları deve hörgücüne benzer. Onlar cennete giremez ve cennetin kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Libâs, 125.)

*Erkeğin Avreti:
Abdullah bin Cafer (r.a) Resulullahın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
-"Erkeğin göbekle diz kapağı arası örtünmesi gereken mahaldir." (R.Nasıhin)
Vc. Banyo, Hamam gibi temizlenmek için girdiğimiz pis yerlere İslam fıkıh âlimlerince teyit edilen kıyafet tarzı vardır:
-Erkekler, Wc, ve banyo ya girmeden baş ve avret yerleri olan göbek ve diz kapak arasında ki bölümün örtülmesini uyarmışlardır.
-Kadının ise, baş ve göğüs üzerinden diz kapaklara kadar olan kısmın örtülmesini dinen ibadet ve ruh sağlığı açısından (erkekler için de)  tavsiye etmişlerdir.

*Gayri Müslimlere Benzememek:
İslâm müstakil bir din olarak gelmiş ve kendine özgü yönleriyle bütün İnsanlığın günlük yaşamına uyarlanıp gelişmiştir... Müslüman, içi ve dış görünüşü ile bakıldığında, hangi dine mensup olduğuna görünüp yaşamına sergilemeli. Bu sebeple,İslam kendisine iman edenlerin her yönüyle ev de ve sokakta özgün, tertipli olmasına büyük önem vermiştir. ALLAH Resulü (s.a.s.)’in hadislerinde beyan olunan pek çok husus bunu teyit eder.

İki dünya rehberimiz Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kılık kıyafet konusun da bazı hadisin de bizlere mealen şöyle buyurmaktadır:

-"Fıtrat beştir; şu beş şeyde fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları almak ve bıyıkları kısaltmak" (Buhari Libas 63).
-"Müşriklere muhalefet ediniz, sakalları çoğaltınız, bıyıkları kırpınız" (Müslim, "Tahâret", 16),
-"Bıyığınızı kısaltınız, sakalınızı uzatınız" (Buhârî, "Libâs", 64),
-"Bıyıklarınızı kırparak kısaltınız; sakalları uzatınız. Mecûsîler'e muhalefet ediniz" (Müslim, "Tahâret", 16),
-"Ağzı burnu belirsiz şekilde olup da, bıyığını kısaltmayan bizden değildir"  (bk. Buhârî, "Libâs", 63-65/
Tirmizî, "Edeb", 6)
-"Yahudî ve Hıristiyanlar (gayri müslümler) saç ve sakallarını boyamazlar. Siz onlara muhalefet ederek, (Kına ile boyayınız." (Müslim, Libas, 80; Buhârî,)
-"Kadınlardan erkeklere bezeyenlerle, erkeklerden de kadınlara benzeyenleri bizden (ümmetimden) değildir."(Ebu Davut,Libas 4/Ahmed bin Hanbel,50,)

Her erkeğin, yaratılış tabiatı ile yüzünde az çok sakalı vardır; fakat bu nedenle bir erkeğin sakal ve bıyığını (her ikisini birlikte) komple dibinden kazıyarak kadınlara benzer tıraş olması yukarıdaki hadis’in uyarınca, ( güvenlik konumu itibarı ile tebdili kıyafet olarak özel durumları hariç) güncel dini yaşamın da yasaktır.
İslam karşıtı görüşteki, millet ve kişilerin kılık ve kıyafetine özenerek onlara bezmeyi ALLAH’ın peygamberi ret edip kendi zamanında ki çeşitli örnekleri ile yaşayarak bizzat kendisi Müslümanları onlara benzemekten ret etmiştir.

Bu konu ya önemle, Müslüman bir kadın (kocası eğer sakal koymak istiyorsa,) kocasından bütün Peygamber (A.S.) ların sünneti olan sakal ve bıyığını (ikisini birden)  kocasından dibinden keserek kazımasını istemesi şer-an hiçbir hanımın hakkı yoktur!
Müslüman bir erkeğin, kendi öz fıtratı olan, kadına (yakışan) uzun saçlarını dibinden kazıması erkeğin de kadınından isteme ye şer-an hakkına sahip değildir!
Ben ALLAH'ın yarattığı şekli (keyfiyetle) beğenmiyorum; biraz şurasını, biraz burasını başkalarına genç ve güzel görünmesi için estetik veya döğme ile çeşitli yazı ve şekiller yaptırması, Müslüman olan her İnsanı ALLAH muhafaza küfre götürür!
Çünkü her Müslümanın ALLAH-ın emrine uyup, Resulünün yaşadığı sünnet-i olan özel yaşantısını da azami olarak uymak zorunluluğu vardır.
Günümüz de yenilik olarak ortaya çıkan moda denen furyanın giyim tarzını "israfa yol açan ve başkalarının dikkatini çeken renk ve kalite lüks gösterişine varmadan" Müslümanlara özgün bir tarz da olması gerekir. Gayri Müslimlere ve erkek ve kadının karşı cinslere benzememesi kılık, kıyafet konusunda İslâm’ın özenle öngördüğü genel temel bir kuraldır.

Tabii burada şu hususu da vurgulamak gerekir; insan yüce bir davası İslam uğruna üzerine farz olan vazifeyi olumsuz tüm şartlara rağmen eda ederken, "giyim ve kuşamımla toplum dışı olmayayım", düşüncesi ve niyeti ile bulunduğu topluma uygun örf, adet, gelenek ve göreneklerine göre (sert-i avret) uyarak mahalinde kaldığı yöreye göre giyiniyorsa, bunda dinen bir mahzuru yoktur.

*Güzel giyinmek:
İslam, imkânı olanlar için israfa kaçmadan "düzenli ve temiz giyinmeyi" teşvik etmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
-"Güzelce giyinip kuşanınız. Kılık kıyafetinizi düzeltiniz; ta ki insanlar arasında siyah üzerindeki beyaz gibi temiz ve düzenli olduğu kadar da mütevazı görünesiniz."

Müslüman olan biri, hayatın her alanın da zorunlu olmadığı durumlar da, Müslümanlar için en uygun elbise giymelerini şu vasıflar la açıklaya biliriz:

A-Müslümanın giydiği elbise, mevsim şartlarına uygun olarak pamuk, keten ve yün gibi sıhhi kumaşlardan dikilmiş sağlıklı olmalı.
B-İçinin gösterecek kadar ince, şeffaf ve naylon su olmamalı.
C- Vücut hatların şeklini belli edecek kadar dar olmamalı, hangi tip elbise olursa olsun lüzumundan fazla (çirkinlik arz edecek şekilde) bol ve yerde sürünecek kadar da uzun olmamalı.
Ç- Erkekler kadınlara, kadınlar da erkeklere mahsus olan elbiseleri giymemeli,
D- Giyilen kıyafetin İslam’a aykırı (yazı ve resim) simgeler olmamalı, eğer olduğu hususunda tereddüt ediliyorsa kişi ‘o’ giysiyi (zor kalmadıkça) üzerin de dıştan görünecek şekilde giymemeli.
E- Üzerinde ayet ve hadis yazılmış olmamalı, ayrıca elbise­nin resimli olmamasına, üzerinde başka dinlere mensup ve manasını bilmediği reklam olarak temsil ettiği resim ve yazıların bulunmamasına dikkat etmeli.
F- Elbisenin bizzat üzerine aşırı derece de işlemeli “ziynete bürünmüş kadar süslü olmamalı, tabii ki giyenin kişinin de toplum ortamına uymayacak kadar da basit olmamalı; çünkü ALLAH-u Teâlâ kuluna verdiği varlığını kullanmak sureti ile üzerinde görmesini ister.
G- Mekruh olduğu için, erkekler kırmızı ve sarı (göze çarpıcı)  parlak renkli elbiseler giymemeli.
Ğ- Giyilen elbise dinimizde yasaklanmış deri ve kumaştan imal edilmiş olmamal. (Erkekler için ipek, kadınlar için mundar hayvanların derisinden yapılan elbise gibi)
H- Giyilen elbise deriden imal edilmiş ise, helal olan hayvanların derisinin usulüne göre de işlenerek temizlenip İnsan giyimine uygun “elbise ve ayakkabı” kıyafet olarak hazır olmalı.
I- Kişinin elbisesi vücudunu teşhir edecek şekilde değil; dinimizin aradığı vasıfları uygun giyenin tarzı şöyle bakıldığın da Müslüman olduğuna alamet olabilecek şekilde olmalı; asıl kaide ALLAH (c.c.) Hazretlerinin emrine ve Peygamberimiz (s.a.v.) efendimizin sünnetine uymak için giyinmeli.


İ-Her Müslüman, günlük hayatın da kılık kıyafetini düzenli ve tertipli giyinip başka birilerine gösteriş olacak tarz da dikkat çekici kılık kıyafet ile toplum içinde “şov yaparak” dolaşmaması gerekir.
j-Yarattığı her nesneyi görüp gözeten ALLAH –u Zül celal-in mülkünde yaşadığını ve kendisini her an nerede olursa olsun; Rabbi tarafından izlendiğini bilincinde olan İnsan ona göre mahremini koruyacak şekil de giyimli bulunması lazım.

Sakal, bıyık, giyim kuşam konusunun Müslümanlar arasında bir ihtilâf çıkarıp birbirlerini sucu, bucu diye dışlamaya varan eleştiri konusu olması, İslâm kardeşliğini ve müminlerin birlik ve dayanışmasını mani olan fitneyi çıkararak ümmet kardeşliğini zedeler. Hz. Peygamber'in (A.S.) sünneti olduğu için sakal bırakan kişiye saygı göstermek ve bu hareketinin övgü ve sevaba lâyık bir davranış olduğunu kabullenmek ne kadar gerekli ise, bu konuda farklı düşünen kişilere de daha esnek ve hoşgörülü davranarak başkasına saygılı olmak o kadar mühimdir. Aksi takdirde, yöresel örf ve adetlere bağlı kıyafetlerin şekil üzerindeki beyhude tartışmalar yapmak Müslümanların dinin özü ve içeriği, temel ilke ve gayeleri üzerinde birlik olup yoğunlaşmasını engel çıkararak olumsuz biçimde etkiler. Çünkü birileri bizlerin dikkatlerini dağıtarak başka kişisel amaçlı bölücü ideolojilerin hedefine saparak, birlik beraberliğimizi bozmaya çalışan İslam düşmanlarının gizli oynuna ne yazık ki, bilmeden yardım etmiş oluruz!

*Cenab-ı Hak yüce Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif meallerin de buyrulur ki:
-“Ey Âdemoğulları (kadınlar ve erkekler)! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi hepsinden daha hayırlıdır.”(A'raf 7/ 26)
-“Ey imân edenler! Yahudileri de Hıristiyanları da dost edinmeyin. Onların bir kısmı bir kısmının yardımcısıdır. Sizden her kim onları kendine örnek edinirse muhakkak o da onlardandır. Muhakkak ki ALLAH zalim bir toplumu hidâyete erdirmez.” (Maide, 51)
-"Peygamber size neyi getirip verdi ise onu alın, size yasakladığı şeyden de sakının." (Haşr Suresi 7)
-"Ey iman edenler, ALLAH ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan dönmeyin." (Enfal Suresi 20)
-"Kim, bizim dışımızdaki, yabancı dini inançla kültürlerinde ki topluma benzemeye çalışarak ve onun da reklamını dahi yaparsa; o’ bizden değildir." (Hadis, Sünen-i Tirmizî ve Ebu Davud, libas 4) böyle buyrulmaktadır…

Mukaddes İslam dinimiz, her ilmi yeniliği bulup yeni buluşlarla, başta ümmet olmak üzere tüm insanlığa faydalı olmamızı ömrü boyunca her Müslümandan ister. Fakat son 3. asırdır ilmi yönden maalesef yabacıların düşmanca “yok şunu yapama günah, yok bunu deme günah, yok buna bakma, günah yok bunu öğrenme günah vb… Sahte din hocalarının savsatalar-ı sonuncunda ilerlemiş ülkeler arasında geri kaldık… Vatan ve milli, manevi değerlerimizin düşmanı olan hain güçler, bizleri top yekûn ayakta tutan inanç değerlerimizi tam olarak yaşamadığımızı fark ederek ve onun açığından yararlanarak planlı biçim de sinsice aşama, aşama uygulamaya koydular. Bizleri içimizden özellikle yazılı ve görsel medyalarını silah olarak kullanıp içten yıkma propagandalarına maruz kaldık. Başlattıkları askeri silahsız savaşın neticesin de ekonomi ve kültürel işgallerin başarısı ile şimdi bizler onların gerisinde kalarak pikolojik baskı ile bizleri aşağılık suçlu duygusuna iteleyip "siz bilemesiniz; siz yapmayın durun siz bizlere çalışın da biz yapalım; çünkü en iyisin biz bilir yaparız..." Bizlere, sömürü düzenini kurup kendilerine bağladıktan sonra,ulaştıkları emellerine karşısın da, bizlerin üzerinde elde ettikleri başarıların yanın da gururlanma alçaklığını gösterdiler!
Yabancılardan, asıl bizlerin almasını gerektiren kılık kıyafeti değil; ilmi gelişmeler karşısında rekabet oluşturacak ve onlardan “ilmi teknolojisini alıp” kendimizi dış dünyaya karşı geliştireceğimiz gerekirken ne yazık ki, “ hiçte lazım olmayan” köhnemiş örf ve adetleri ile beraber kılık kıyafetimizi onlara uyarlayarak ne acı ki beceremedik…
İslamiyet-e uymayan kılık ve kıyafet başta olduğu gibi, dışa bağımlı örf, adet olan gelenekleri tuhafça özenip kendimizi onlardan bir kimse gibi iç ve dış dünyaya nispet yaparak “şuursuzca” kendimizi gösterme sevdasına düştük.
Bunun la birlikte dinimizin emrince, nasıl bir kılık kıyafet kullanacağımızı yabancılara karşı çelişen komik, Müslüman örnek bir toplum olarak maalesef kendi din ve yabancı milletlerin görüş arasın da, Müslüman mı değil mi? Yaşantımızın, tamı tamına genel olarak hangi dine mensup olduğu belirsiz görünüm kimliği ile rezil durumuna düştük…
26.07.2015

Araştırmacı: Aydın Suyak