4 Ağustos 2015 Salı

Şifacının Duaları?




*Muskanın Tarihçesi:
İslâm'ı kabulden evvel yaşamış Türk boylarında da muska gibi tılsımlı takıları kullanma âdeti vardı. Sekiz ve dokuzuncu yüzyıllarda Budist ve Manihaist, Şamanist Türklerin yaşamış olduğu Doğu Türkistan'da yapılan arkeolojik araştırmalarda elde edilen malzemeler arasında, tılsımlı muska tiplerine benzer çeşitli dini formüller yazılı levhalar, tahtalar vs. eşyalar bulunmuştur.
-"Budist Uygurların, dini kitaplarında da tılsım şekillerine rastlanmıştır. Günümüzde muska, tılsım ve sihir yapma işleriyle uğraşan bazı inanç sömürücüsü kişilerin ellerinde bulunan kitaplar, eski Bâbil, Asur, Mısır müşriklerinin, eski Budist ve Şamanist Türklerin kullandıkları kitaplardan yararlanılarak yazılmıştır. Bu kitaplara inandırıcılığı kuvvetlendirmek için, Kur'ân-ı Kerim'in âyetlerinden Esma-i Hüsna ve bazı dualar da ilave edilmiştir.
-Muska tılsımı üzerine yazılan kitapların en meşhurlarından biri Mısır'da basılan "Şems'ül-Maarif'ül Kübra" adlı kitaptır. Kitabın yazan 7. Hicri asır şeyhlerinden Ahmet b. Ali el-Buni'dir. Bu kitapta dört yüze yakın tılsım şekilleri bulunur. Yine böyle ünlü muska-tılsım kitaplarından biri de "Kenz'ül Havas Keyfiyet-i Celb ve Teshir'dir.
Bu kitap, "Süleyman El Hüseyni" tarafından yazılmıştır. Türkçe olup dört cilttir. Bu kitap daha çok Şems'ül-Maarif'in bir çevirisidir. Ancak El-Hüseyni bu kitaba başka kitaplardan ve kendinden bazı dualar da ilave etmiştir.
Bu tür kitaplarda yazılan muska ve efsunlar incelendiğinde görülüyor ki, birçoğunda bazı âyet ve dualarla beraber, hiç bir dile benzemeyen kelimeler de bulunmaktadır.
Şems'ül-Maarif müellifi bu efsunlarda geçen kelimelere "NURANÎ İSİMLER" denmiştir.
“-Ecnebilerinde kendine göre, efsanevi kişilerin adları, anlaşılmaz tılsımlı sözler, simgeler, yıldız işaretleri, rakamlar, rumuzlu harfler, insan ve çeşitli hayvan resimleri ve garip şekiller yazılıp çizilmiştir.”
*Muska:
Genellikle şifa amacı ile olası bir ruhsal ve bedensel hastalıklardan korunmak için, dua mahiyetinde tedavi amacıyla, dua içerikli âyetler yazılarak taşınır. Çoğunlukla, üçgen biçiminde meşin teneke gümüş ve altın kalplar içine konarak boyna asılır ya da kola takılır. Dört köşeli veya kalp biçiminde kaplara da konan hamail, bütün İslâm dünyasında faydasına “(ALLÂH' tan (cc.)” inanılıp yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Bizler de dünden bu güne denk, Muska takılarına yalnızca, (ALLÂH’ın (c.c)  kitabında ki, Süre, Âyet, Hadis veya bir dua içerisine (ALLÂH’ın isimlerin ve mübarek kişilerinin isimleri yazıla biliyor. İslâm dinini simgeleyen isim, Sure, Ayet Hadis ve duanın yazıldığı muskalar, İslâm dönemine ait; diğerleri ise İslâm dışı oluşan medeniyetlerdeki batıl inançların buna bağlı birçok hurafeleridir! 

*Muska ne işe yarar faydalı mı zararlı mıdır?
Muska kelimesinin aslı "nüsha"dır. Arapça nüsha'dan Türkçeye bu şekilde değişerek geçmiştir. Buna Kuzey Afrika'da "hurz" Doğu Arabistan'da "hamaya", "hafiz" yahut da "maâza" Türkiye'de "muska" "nusha" veya "hamail" denir. Hadis ve fıkıh kitaplarında "rukye" olarak geçmektedir.

-Bu ve benzeri rivayetlere göre okuma ve yazma sureti ile tedavi amaçlı uygun görülmüştür. Ancak bunun için bazı şartlar vardır. Bu dinen bazı şartlarını şöyle sıralamamız mümkündür:

“-Âyet-i Kerim ile ve Resûlullah efendimizden gelen duâlar la muska, hamail yazmaya ve taşımaya "Ta'viz" denir.”
İslâm dinin de (belirli şifa amaçlı şartlar içerisinde) buna izin verilmiştir. Çünkü ALLÂH' tan başka varlığa inanıp, güvenen kimseye hiç bir fayda verdiği tecrübe edilmiştir. Aksine dinen büyük günahlardan olan "Temime" şik'e vardığından yasaklanmıştır! Lakin taşınmasında, âyet ve duâların yazıldığı muskayı muşamba, naylon gibi su geçirmez sargı veya kutu içerisinde muhafaza edilerek taşınmasına( tuvalet ve Hamam dışında) her zaman izin verilmiştir.
-“Diğer nazarlık denilen takıntı şeyleri de, kendi üzerinde taşımaya Temîme denir.”

Kadın ve erkek arasında (sevgi) kurmak için yapılan muskalara "Tivele denir." Bir hadîs-i şerîfte; “Temîme ve Tivele şirktir (ALLÂH'a (Cc.) ortak koşmaktır).” buyruldu.                                    
Hakiki Müslüman, İslâm da olmayan batıl inançlara itibar edip inanmaz! Sihir, uğursuzluk, Fal, Medyumlu adetler, Kur’ândan başka şeyler yazılı muska, kehânet ve benzeri şeylere, bunların muhakkak iş yapacaklarına, mezarlara mum dikmeye, tel ve iplik bağlamaya ve keramet sahibi hikmetli olduğunu inanıp söyleyene ehemmiyet vermez. Bunların çoğu esasen, başka dinlerden bize aktarılmış hurafelerdir!  Bazı din bilinen adamlarından kerâmet bekleyenlere büyük İslâm âlimi İmâm-ı Rabbânî rahmetullahi aleyh şöyle demektedir:
-“İnsanlar din adamlarından kerâmet beklerler. Bunların birçoklarının kerâmeti yoktur. Lakin bazılarından oldukça sık görünür; (ALLÂH,(cc.) diğerlerinden üzerinden insanlara kerâmetini göstere bilir. Fakat asıl olan keremet, islâmiyet'i iyi anlayıp ve ona uygun yaşayabilmektir.”
mamı Rabbani, Mektubat)
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) gerek ruhi gerekse, bedeni ve ruhi hastalıklardan kurtulmak için bizleri tedavi olmaya teşvik etmiştir. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifte: تَدَاوَوْا فَإِنَّ اللّٰهَ عَزَّ وَجَلَّ لَمْ يَضَعْ دَاءً إِلَّا وَضَعَ لَهُ دَوَاءً غَيْرَ دَاءٍ وَاحِدٍ۽ الْهَرَمُ
-“Tedavi olunuz. Yüce ALLAH ihtiyarlık la ölüm hariç her hastalığın şifasını takdir etmiştir.” (Ebû Dâvud, tıb 1; Tirmizî, tıb 2.)buyurmuş böylece insanları bir taraftan tedavi olmaya teşvik ederken diğer yandan da her hastalığın bir çaresi olduğunu ifade ederek bizleri umutla araştırmaya sevk etmiştir.
Aynı hususun ifade edildiği bir diğer hadis-i şerif ise şu şekildedir: مَا أَنْزَلَ اللّٰهُ دَاءً إِلَّا أَنْزَلَ لَهُ شِفَاءً 
-“(ALLÂH, (cc.)  hiçbir dert göndermemiştir ki; yanın da dermanını da göndermesin.”(Müslim, selam 69; Buhari, Tıp 1.)

Yani, gerek Kur’ân da yer alan âyetleri ve gerekse efendimiz’ (As.) den rivayetlerinden alınan duaları vesile edinerek“(ALLÂH'ın (cc.)”  derdimize derman vermesini arayıp dilemek kul olarak izin verdiği meşru hakkıdır.
Sahabe efendilerimiz zamanında yaşanan bu hadiseler, dua ile okunarak da tedavi olmanın bilahare önemine delil olarak bazı rivayetlerde açıklanmıştır:
-“Biz, “(ALLÂH (cc.) ve Resulü’nün gönderdiği askerî bir seferdeydik.

Bir yerde konakladık. Yanımıza bir hizmetçi gelip:
-“Kabilemizin efendisi Selim’i bir zehirli haşere soktu. Onunla meşgul olacak erkekler de şu anda yoklar. Sizde (rukye) muska yapan duacı birileri var mı?” dedi.
Bunun üzerine bizden muska hususunda maharetinin ne olduğunu bilmediğimiz bir adam kalkıp onunla gitti ve adama okuyuverdi. Adam “(ALLÂH’ın (cc.) izni ile iyileşti. Kendisine de bahşiş olarak “buda bizden sana hediye” diye, ona otuz koyun verdiler.”
Verilen koyunların sütünden bize sayıp içirdi.
Ona:
-“Yahu sen “rukye” yapan duacı mıydın?” dedik.
O,da:
-“Hayır, ben sadece yalnız “Fatiha” yı okuyarak “rukye” yaptım” dedi.
-Biz kendisine, “ALLÂH’ın, Resûlü’ ne sormadan senin adına bizlere verilen koyunlara sakın dokunma!” dedik. Medine’ye gelince, durumu Efendimiz’e anlattık. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), muska yapan zatı tasdik etme edasıyla) “Fatiha’nın (rukye) muska olduğunu (tedavi maksadıyla okunacağını) sana kim söyledi?
Hediye verdikleri koyunları aranızda paylaşın,” buyurdular.”( Buhari, Tıp 39.)
(Hani bir Atasözümüzde geçer ya: "Kiminin devesi, kiminin duası" misali gibi...)

*Muska şifa olarak takılmalı mıdır?
Kur’an ve Sünnette bildirilen uygulamalar sahabeler den yapılan rivayetlerle hazırlanmışsa buna ruhsat vardır. Nitekim Abdullah bin Amr bin el-As’tan (R.a.) rivayet edilen bir hadiste Abdullah’ın şu hadisi yazdığı rivayet edilmiştir:
“Bütün şeytanların, zehirli haşeratın ve her isabet eden gözün (Nazar değmesi) şerrinden ALLAH’ın mükemmel sözleri olan Furkan-a sığınırım.”
(Buhari, Kitap. Enbiya, Bab. 10)
-Abdullah b. Amr b. el-As (R.a.) diyor ki:
İbn Kayyim El Cevziyye, muhalled eseri “Zadu-l Mead” ta bu konuda geniş açıklamalarda bulunmuştur.

-Bu açıklamalardan küçük bir bölümünden özetle verelim:
“El-Mervezî anlatır: Ebu Abdullah’a benim Hummaya (sıtma) yakalandığım haberi ulaşmıştı. Benim için, hummaya karşı bir kâğıt-a şunları yazdı:
-“Bismillâhirrahmânirrahiym, Bismillah ve billâh. Muhammedün Rasûlullah.”

Devamında dedi ki:
-“Ey Ateş! İbrahim üzerine serinlik içinde güllük ve gülistanlık ol. Ona (Nemrut ve adamları) bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları emellerine ulaştırmadık ve hüsrana uğrayanlardan oldular!” (Enbiya Suresi, 69-70)
Ey ALLÂH’ım...Cebrail’in, Mikail’in ve İsrafil ve bil cümle âlemlerin Rabbi! Bu muskanın sahibine gücün, kudretin ve azametinle şifa ver. Ey Hak olan Rabbim…Âmin.”
“Ben bunu oğullarımdan anlayabilenlere öğretiyordum, anlayamayanlara ise, bir levhaya yazıyor ve boyunlarına asıyordum.” (Bkz. Ebu Davud, Tıp, Hn. 3893)
Öncelikle, Tıbbî tedavi yöntemlerine başvuru emredilmiş olmakla beraber, Kurân-ı Kerîm'den bazı âyetlerin -özellikle Fâtiha Sûresi'nin- ve Resûlullah'ın (s.a.s.) yaptığı bazı duaların hastaya okunup vesile ola bilmek için, gelebilecek şifa tesirini üflenerek aksedilmesi uygun görülmüştür. Ve bunun sadece (ALLÂH’ın (cc.) izin verirse, eğer lütfedip dilemesiyle tesiri olabilir. Ancak ve ancak, şifa sadece ALLÂH’tan (cc.) bilinmeli ve sadece O'ndan istenmelidir! (156 Buhârî, tip 38,40; Ebû Dâvud,17,19 )

 -Bunun tehlikelerini bazı Hadis ve Âyetlerle açıklanmıştır; İslâm, ALLÂH’tan (cc.) gayri başkalarından bir medet umarak fayda beklemeyi ret eder:
-“Kim medyum, büyücü, sihirbaz,(İllüzyon) Cin-ci Hoca vb. görünen inanç sömürücülerin bilgisine ve muska, nazarlık gibi takılan cisimlerin gücüne inanırsa, her şeyi yaratan ALLÂH’a (cc.) başka şeyleri şirk’e girerek, ona eş, ortak koşmuştur! ” (Ahmed bin Hanbel, Hadis no: 16969)

-"Kim, kendisine fayda verdiğine veya kendisinde ki sıkıntıyı gidereceğine inanarak muska, nazarlık ve buna benzer bir şey takarsa, ALLA-u Teâlâ onu o, taktığı şeylere havale edilip onunla baş başa bırakır."(İmam Ahmed ve Tirmizî.)
-“Kim, cahiliye döneminde ki gibi vücuduna dövme veya takılar yaptırıp asarsa, imanı küfle tehlikeye düşmüştür.” (Tirmizi, Tıp:14)

-"Tuttular da Süleyman mülküne dair şeytanların uydurup izledikleri şeyin ardına düştüler. Halbuki Süleyman inkâr edip kâfir olmadı, lakin o şeytanlar kâfirlik ettiler; insanlara sihir öğretiyorlar ve Bâbil'de Harut ve Marut'a, bu iki meleğe indirilen şeyleri öğretiyorlardı. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak sizi denemek için gönderildik, sakın sihir yapıp da kâfir olmayın!" demeden kimseye bir şey öğretmezlerdi. İşte bunlardan karı ile kocanın arasını ayıracak şeyler öğreniyorlardı. Fakat ALLÂH'ın (cc.) izni olmadıkça bununla kimseye zarar verebilecek değillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda sağlamayacak bir şey öğreniyorlardı. Yemin olsun ki, onu her kim satın alırsa, onu alanın ahirette bir nasibi olmayacağını da çok iyi biliyorlardı. Hakkiyle bilselerdi, uğruna inançları sattıkları şey ne çirkin bir şeydi.  (Bakara "102.)

-"İçki, kumar, putlar ve fal okları hep şeytanın işinden olan murdar bir şeydir. O halde ondan kaçının." (Maide, 90.)
-“Gaybın anahtarları ALLÂH’a (cc.) yanındadır; başkası onu bilemez.” (En’am, 59.)
-"Her kim kâhin, büyücü,(Cin-ci) falcı ya gidip ondan himmet umarak ona bir şey sorarsa, küfre düşmüş olur.” (Hadis, Müslim) buyurmuştur.
Bütün hurafelerle birlikte her türlü kehaneti yasaklayan Resul-i Ekrem (A.S.) Efendimiz, kâhinlerin iddialarını dinleyip tasdik etmeyi de kesinlikle yasaklamıştır.

*Muska, Hamail konusunda dikkat edilecek hususlar:
Bir kısım İslâm ulemalar haklın böylesi duacıları kutsallaştırıp ruhaniyetini inanarak ondan okumasını istemek veya onun verdiği bir muskayı üzerinde taşımanın meşruluğu üzerinde sakıncalı bulmuşlardır. Bazıları bunu belli şartlar altında doğru görürken, diğer bir grup âlim, mutlak olarak muskaya karşı çıkmıştır. Bu konuda sahih olan hadislere baktığımızda, her iki tarafın da savunduğu görüşünü destekleyecek hadisler bulabiliriz. Genel olarak muskanın mahzurlu olduğunu söyleyenler bunun tevhid akidesine ters olduğunu ve her türlü dert de derman olacak tek varlığın Âlimlerce, genel görüş birliğinde dermanı veren Cenab-ı ALLAH olduğunu katiyet le ifade etmişlerdir.

-Muska takılmasına da öngören âlimler belirli şu şartlar la müsaade etmişlerdir:
1- Okunan veya yazılan mutlaka âyet ve hadislerden yazılmış ve manası anlaşılır olmalıdır.
2- Dini manası bilinmeyen esrarengiz birtakım isim, harf, resim ve işâretler yazılı sözleri İslam da olmayan hurafeler kullanılmamalıdır.
3- Özelikle yazılan bir muskanın tılsım gücüne inanarak hiç faydasının olmayacağı ve şifayı verenin yalnız ALLÂH Teâlâ’nın olduğuna kesinlikle inanıp unutulmamalıdır. Yani muskayı iyileşmemiz için bir vasıta olmaktan çıkarılarak ilahlaştırılıp Put hâline getirilmemelidir.
4- Tedavi dışında değişik bir takım kişisel nefsi emeller için kullanılmamalıdır. Kadını kocasına sevdirmek veya iki kişiyi birbirinden nefret ettirmek gibi aile ve toplum sağlığının bozacak sonuçlara varan art niyetle yapılmamalıdır.
5- Muska yazdırmak için gittiğimiz kişi, dindar (ALLÂH’a (cc.) ve Peygamberinden (A.s.) korkan) takva sahibi olmalı, yaptığı işi maddi çıkar maksatlı değil; sadece ALLÂH (cc.)  rızası için yapmalıdır. Yani, bu işin ilmini kullanarak maddiyat la ticarete dökmemelidir.

Bu şartlara uyulduğu takdirde, ALLÂH’a (cc.) rahmet ve merhametine güvenerek dua amacı ile muska takmanın günah olmayacağını söyleyebiliriz. Ancak önemli olan, muska takmaktan ziyade o muskanın içindeki duaların manasını idrak ederek, duasının makbul olacağını temiz yürekle inandığımız insanların (Kul kula vesile babından) edeceği hayır duasını almalıyız. Çünkü nerde nasıl kimin duası kabul olacağına medet olacak ALLÂH’a (cc.) gayri kimseler bilmez. Karşılaştığımız hayatta, her türlü sıkıntılarımızı bir tek dermanı olan, kâinatın sahibi ve hükümdarı gizli ve açık ne varsa, kayıp-ı bilen ALLÂH-u Azimmüşşandan talep etmeliyiz.

*Cevşen taşımak:
Cevşen, Farsça kökenli bir kelime olup, “bir tür zırh, vaktiyle giyilen savaş elbisesi”manasına gelmektedir. Cevşen-i Kebîr ve Cevşen-i Sağîr olarak bilinen, metinleri birbirinden farklı iki duanın oluşumunu ifade eder. Ancak Cevşen-i Kebîr daha meşhurdur ve “Cevşen” denilince ilk akla gelen Cevşen-i Kebîr’dir.

“Cevşen-i Kebîr” diye bilinen dua metni, Mûsa el-Kazımdan itibaren Şii imamların silsile yoluyla Peygamber efendimiz (S.A.V. nispet edilmiş (kaynağı muamma) bir hadis olarak rivayet edilmektedir. Bu dua özellikle Şiî mezhep dünyasında oldukça rağbet görmüş, duayı Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî,  Mecmû’atü’l-Ahzâb adlı eserinde nakletmiş ve daha sonra da Said Nursî  (Bediüzzaman) cemaati tarafından Kur’an’dan çıkarılan bir çeşit dua özeti diye küçük kitapçıklar halinde neşredilerek halkımıza sunulup sahiplenilmiştir.
Bu konu da, pek çok büyük ciltlerle sahih Hadis külliyatı içeren kitaplara da Cevşen adı ile bir  dua hadisine rastlanmamıştır; birçok  hanifi mezhebine bağlı sünni âlimlerinin müştereken  aynı görüşe sahiptirler.

 *Muska Bozmak İçin Ne Yapmalıyız?
Büyü yapılmış muskanın şerrinden korunmak için sabah ve akşam üç kez:
-"Bismillahi hayril-esmaği, bismillahillezi lâ-yedurru mağismihi şeyun fil-ardı ve-lâ fi'ssemâği ve huvel âliym."

-Bazı velilerin özellikle sihri iptal hususunda faydalı buldukları Süre ve Ayetler:

Fatiha- BakaraSüresinin102 ve 255. Ayet-el kürsi kerimesi- Âl-i İmran Sûresi'nin 19. âyet-i kerimesi- 'Araf Sûresi'nin 118-121. âyet-i kerîmeleri- Yûnus Sûresi'nin 79-82. âyet-i kerîmeleri- Tâhâ Sûresi'nin 65-69. âyet-i kerîmeleri- Rahman Sûresi'nin 31-32. âyet-i kerîmeleri,-Kalem Sûresi'nin 51-52. âyet-i kerîmeleri- Cin Sûresi'nin 5. âyet-i kerimesi- bir de Kâfirûn Sûresi'nin âyet-i kerîmeleri- İhlas Süresi- Felak ve Nas süreleri ilave ederek İnşe-ALLÂH hayırlı şifa umulur.
 Kaynak: (Ebû TalhaMuhammedYunus, Şifâu'r-rûh, sh: 128-139)


Her nerede ne halde bulunursak, görünür görünmez belaların şerrinden her şeyi bilip gözeten ve hakkı ile koruyan rabbimizin yüce kelamı ile ona sığınmalıyız.
Bulunan bir muskayı muska yapmayı bilen, Salih takva sahibi bir hocaya götürmelisiniz. Onların açması daha sağlıklı olur. Eğer siz açacaksanız, muskanın şerrinden ALLÂH’a (cc.) sığınarak Ayet-el kürsi okuyarak açmalısınız. Böyle açılması esnasında olabilecek olumsuz etkilere karşı korunmanız (umulur ki) ihtimaliniz yüksek olur. Açıldıktan sonra sirke dolu bir kap içerisine konur. Mürekkep çabuk çıkan bir mürekkep türü değilse, 24 saat sirkede bekletilmesi uygundur. 11 kere Felak ve Nas sürelerinin okunup sirke üzerine üflenir. Bur da duaların tek sayı olarak okunması daha uygun olur. Bundan sonra ise muskayı, ayak basılmayan temiz bir yere gömmek yâda deniz akarsu gibi bir yere dökülmelidir. i ALLÂH’ın (cc.) izni ile bozulmuş olacaktır. Sirkenin içine koyarken “Ya Rabbi niyet eyledim bu muskanın şerrinden kurtulmaya sana dua ile sığınarak niyetimi kabul eyle” demesi o’ kişinin adabınca daha uygundur.

Muska ve benzeri takılar takmak, bir takım gayri İslami ibareler okumakla tedavi etme yöntemlerinin şeytan işi ve şirk olduğu yasaklanmıştır. İslam’ın izin verdiği ayet ve hadis-i şerif ile bildirilen dualar okunup üflemenin, bazı hastalıkların tedavisinde denemenin geçerli bir yol olduğu ifade edilmektedir.
Görünüşte bazı hadisler arasında bir çelişki varmış gibi anlaşılıyorsa da, aslında konuyu Kur’an ve hadisler ışığında yapılırsa burada çelişkiye düşün durum yoktur. Çünkü Hz. Peygamber (A.s) tarafından yasaklanan söz konusu tedavi metotların gayesi, şifası ALLAH'tan değil de sırf maddenin etkenliğine inan o’ kişilerin İslam’ın usullere aykırı düşen şirk olasılığını içeren tedavi şekillerin yapılmasını men etmişlerdir.
-Kişinin, elinde olmayarak ( kaderinden) başına gelen bela ve musibetlerin sebebini yüce ALLAH (c.c) Kur’anı Kerimin de mealen şöyle buyuruyor:

-“Başınıza gelen her türlü musibet (bela, kötülük, olumsuzluk), sizin kendi ellerinizin işlediklerinden kaynaklanmaktadır. ALLAH, çoğunu da affetmektedir.” (Şura,30)
-“Sana gelen her iyilik, bil ki ALLAH'tan'dır. Sana gelen her kötülük de, kendindendir.”( Nisa,79)
-“Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme (ahiretini kazanmak için sizi birtakım sıkıntılar) ile imtihan edeceğiz. Sabır edenlere müjdele!” (Bakara,155)
-“Şüphesiz ki ALLAH insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.” (Yunus,44)
-"De ki: “Göklerde ve yerde ALLAH'tan başka kimse gaybı bilmez.. ."(Neml,65)
-"De ki: “Gayb(ı bilmek) ALLAH'a mahsustur..." (Yunus,2O)

İçinde yaşadığımız şu fani dünya her birimize ayrı, ayrı kaderle yazılmış (âhiretimizi yeniden kazanma vesilesi olan) hayatın çeşitli imtihanlar la karşılaştığımız, sayılı ömür içinde bulunduğumuz geçici bir dönemdir.
Dinimiz de ister İslam olsun veya gayri Müslim veya Kâfir olsun, her birimizin insanlığın gelecek dünya ve âhiret selameti için dua etmeliyiz.

-Bu konudaki, ruhsal ve beden sağlımızı tehlikelerden korunmak amacı için, tedbir en kelamı Ekber den çeşitli bazı dua âyet mealleri:
“Kalplerinizdeki öfkeyi gidersin ALLAH, dilediğinin tövbesini kabul eder. Ant olsun ki ALLAH, âlim ve hâkimdir.” (Tevbe,15)
“Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerin derdine devâ, mü'minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.”(Yunus,57)
“Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır.” (İsra,82)
Kur’ân’da Hz. İbrahim’in (aleyhisselam): وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْف۪ينِ “Hastalandığımı veren de o’ bana şifa veren de o’dur.”( Şuara Sûresi, 80.)

Âyetlerin meali ile dua ile de tedavi oluna bilecek bu gerçek bizlere işaret edilmiştir. Evet, hem hastalığımızda hem de hastalığın iyileşmesi adına müracaat ettiğimiz usullerde, İslami inancımızı her zaman batıl hurafelere karıştırmadan, Müslüman olarak inancımızı safsatalara meydan vermeden tam olarak korumamız gerekir.
-Ömer (r.a.) Umre haccı yapmak üzere Resûlüllah ile vedalaşırken, Resûlüllah(s.a.v) ona şöyle söylemişti:
"Ey kardeşim, beni de duan da unutma! "(Ebu Davud, Vitir: 23; Tirmizi, Deavat: 199; İbn Mace, Menasik: 5)
"Bir insan yanında olmayan bir kardeşine hayırlı bir dua ederse, Cenab-ı Hak ona muhakkak bir melek tayin eder ve yanına arkadaş olarak koyar ki, her dua edişte o görevli melek "Âmin bir o kadar da senin için" der."(Müslim, Zikr: 87)

-Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor:
- "Cibril aleyhisselam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına geldi ve:
-"Ey Muhammed, hasta mısın? Diye sordu.

-"Evet!" cevabını alınca, Cibril aleyhisselam şu duayı okudu:
- "Bismillahi erkîke, min külli dâin yü'zîke ve min şerri külli nefsin ev aynin hâdisin. Allahu yeşfike, bismillahi erkîke. Mealen: Seni ALLÂH’ın (cc.) adıyla, sana eza veren bütün hastalıklara karşı, bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Rabbim sana şifa versin, ben ALLÂH’a (cc.) adıyla sana dua ediyorum."
(Müslim, Selam 40, (2186); Tirmizi, Cenaiz 4, (972).

Peygamberimiz (A.s.) bir rahatsızlıkları olduğu zaman Felak,Nas sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerine mest ederdi. Ve şöyle buyururlardı:

-“ Ey Rabbim… Beni kendi yüce kudretli şifan ile tedavi ederek derman ver; beni kendi fazlı kereminle başkalarına muhtaç eyleme beni bu ıstıraptan uzak eyle.”   (Râmüzû’l-ehâdîs, 311 (Taberânî’den)

 Hazret-i Âişe -radıyallahu anha-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- kendilerine bir hasta getirildiğinde şöyle duâ ederlerdi;
Hz. Peygamber (s.a.s) hasta olanın üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi:

-“Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi…Derman ver; çünkü en hayırlı tedavi edici sensin. Senin vereceğin dermana başka çare olanım yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalığım kalmasın.”  (Hadis, İbn Mace Tıp 35, 36 ve
Buhârî, Merdâ,20; Müslim, Selâm,46.Ebû Dâvud, Tıbb, 18,19 )

 -“Ağrıyan dişinin üzerine şehâdet parmağını koyup Yâsin-i şerîfin son sayfasını nihayete kadar oku, biiznillah Teâlâ şifâ bulur.” ( el-Câmi’u's-Sağîr.)
-“Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshte: «Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah’ın izzetine ve kudretine sığınırım!» samimi bir inançla oku. Biiznillah Teâlâ şifâ bulursun.” (İbn Hanbel, IV, 217)
Hasta olan bir insanın dua etmesi ve okuması câiz olduğu gibi Salih, takva ehli dindar kimselere bunu yaptırmak daha uygundur.
-İbnu Abbas (Radıyallahu anhüma) anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, hummâ'ya ve bütün ağrılara karşı şu duayı okumamızı öğretmişti: "Bismillahi'l-Kebiri eûzü billâhi'l-Azimi min külli ırkın na'arın ve min şerri harri'n nâr."

Mealen: "Yüce ALLÂH’ın (cc.)  adıyla, kanla kabaran her bir damardan ve ateş harâretinin şerrinden hâkim ve hüküm sahibi olan ALLÂH’a (cc.) sığınırım." Tirmizi, Tıbb 26, (2076).

-Osman İbnu Ebi'l-As (Radıyallahu anh) anlatıyor:
-"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a Müslüman olduğum günden beri bedenimde çekmekte olduğum bir ağrımı söyledim. Bana: "Elini, vücudunda ağrıyan yerin üzerine koy ve şu duayı oku!" buyurdu. Dua şu idi: Üç kere: "Bismillah" tan sonra yedi kere, "Eûzü bi-izzetillahi ve kudretihi min şerri mâ ecidu ve uhâziru."

-Mealen: "Bedenimde çekmekte olduğum şu hastalığın şerrinden ALLÂH'ın izzet ve kudretine sığınıyorum". Bu duayı birçok kereler tekrarladım. ALLAH-u Teâlâ hazretleri (Elhamdülillah) benden hastalığı giderdi. Bunu aile yakınlarıma ve başkalarına da tavsiye ettim."
Kaynak: Müslim, Selam 67-(2202); Muvatta, Ayn 9, (2, 942); Ebu Davud, Tıbb 19, (389); Tirmizi, Tıbb 29, (2081)

Dinimizce İster, Tıp ben ve isterse, Dua-en tedavi olsun, bahsedilen her iki tedavi usulün de hastalığın iyileşmesi adına başvurulan birer doğal sebeptir. Yoksa derdi veren ALLÂH (c.c.) olduğu gibi şifaya vesile veren de şüphesiz o’dur.
*Nazar için okunan Âyet duaları:
Fatiha suresi /Ayetel kürsi/ Yusuf suresi,67/İsra, 82/ Mülk,1..5/ Kalem,51.52 /Kafirun/ ihlas/ Felak/ Nas süre ve ayetler dua amacı ile okunur ve taşımak için yazılır..
Nazara uğrayan kişiye  (Anadolu da) rahatsızlığı görünen kişinin üzerine ehli bir kişi tarafından elindeki metal bir cisim le dualar okuyup mest edilerek yapılan (Şifacı özel duacıların) Efsun denen tedavi şekli uygulanır.
*Cinlerin şerrinden korunmak için dua âyetleri:
Euzu besmele ile birlikte Fatiha,  Bakara 225, Ayet El Kürsi ve son beş ayeti, Mümin suresinin ilk 1.2.3,ayeti -Cin,6 ve22 –Rahman, 33.56-Nas, Felak, süreleri okunmalıdır. Günlük beş vakit namazını kılıp sürekli abdestli bulunmalı, dini hayatını farz ve sünnetlerini ifa edip haramlarından kaçınmaya gayret etmelidir…  
(Kaynak: Ahkâm-ül-Mercan)

İmam-ı Rabbani (Ra) Hazretleri 174. mektubunda Cin'i def etmek için, Kelimei Temcid dediğimiz “La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil aziym”i sürekli okuduğu kaydetmektedir.
Kaynak: Muhammed Saidii Kitab-ı Berekaat)
Şeyhül İslam İbni Hacer’in Asar-ı-Varide kitabında, cinden koruyan dualar yazılıdır. Bu Kitap Süleymaniye Kütüphanesi, Aşir Efendi kısmında 1150 sayı ile mevcuttur. Bunların hepsinden de önemlisi Resulullah (s.a.v.) efendimiz cinlere karşı sabah akşam şu duayı bize özellikle tavsiye etmiştir:

“Euzu bikelimatillâhi ttammati min şerri ma halaka ve zera ve bera ve min Şerri mâ yenzilu min ssemâği ve min şerri ma yağrucu fiiha ve min şerri fitnetil leyli vennaharı Ve min şerri külli tarigin illa tarigan yetrugu bi hayrın ya rahman.
-Ayrıca sevgili Peygamberimiz (sav) şu duayı da 100. defa okumamızı bize buyurmuştur:
“La ilahe illa llahu Vahdehüla şerikeleh, lehülmülküvele hülhamdü ve hüve ala külli şeyin kadir.”

*Vesveseden korunmak:
Kur-an’dan: (A‘râf, 201)- (Kaf-16) - (Mü’minûn, 97-98) - (Fusillet,36)- (Nas,4.5.6.) süre ve ayetleri dua niyetine okunmalıdır.
-Hadis-i Şeriflerin tavsiyesi:
-“Şeytan kalbe vesvese verir. ALLÂH’a (cc.) ismi zikredilince, söylenince kaçar. Söylenmezse vesveselerine devam eder.” (Hadîs-i şerîf-Berîka)

-“Melekten gelen ilhâm, İslâmiyet’e uygundur. Şeytandan gelen vesvese İslâmiyet’ten ayrılmaya sebep olur.” (Hadîs-i şerîf-Berîka)
-“Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, gusül (boy) abdesti alırken ve necâset (pislik) temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakınınız.” (Hadîs-i şerîf-Berîka)

 -İnsanoğlunda bir şeytanî vesvese bir de melekî hatırlatma vardır:
A)- Şeytani vesvese hakkın yalanlanması ve kötülüklerin yapılması;
B)- Melekî hatırlatma ise, hak ve hakikatin tasdik edilmesi ve güzel işlerin yapılması yolunda telkinler yapılır. Buna göre içinden hayır işlerine dair telkinler alan kimse, bunun Cenab-ı ALLÂH tarafından olduğunu bilsin ve O’na hamd etsin.
C)- Şaşırıp hataya düşen kimseler de kovulmuş şeytandan ALLÂH’a (cc.)  sığınsın.” (Tirmizi)
Ç)- Şeytan insanoğlunun kalbinin üzerinde tünemiş vaziyette bekler. ALLÂH’a (cc.) zikredince, korkar geri çekilir; zan-a düştüğün de gelir vesvese verir.” (Buhârî)
*Uykuda korkmak ve Karabasan duası:
-“ ('Bismillâhillezi lâ yedurru ma'asmihi şey'ün fil ardı ve lâ fissemâği ve hüves-semiğul âlim') duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar,
akşam okuyana da, sabaha kadar bizinillahi Teâlâ hiç bela gelmez.”  (Hadis,İbni Mace)

Abdullah bin Ömer (R.a.) Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle rivayet etmiştir:
-"Sizden biriniz uykuda korkarsa şöyle desin: ALLÂH’ın (cc.)  gazap ve azabından ve kullarının şerrinden, şeytanların vesvesesinden ve yanıma gelmelerinden kusuru olmayan ALLÂH’ın (cc.) yüce kelamına sığınırım" O zaman, hiçbir şey ona zarar vermez. Abdullah bin Amr (R.a.) onları akıl baliğ çağına gelen büyük çocuklarına öğretir, olgunluk çağına gelmeyen küçük çocukları için yazıp onların boynuna asardı.” (Ebu Davud, Nesâî, Tirmizî).

*Çekindiğiniz birilerin karşısında rahat konuşabilmek için:
“Musa dedi ki: "Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver, (Taha,25
"İşimi kolaylaştır.” (Taha,26)
“Dilimden düğümü çöz.” (Taha,27
“Ki, sözümü iyi anlasınlar. (Taha,28)
-Kur’an’da ALLHA –u Teâlâ’dan eman dileyerek dua okumanın önemini şöyle buyrulur:
-“Dua edin, icabet edeyim.” (Mü’minun,60)
-“Duanız olmasa, Rabbin nazarında ne kıymetiniz olurdu?” (Furkan,77)

*İslâm fıkhı âlimleri kötülüklerin zararı gideren şeyleri üçe ayırmışlardır:

-Birincisi: Açlık için ekmek yemek ve susuzluk için su içmek gibi kesin olanlarıdır.
-İkincisi: Tıbbî tedavilerin bir kısmı gibi muhtemel (maznun) olanlardır.
-Üçüncüsü de: Okuyarak tedavi gibi etkisi ihtimalli olanlardır. Zararı gidereceği kesin olan perhiz kullanmak farz ve onu terk etmek haramdır. Muhtemel uygun olanı yapmak iyidir. Ancak onu terk etmek haram değildir. Üçüncü türünü yapmak da uygundur.
Hasta olan bir insanın dua etmesi ve okuması câiz olduğu gibi salih kimselere bunu yaptırmak da uygundur.
-Hz. Aişe (r.a)'dan şöyle rivâyet edilmiştir: Hz. Peygamber (s.a.s) hasta olan akrabalarının üzerine okuyarak sağ eliyle onları sıvazlar ve şöyle derdi:
"Ey ALLÂH'ım… Ey insanların Rabbi… Şu hastalığı götür şifâ ver; şifâ veren Sensin. Senin vereceğin derman başka şifâ veren yoktur. Hastalığıma hayırlı bir şifâ ver." (İbn Mace, Tıb, 35, 36).

*Velhasıl:
-Muska gibi takılar kesinlikle duacı değil; çünkü her derdin şifasını veren ancak ve yalnız Cenabı ALLÂH tır. Çünkü İslâm, muskayı istememiş, tedavi ya da başka bir amaçla kullanılmasını tavsiye etmemiş ve faydalı olabileceğini söylememiştir. Hattâ muskanın birçok çeşidiyle, ALLÂH’a (cc.) başka şeylere kişinin sapacağına etkili olabileceğini kabul etme anlamı taşıyacağından, İslâm Âlimleri şirk olduğuna ilmen kanaat etmişlerdir.
Dikkat edilecek diğer bir husus da muska yazarken veya yazdırırken İslâm'a muhalif olan her şeyden uzak durmak gerekir. Ölçü İslâm ve niyet Allah'ın rızası olmalıdır. Kur'ân-ı Kerim, muska yazmak, büyü yapmak için değil; İnsanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak “Bakara Suresi, âyet, 184” de gönderildiğine ikaz etmiştir!

Bu son ilâhi kitabın âyetlerini rastgele yerlere yazarak, çöplüklere gitmesine sebep olmak veya dünyalık çıkarlar için, istismar etmek kanaatimizce İslâm'a ve kutsal kitaba ihanettir. Bu işi yapanlara fırsat vermek ise büyük gaflettir. Hatta Mü'minlerin itikadını bozarak zedelemeye hizmettir. En üzücü tarafı ise, bunu yapanların kendilerini Hoca(!) olarak lanse etmeleridir. Oysa İslâm'da "Hocalık" dinin hükümlerini bilen, bilgisiyle amel eden, örnek ve önder saygı değer bir şahsiyetliktir.

İslâm'ın yasak kıldığı işleri yapan ve bu tür davranışlara izin veren insan, Hoca olamaz. Böyleleri Hoca değil; ancak fasık ve münafık kişi olur. 

"Şüphesiz, kesin olarak en doğrusunu Cenab-ı ALLÂH ve Resulü (As.) bilir."
Cenab-ı ALLÂH kimseyi çaresiz ve zor durumda bırakmasın. Ve korktuklarından emin eylesin ve zararlı olabilecek bela ve musibetler kimden ve nerden gelirse gelsin muhafaza eylesin, İnşe-ALLÂH… Âmin.

4.8.2015
Araştırmacı: Aydın Suyak