27 Mart 2022 Pazar

Kur’an da İnsan Hakları

 *Bismillâhirrahmânirrahiyim:

Esirgeyip bağışlayan Rahim ve Rahman olan ALLÂH’ın(c.c) ismiyle...

1- Rabbinin hakkı:

-Fatiha Süresi:

 Âyet 2. “Şükranlarımız Hamt olsun; âlemlerin Rabbi olan bir ALLÂH’a(c.c) aittir.”

Âyet 3. “Rahman ve Rahim olan ilâhi yüce sıfatların ulûhiyetini tasdik ederek senin yüceliğini övgüyle tazim ederim.”

Âyet 5. “İlâh olarak yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız sana güvenir yine senden yardım dileriz.” 

Bakara Süresi:

Âyet 21. “Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz; umulur ki gerçekten sorumluluğunu bilen takva sahiplerinden olursunuz!”

Âyet 22. “O’ ki, sizin için yeryüzünü yaşanacak yer ve gökyüzünü kat, kat üstünü gezegenle bina etti. Yere gökten Su indirip onunla sizin için rızkınıza çeşitli ürünler çıkarıp yetiştirdi. Öyleyse ısrarla ALLÂH’ ı(cc.) tanımayıp, ‘tesadüfen doğa kendi kendini oluşturdu’ diye veya bir takım yarattıklarımızı ona ortak eş koşmayın!”

-En’am Süresi:

Âyet 102. “Rabbiniz olarak tanıyacağınız ALLÂH-u Teâlâ işte budur. Kendisine güvenceyle saygıyla mabut olarak tapılmaya layık oldan başka İlâh yoktur! O’ her şeyin yaratıcısıdır, o’na itaat ederek sorumluluktaki kulluk görevinizi yerine getirin. O’ her şeyde, herkese yardımcı olan tek vekildir.”

-Âraf Süresi:

Âyet 172. “Rabbin İnsanoğlunun soy genetiğini ilk yarattığı an sizlere sordu: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Hep birlikte “Evet, şahitlik ederiz ki; sen bizi yaratan Rabbimizsin.” dediniz. Orada herkesin Ruh ve nefsi kendi kendisinin şahit’i oldular. Öyleyse kıyamet günü, “Bizim bundan niye haberimiz yoktu.” Falan mı diyeceksiniz?”

Âyet 173. “Veya o’ zaman gelirde: “Evvelden beri atamızdan, çevremizden biz böyle görüp bildik. Öyle olur mu; onların yanlış inançları nedeniyle bizi niçin cezalandıracaksın?” demeyesiniz!”

Âyet 54. “Sizin Rabbiniz şüphesiz altı günün evresinde, gökleri ve yeri yaratarak ve onlar üzerinde özel konumu olan Arş’ta kâinatın egemenliğine sahiptir. Onun emriyle, gece ve gündüzü sürekli birbirine dönüştüren, evrendeki galaksileri kendi ekseninde bir düzene koyan o’dur. Dikkat edin ki, her şey’in idaresi onun kudreti altındadır. Âlemlerin sahibi ALLÂH-u Teâlâ yüceliği hakkıyla övülmeye layıktır.”

-Fussilet Süresi:

Âyet 37. “Ay’ın güneş etrafında döngüsüyle gece ve gündüzün meydana gelişi O'nun varlığının alâmetlerindendir. Gökteki Güneş ve Ay’a secde edip onlara tapmayın. Eğer gerçekten Rab olarak birine ibadet etmek istiyorsanız, onları yaratan Cenabı ALLÂH mabut bilip ona secde edin!”         

Âyet 174. “İşte biz, âyetleri ayrıntısıyla böyle bildiririz. Ola ki, geç olmadan farkına varırlar da yanlıştan dönerler.”

-Câsiye Süresi:

Âyet 13. “O’ göklerde ve yerde ne varsa, hepsini kendi tarafından sizin faydalanmanız için hizmetinize vermiştir. Şüphesiz ki, bunu akıllıca araştırıp kendi yararınıza iyi değerlendire bilen milletler için ilmi bilgiler vardır.” 

-Ahzâb Süresi:

Âyet 72. “Biz yarattığımız evrene bizi temsil etmesi için sorumluluk emanetini verdik; ancak insandan gayri hiçbiri bu görevi almak istemedi. Onlar görevlerini tam olarak yerine getirme endişesiyle çekinip kabul etmediler. Şerri mesuliyetlerin ciddiyetini düşünmeden fıtraten bencil olan insanoğlu, bizler için dünyada ki yönetim temsilcimiz olarak kutsal bir vazifeyi üslendi. Zaten insanoğlu, abrasif tavrıyla sonun neye varacağını bilinçli olarak iyice düşünmeden çok çabuk yanılma alışkanlığı olan birisidir.”

Kıyamet Süresi:

Âyet 36. “İnsan, başıboş bırakılacağını ve dilediği gibi hareket edebileceğini mi sanır?

-Zâriât Süresi: 

Âyet 56. “Ben cinleri ve insanları sırf beni tanıyıp yalnız bana karşı görevinin sorumluluk bilincinde emrim üzere yaşasın diye yarattım!”

-Râ’d Süresi:

Âyet 11. “Sizlerin önünüzde ve arkanızda, ALLÂH’ ın(cc.) emri ile takipçi kayıt eden ve koruyucu melekleri vardır. Bir Millet kendi gidişatını bozmadıkça, Cenabı ALLÂH onların hayat düzeninde ki refahını değiştirmez. Ancak ALLÂH-u Teâlâ, bir topluma felaket diledi mi, onu da önlemeye kimsenin gücü yetmez ve ondan başkada yarımcıları da olamaz!”

2- Hayat Hakkı:

-Mâide Süresi:

Âyet 32. “İşte bununu içindir ki, İsrail oğullarına kitabımız ‘Tevrat’ ile şunu bildirdik: Kim ki, kasten adam öldürmeyip katil olmayan ve toplumda fesat’la terör çıkarmayan masum bir kişiyi öldürürse; sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa; sanki bütün insanların hayatını kurtarmış olur. Gönderdiğimiz peygamberler(As.) onlara açık ayetler ile bildiren mucizevî deliller getirmişlerdi. Ne var ki onların çoğu bütün bunlardan sonra, hâlen yeryüzünde fesat çıkarıp, cinayetler işleyerek azgınlık yapmaya devam ediyorlar!”

-İsra Süresi:

Âyet 33. “Haklı hayati bir sebep söz konusu olmadıkça, ALLÂH’ ın(cc.) verdiği bir can’a kıymak yasaktır. Şayet bir kimse kasten haksız yere öldürürse, ölen tarafın velisi intikam isterse, kısas yapmak için ona yetki verilmiştir. Ancak kininden dolayı haddini aşıp sanık tarafına kısastan sonra zülüm etme hakkı yoktur!”

-Nisa Süresi:

Âyet 92. “Bir Müslüman, diğer bir Müslüman’ı yanlışlıkla kaza dışında kasten öldürmesi hiç doğru değildir! Kim bir Müslüman’ı kazaen öldürürse, bir esir köleyi serbest etmesi ve öldürülenin yakınına örfe uygun bir diyet ödemesi lazım; ancak ölenin yakınları diyet almaktan vazgeçerlerse o’ başka. Şayet kazaen öldürülen, sizler gibi Müslüman olup ta, fakat size düşman olan bir millettense, yanlışlıkla öldürenin kimse bir Müslüman esiri özgürlüğüne kavuşturması gerekir. Lakin öldürülen kişi, millet olarak onlarla müttefikseniz, varislerin örfe uygun bir diyetle birlikte ağır hüküm giymiş bir mahkumun tahliyesi için kefaret masrafını ödemesi gerekir. Bunları yapmaya imkânları olmayalar, ALLÂH-u Teâlâ ya edeceği tövbelerin kabulü için art, arda kesintisiz iki ay kefaret orucu tutması gerekir! Âlim ve Hâkim olan ALLÂH(cc.) her şeyin en uygun olanın gereğince bilen ve hükmün de nice fark edilmeyen hikmetler dolu incelik vardır.”

Âyet 93. “Kim bir mümin’i bile, bile kasıtlı öldürürse onun cezası, ahrette içinde ebedî kalmak üzere gireceği Cehennemdir. ALLÂH-u Teâlâ böylelerine şiddetli öfkesiyle lanetleyip, korkunç biçimde çeşitli büyük azap hazırlamıştır!”

-Zuhruf Süresi:

Âyet 32. “Rabbinin rahmetiyle her türlü tüm ihtiyaç oldukları nimetleri herkese onlar mı bölüştürüyor? Hayır, nasıl ki kim ne ihtiyaç duyup onu elde etmek için sebeplerle vesile oluşturup nasibini ona paylaştır ve öyle ki her varlık kendi hayatını düzen içinde yaşaması için bir birlerine hizmet etme zorunluluğu vardır. Bunlar da, kendi aralarında şahsi sorumluluk üzerinden derce itibarıyla görev alanında diğerlerinden yönetim üstünlüğü vardır. Her alanda yaşam sürecinin devamını sağlayan bizleriz! Rabbinin sizlere verdiği manevi nimetin üstünlük derecesi dünyalık sahip olduğunuz her şeyden hayırlıdır.” 

3- Hürriyet Hakkı:

-Tîn Süresi:

Âyet 4. “Biz insanı, varlıkların içinde ‘Ruhen ve bedenen’ onu en güzel bir biçimde ve hayatın koşullarına uyumlu olacak şekilde mükemmel ölçülerde yarattık.”

-Tûr Süresi:

Âyet 21. “İman eden kimseler, soyundan veya sevdiği kimseler inançlı ise isterse onları da vakti gelende bir araya getiririz. Kimse kimsenin şahsi olarak kazandığı değerde derecesinin ortağı değildir. Çünkü herkes hürriyet iradesiyle kendi vebalinin rehinidir.” 

-Bakara Süresi:

Âyet 178. “Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas olunması emirle öngörüldü: Cinsiyeti, kültürü ve mali konumundaki kişisel farklılığı ne olursa olsun; eşit biçimde kısas edilir. Şayet öldüren, ölenin yakınları tarafından bağışlanırsa, suçlu olan örfe uygun karşı tarafa güzellikle diyet ödemesi gerekir. Böylece, her iki taraf araların da iyilikle antlaşırsa, bu Rabbinizden sorununuza çözüm sağlayan kolaylık rahmetidir. Bundan sonra, kim haddi aşıp kasten birilerinin kişisel temel yaşam haklarını yok ederse, onlar için elem verici şiddetli azap vardır.”

4- Mekân Hukuku:

-Bakara Süresi:

Âyet 189. “Sana ayları soruyorlar. De ki: “O, insanlar’ a Hac ibadeti için belirli bir zaman dilimidir!” İyi niyette olsa, evlerin arkasından veya damdan, pacadan girmek nezakete uymaz. Asıl uygun olan, edeple takva sahibi olarak her işte usulüne uygun davranmaktır! Evlere ana giriş kapıdan girin ve ALLÂH’ın(cc) önerilerine karşı gelmekten sakının ki, istemeyen sıkıntılara belki düşmezsiniz.”  

-Nur Süresi:

Âyet 27. “Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir. Herhalde gereğince düşünüp anlarsınız.”

Âyet 28. “Orada kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size, "Geri dönün!" denilirse, hemen dönün. Çünkü bu, sizin için daha temiz bir davranıştır. ALLÂH,(cc.) yaptığınızı bilir.”

Âyet 29. “İçinde oturulmayan ve sizin çeşitli ihtiyaç için kullanma hakkınız bulunan yerlere girmenizde mahzur yoktur. Ama unutmayın ki ALLÂH-u Teâlâ yapmakta olduğunuz işlerde niyetinizin açık ve gizli olan her şeyini bilir.”

Âyet 61. “Bedensel engelli ve hasta olana güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi, gerekse babalarınızın, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin, kız kardeşlerinizin, amcalarınızın, halalarınızın, dayılarınızın, teyzelerinizin evlerin de olsun gerek anahtarına malik olduğunuz yerlerden ya da dostlarınızın evlerinde âdete uygun bir arada grup veya ayrı, ayrı bulunmanıza sorun yoktur. ALLÂH,(cc.) adına meşru olan mübarek pek hoş sağlık dileyişiyle kendinizden olanlara müminlere yahut evde kimse olmadığı takdirde bizzat kendinize selâm verin. İşte cenabı ALLÂH âyetlerinde ki hükümlerini size böyle açıklıyor, olur ki anlarsınız.”

5- Sığınma hakkı:

-Nisa Süresi:

Âyet 36. ALLÂH’a(cc.) kulluk edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana, Baba, akraba, yetim ve öksüze, kimsesiz garibana, yakın, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaş’a, yolda kalmışa, emrinizde bulunan kimselere iyilikle güzel davranın. ALLÂH,(cc.) büyüklenen şımarıkları sevmez.

Âyet 90. “Fakat sizinle aralarınızda anlaşma bulunan bir millet’e sığınanlar veya içinde yaşadığı başka toplumla sataşmayı istemeyip de, sıkıntıya düşünler size gelip aranızda huzur içinde kalmak isteyen olursa; bunlar müstesnadır. Hâlbuki ALLÂH(cc.) isteseydi o, topluluğu sizlerle düşmanca karşı karşıya getirirdi. Ancak onlar sizlerle savaşmayıp barış teklifinde bulunurlarsa, ALLÂH-u Teâlâ barış isteyenlere karşı saldırmanıza razı olmaz!”

Âyet 98. “Öyle ki gerçekten bir yolunu bulup da, bir türlü göç etme imkânı bulamayıp inancını gerektiği gibi yaşama özgürlüğü elinden alınanların mağduriyetiyle çaresiz aciz olan erkek, kadın ve çocuklar hariç; ancak bunların mazereti geçerlidir.”

Âyet 99. “İşte bunun gibileri, umulur da ola ki, ALLÂH(cc.) mahzur görür; ALLÂH-u Teâlâ çok affedici ve çok merhamet edendir.”

Âyet 100. “ALLÂH-u Teâlâ için, bulunduğu yerden başka diyarlara göç edenler mutlaka kendilerine göre uygun yaşana bilecek yurtlar bula bilirler. Her kim ALLÂH(cc.) ve Resulü(As.) hakkı için, evini, yurdunu bırakıp yol da varacağı yere varmadan eceli gelirse, onların mükâfatı ALLÂH’a(cc.) aittir. Ve ALLÂH(cc.) ‘Gafurran Rahim sıfatıyla’ herkesin hatalarını örterek koruyup gözetendir."

-Nahl Süresi:

Âyet 90. “Şüphesiz ki ALLÂH U Teâlâ, sizleri hak ve hukukta herkese karşı adaletli olmayı, çevrenizdeki mağdurları kollayıp gözeterek iyilik etmeyi emreder. Başkalarına karşı örfe, âdete sığmayan toplumda her türlü hayâsızlığı ve akla vicdana sığmayan çirkin kötü işlerin tümünü yasaklar. Umulur ki, dinleyip düşünesiniz, düşünüp iyice anlayasınız diye sizleri uyarıp öğüt verir!”

6- Kişilik ve Eşitlik Hakkı:

-Hucurât Süresi: 

Âyet 13. “Ey İnsanlar biz sizleri ilk Ana ve Baba olan Âdem ve Hava’nın soyundan erkek ve diş olarak çift yarattık. Sonra çoğalıp birbirleriniz ile tanışasınız diye farklı coğrafyanın milletleri haline getirdik. Rabbinizin katında, tartışmasız olarak kimse diğerin ırkından, mali ve mülki vb. konumundan bir üstünlüğü yoktur! Ancak en saygınınız gerçekten ondan sakınıp takva üzerinde yaşayış sahibi olanlardır! Kesinlikle ALLÂH,(cc.) uygun olanın en iyisini bilen ve şüphesiz her gelişmeyi en doğrusuyla haberdar olandır!”

-Nisa Süresi:

Âyet 148. “ALLÂH-u Teâlâ, başkasını rencideyle inciterek ağır kaba sözleri açıktan patavatsız söylenmesini sevmez, ancak söyleyen kendine yapılan bir haksızlığı savunarak birilerine ifade etmek zorunda kalırsa O’ müstesna! ALLÂH,(cc.) her olayı açıkça görüp işitendir.”

-İsrâ Süresi:

Âyet 21. “Herkesin burada birbirinden etken farklı özellikleri oldu gibi, elbette ahrete de, kimilerin derecesi kademeli olarak diğerlerinden üstünlük farkı vardır.”

Âyet 40. “Rabbinizin yarattığı cinslerin erkek olanı kendinize, dişi olanı beğenmeyip dışlamayın ve erkek çocukları kendinize vekil kız olanı da ölüme terk etmeyin. Rabbiniz sizler gibi, ne kendine bir oğul, ne meleklerde kızlar edindi. Gerçekten sizler çok büyük kötü bir söylemle yakıştırma yapıyorsunuz!”

Âyet 54. “Öyle ki Rabbiniz, sizlerin kim iyi, kim kötü olduğunu gerçekten ne olduğunuzu herkesten önce O’ bilir. Dilerse azap eder, dilerse af eder. Resulüm!(As.) Senide kimsenin vebalinden sorumlu olarak göndermedik!”

Ahzâp Süresi:

Âyet 5. “Evladınız yerindeki kişileri biliyorsanız, babalarının isimleri ile çağırın. ALLÂH,’ın(cc.) uygun gördüğü usul böyledir. Şayet babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o’ takdirde yakınlarınıza hitap ettiğiniz şekilde değer verip çağırın ve onlar da hukuken size kardeştir.” Yanılarak başkalarına ettiğiniz hatalarda bir sorun yoktur. Ancak sizler bile, bile işlediğiniz haksızlıklardan sorumlu olarak vebalinizin hesabını vereceksiniz! ALLÂH’ u Teâlâ, çok bağışlayan ve engin merhameti ile sizin mutluluğunuzu ister.”

-Hucurât Süresi:

Âyet 11. “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İnandıktan sonra kendi değerlerine yakışmayan bir isimle ün almak ve onunla hitap etmek ne kötü söylemdir. Kim hatasını terk etmezse, ,işte O’ zalimlerdendir!”

Âyet 12.”Ey iman edenler! Zandan çok sakının; çünkü fazla şüphe bir kısım hataya düşürür. Bir birinizin özel hallerini araştırmayın. Başkaların ardından kovculuk yapmayın. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yer mi? Birini çekiştirmekte aynen onun gibi çirkin iştir. O’ halde Rabbinizden korkun, kuşkusuz kesin tövbeleri kabul eder; çünkü O’ sizleri çok kollayıp esirgeyendir.”

-Humeze Süresi:

Âyet 1. İnsanların ardında çekiştirerek onlara kaş, göz işretleri ile alaya alıp aşağılayanların vay haline!”

-Al-i İmran Süresi:

Âyet 104. “Sizden kim şer’e değil de hayra çağıran, iyiliği tavsiye edip, kötülüğün yanlış olduğunu anlatan emri bil maruf yapan bir millet olursa, işte O’ toplum huzurun başarısıyla refaha kavuşur.”

-Zümer Süresi:

Âyet 9. “Gece geç saatlerde secde ederek ve kıyama durarak, ibadet geçiren, Rabbinin rahmetini ümit eden takva sahibi biri, başkaların nezdinde unvanı ne olursa olsun, aydın bir Müslüman ‘kişilik açısından’ diğerleri ile eşit olur mu?”

Mümin Süresi:

Âyet 58. “Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. İbret almak için ne kadar az düşünüyorsunuz?”

7- Azınlık hukuku:

-Al-i İmran Süresi:

Âyet 103. “Hep birlikte, ALLÂH’ın buyurduğu İslam’ın ilkelerine sımsıkı yapışın; gruplaşarak parçalanmayın! ALLÂH’ın(cc.) size olan İman nimetini hatırlayın: Hani siz, evvel birbirinize düşmandınız da, sonra sizin gönüllerinizi sevgi ile birleştirmişti ve O'nun rahmet nimeti sayesinde Kardeş oldunuz! Yine siz, inançsızların varacağı Cehennem Ateşine doğru gitmekte iken, sizleri O’ gidişattan kurtarmıştı! İşte ALLÂH,(cc.) âyetlerini böyle uyarıp açıklar ki, hidayet yolun hakikatine eresiniz.”

-Nahl Süresi:

Âyet 90. “Şüphesiz ki ALLÂH U Teâlâ, sizleri hak ve hukukta herkese karşı adaletli olmayı, aile ve çevrenizdeki mağdurları kollayıp gözeterek iyilik etmeyi emreder. Başkalarına karşı örfe, âdete sığmayan toplumda her türlü hayâsızlığı ve akla vicdana sığmayan çirkin kötü işlerin tümünü yasaklar. Umulur ki, dinleyip düşünesiniz, düşünüp iyice anlayasınız diye sizleri uyarıp öğüt verir!”

-Haşr Suresi:

Âyet 9. “Kendilerinden önce o yurdu Medine'yi hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç hissi duymazlar. Kendilerinde bir açıklık ihtiyaç olsa bile kardeşlerini öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felahla kurtuluş bulanlardır.”

-Hucurât Süresi:

Âyet 10. “Bütün müminler kardeştir. O halde, (her ne zaman araları açılırsa) iki kardeşinizin arasını düzeltin ve ALLÂH’a(cc.) karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun ki O'nun rahmetine nail olasınız.”

8- Hayati İhtiyaçlarını Elde Etme Hakkı:

-Mülk Süresi:

“O’ dünyayı yaşanılabilecek alan yaparak istifadeniz için onu herkesin hizmetine verdi. Yeryüzünü gezip araştırın ve ALLÂH’ın(cc.) ondaki ihtiyacınızınız olan nimetlerden faydalanın.”

-Hud Süresi:

Âyet 6. “Evrende olan tüm canlıların ihtiyaçları onun tasarrufu hükmündedir. Her varlığın oluşum ve yok oluş evresinde geçen süreç içerisinde ki gelmiş ve gelecek en ayrıntılı durumunu bütünüyle bilendir. Bunların hepsinin şeceresi, ALLÂH’ın(cc.) bilgi işlem merkezi olan kitabı levhi mahfuzda açıkça kayıtlıdır.”

-Mâide Süresi:

Âyet 120. “ALLÂH,(cc.) göklerin ve yerin arasındaki tüm kâinat onundur ve içinde ki her bir nesnenin hüküm ve egemenliğine gücü yeten O’ tek sahibidir.”   

-İsrâ Süresi:

Âyet 20. “Herkim dünyalık ve ahretlik ne istiyorsa, hak ettiği kadar kesintiye uğramadan istediğini veririz; kimsenin payına düşen neyse hak ettiğine esirgeme durumu olmaz.”   

-Necim Süresi:

Âyet 48. “Sizlerin ihtiyaçlarını karşılayan O’dur. Kiminiz zengin, kiminiz fakir; öyle ki belirli hayat ekonominizi sağlayıp herkesi geçimine göre farklı mülk sahibi eyledi.”

-Şuara Süresi:

Âyet 183.”İnsanların temel ihtiyaç haklarını kısıtlamayın. Yeryüzünde fesatçılıkla kargaşa çıkararak halkın huzur ortamını bozmayın!"

9- Mülkiyet hukuku:

-Bakara süresi:

Âyet 107. “Bilmiyor musun? Göklerin ve yerin sahibi ALLÂH(cc.)  olduğunu ve sizin için, ALLÂH tan(cc.)  başka dost ve yardımcı kimse yoktur!”

Âyet 29. “O’ ki, yeryüzünde ne varsa, hepsini sizin için yarattı ve sonra gökyüzüne yöneldi ve gökte yedi kat sema olarak onları düzenledi. ‘Âlim’ O, her şeyi en ayrıntısıyla iyi bilendir.”

Âyet 188. “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile, bile yemek için, hâkimlere rüşvet vererek günaha girmeyin!”    

-Mâide Süresi:

Âyet 120. “ALLÂH,(cc.) göklerin ve yerin arasındaki tüm kâinat onundur ve her içinde ki bir nesnenin hüküm ve egemenliğine gücü yeten O’ tek sahibidir.“

-Mülk Süresi:

Âyet 1. “Mülk ve yönetim idaresi elinde bulunan tek o’ ALLÂH(cc.) ne yücedir! O, her şeye gücü yetmeye Kadir'dir."

-Yunus Süresi:

Âyet 58. “Onlara deki: ALLÂH’ın(cc.) lütfüyle sağladığı geçici dünyalık imkânların refahıyla mutlu olmaya çalışın; ancak nimetlerin manevi yönündeki rahmetini aramanız sizin için daha hayırlıdır!”

Âyet 59. “Onlara sor ki:  Bakın ALLÂH-hu Teâlâ, çeşitli nimetlerle herkese bir hayat bağışlıyor; fakat sizler onu neye dayanarak iyiyi kötü, haram mı helal edip keyfi düzenbazlığınıza göre kural koyuyorsunuz! Deyin bakayım… Sanki ALLÂH’(cc.) özel bir izin verdi de, acayip yalanlara nasıl başvuruyorsunuz?”

10- Variyetlikte ölçü:

-Al-i İmran Süresi:

Âyet 14. “Kadın, Çocuk, Takı ziynetleri, Binek vasıtaları, Evcil ve Emlak mallarına karşı düşkünlük insanlara çekici gelir. Bunlar dünyalık geçici nimetlerdir. Oysa gideceğiniz ALLÂH’ın(cc.) huzurunda hepsinden daha güzelleri vardır.”

-Kehf Süresi:

Âyet 46. “Mal ve oğullar Dünya hayatının süsleridir. Baki kalan güzel-yararlı ameller ise Rabbinin yanında sevapça da daha hayırlıdır ve beklentide olduğunuz umutça daha iyidir.”

-Tegâbun Süresi:

Âyet 15. “Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Cenabı ALLÂH’ın katındadır.”

11- Çalışma ve iktisadi hakkı:

-Furkân Süresi:

Âyet 47. “Size geceyi gündüzü karanlık eden bir örtü, sonra uykunuzu bir istirahat, gündüzü de çalışmanız için aydınlık ortamı sağlayan O’dur.”

 -Tevbe Süresi:

Âyet 105. “Onlara deki: Çalışın ve ne yaparsanız yapın; ancak yaptığınızın hepsini ALLÂH-hu Teâlâ takip ediyor. Bunları Peygamber(As.) ve Müslümanlarda görecektir. Elbette, gizli ve açık olan her işin farkında olan ALLÂH’ın(cc.) huzuruna çıkarılınca, orada sizlere neler yaptıklarınızı tüm ayrıntısıyla gösterip bildirecek!”

-Nisa Süresi:

 Âyet 32. “ALLÂH’ın(cc.) sizin bazılarınıza verdiği maddi ve manevi üstün özelikleri çekemezlik yapmayın! Kadın veya Erkek herkesin kendine göre ayrı nasipleri vardır. ALLÂH’ın(cc.) geniş lütfünden çalışarak sizlerde hayırlısını isteyiniz; mutlaka ALLÂH,(cc.) her şeyi yerli yerince en iyi bilendir.”

-Şuara Süresi:

Âyet 38. “Onlar Rab’lerinin çağrısına koşarlar, namazlarını kılarlar ve onlar işlerini şuara ile aralarında danışarak yaparlar. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da infak ederek sosyal hayata imkân oranında katkı sağlarlar.” 

-Kassas Süresi:

Âyet 77. “ALLÂH’ın(cc.) sizlere verdiği imkânları onun rızasına göre harcayarak dünyevi ve uhrevi geleceğinizi kazanmaya çalışın. Dünyada iken elde edeceğiniz nasiplerinizi araştırın. ALLÂH-hu Teâlâ sana nasıl ikramda bulunduysa, sende bir kısmını yardıma muhtaç olanlarla paylaş. Yaşadığınız bölgede sorun çıkaran fetbaz kimseler olmayın. Çünkü Cenabı ALLÂH dünyanın başına belâ olanları sevmez!”

-Leyl Süresi:

Âyet 4. “Herkesin kendine göre değişik iş alanlarında farklı kabiliyetleri vardır.”

-Talâk Süresi:

Âyet 3. “Ve onu hiç beklemediği yönden rızıklandırır. Kim ALLÂH’a(cc.) dayanıp güvenirse O, ona yeter. Hiç kuşkusuz, ALLÂH-hu Teâlâ hüküm koyduğu emrini yerine getirecektir. Cenabı ALLÂH halk ettiği ne varsa, nasibindekine ne vakit karşılaşması için bir vesileyle ölçü sistemi belirlemiştir.

-Necim Süresi:

 Âyet 39. “Hakikaten insan ne için çalıştığıysa, asıl olan sermayesi O’dur.”

-Mâide Süresi: 

Âyet 88. “Ve Cenabı ALLÂH, sizlere çalışarak verdiği helâl olan nimetlerin güzelliklerinden faydalanın. İnandığınız ALLÂH’a(cc.) karşı takva bilinciyle itaat edenlerden olun!”

-Hud Suresi:

Âyet 85. "Deki: "Ey milletim, karşılıklı kişisel adalette insanları aldatmayın. Alışverişlerinizde kendi lehinize fırsatçılık yapmayın ve yeryüzünde bozgunculuk ederek huzur ortamını bozmayın!”

-İsrâ Süresi:

Âyet 35. Alışverişte, ölçüp tarttıklarınızı kusursuz aletle doğru düzgün yapın. Böylesi sizler için elbette, sonuç olarak daha güzel ve daha hayırlıdır!

-Şuara Süresi:

Âyet 180. “Tartma ve ölçme işlerinizde hatasız bir araçla doğur düzgün yapın!”  

-Rahman Süresi:   

Âyet 9. “İktisadi, satış, alış ölçünüz ve tartınızı adaletle uygulayın!” 

-Senet;

-Bakara Süresi:  

Âyet 188. “Kendi aranızda birbirinizin malını (İslam’ın yasakladığı rüşvet, faiz, gasp, stoklama gibi) haksızca elde etmeyin. (Yanlış olduğunu) bile, bile yöneticilere rüşvet vererek, elinizde ki malları toplumda fetbazlığa dönüştürüp günah olan ticari yolla yemeyin.”

Âyet 282. “Ey İman edenler! Birilerinden borç alıp verirseniz, Noter veya işi bilen birilerini bulup Senet yaptırınız. ALLÂH(cc.) için, asıl mevcut meblağ ne ise, usulsüzlük yapmadan gereğince olduğu gibi, onu adil tarafsızca tam eskizsiz kaydedip yazsın! Eğer mükellef şahıs akli, bedensel özürlü veya mazeretli olup ta orada bulunamayacaksa, güvenilen ALLÂH(cc.) korkusu olan dürüst birilerine vekâlet ile alacağını vereceğini yetkili kurum ve kişilere kayıt ettirip yaptırsın. İçinizden iki erkeği şahit tutunuz; eğer iki Erkek bulunmazsa, kabul edebileceğiniz kimselerden bir Erkek ile iki kadını şahit tutunuz ki onlardan biri hata yaparsa diğeri ona hatırlatarak uyarsın. Şahitler çağırıldıklarında gitmemeyi ve şahitlik yapmamayı reddetmesinler. Küçük olsun büyük olsun, her anlaşma maddesin de ne varsa ve vadeli ise, onun tarihlerini ile birlikte, ”yazıcılar” ayrıntısını açıklamayı ihmal etmeyin! Bu, ALLÂH’ın(cc.) takdirinde daha âdil, karşı taraflara kanıtlanma açısından daha da güvenlidir. Sizlerin sonra, hatırlamakta güçlük çekip de sıkıntıya düşmezsiniz. Ama eğer, birbirinize “güvenip” doğrudan doğruya peşinen alıp verecekseniz O’ zaman aranız da Senet yapmaya gerek yoktur. Birbirinizle alışveriş yapacağınız zaman bir Şahit bulundurunuz; ancak Senet yazan ile Şahit olanları baskı altına alıp ta, vebal altına girmeyin! Şahsi hesaplar peşine düşerek aksini yapmakla ALLÂH’ tan(cc.) korkun! Çünkü sizlerin menfaatine bunları öğretiyoruz. Ve ALLÂH-hu Teâlâ, mutlaka, kimin ne yaptığını ayan açık bilendir.”

-Âyet 283. “Eğer ki, bir yerde birine bir borç karşılığında, “Senet için” işini bilen veya yetkili noter bulamazsanız; şayet onun değerin de bir şeyi ondan ipotek karşılığında rehin alırsınız. Lâkin kendisine güvenerek ondan, bir şeyini rehin almazsanız size borçlu olan kimse, Rabbinden korkarak emanet aldığı borcunu geri sahibine iade etsin! Olaya Şahit olanlar her ne olursa olsun; şahitliğini satılıp sapmadan dürüstçe gereğini yapsınlar! Şüphesiz ALLÂH-hu Teâlâ, kalbi bozuk niyetli olan günahkârları pek âlâ bilendir!”

-Faiz,

-Bakara Süresi:

-Bakara Süresi:

Âyet 275. “Faizde alış verişin bir kâr’ıdır” diyenler O’ gün geldiğin de, Şeytan çarpmış deli gibi, yattığı yerlerinden kalkarlar! Oysa ALLÂH, (cc.) ‘fırsatçılık yapmadan’ değerinde ki alış verişi helal; fakat karaborsa faizi yasak etmiştir! Kim bu yasağa uyar da faizi bırakırsa, önceden aldığı kâr payları onlardan geri alınmaz. Lakin Faiz yasağına uymaz da, eğer devam ederse, onlar Cehennemin ateşlikleridir ve orada ebedi kalanlardır!”

Âyet 276. “ALLÂH,(cc.) faizli kazançlara bereket vermez; ama sadakayla hayırda yardımlaşanların kazancına bereket verir!  Ve ALLÂH-hu Teâlâ, kendisine asi olan, günahında ısrar eden O’ kâfirleri sevmez!”

Âyet 278. “Ey İman edenler, gerçekten Müslüman’sanız? ALLÂH’a(cc.) samimi olun ve ondan korkun; artık geçmiş hesabınız da kalan faizleri geri almaktan vazgeçin!"

-Al-İ İmran Süresi:

Âyet 130. “Ey inananlar! Faizin çeşidini çoğaltarak onu yemekten sakının! Çünkü ALLÂH’a(cc.) takva ile itaat edin ki, huzur bulasınız.”  

-Nisa Süresi:

Âyet 29. Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda karşılıklı anlaşmaya dayanan ticaret yolu ile yeğiniz; fakat hileli yollarla bir biriniz aldatıp da haram yemeyiniz!  Ve daha sonra da husumetle bir birinizi öldürmeyin! Oysa ALLÂH,(cc.) sizlere karşı çok kolaylıklar sağlayan merhamet sahibidir.

Âyet 161. Ve yasakladığımız halde tefecilikle halkın malını, parasını haksız yere sömürüp yiyorlardı. O’ asi inkârcılara çok acı verici azap hazırladık.

-Rum Süresi:

Âyet 39. “İnsanların mallarımız daha çok kâr sağlasın diye faizle ne verirseniz, ALLÂH(cc.) katında bereketi olmaz. Ama Cenabı ALLÂH’ın rızasını isteyerek zekât olarak her ne verirseniz; işte bunu yapanlar sevaplarını kat, kat arttıranlardır.”  

-Âraf Süresi:

Âyet 85. “Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara şöyle dedi: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; çünkü sizin O’ndan başka ilâhınız             yoktur. Doğrusu Rabbinizden size apaçık bir delil gelmiştir. Artık ölçüyü ve tartıyı tam yapın. Mal ve eşyanın değerini düşürerek haksız rekabetle insanlara fırsatçılıkla zülüm yapmayın. Yeryüzünde sömürü saltanatı kurarak halkın yaşam standart’ındaki huzurunu bozmayın. Gerçekten mümin iseniz, sizin için hayırlı olan budur!”

12- Eğitim Hakları:

-Alâk Süresi:

Âyet 1.”Yaratan Rabbinin adıyla oku.

Âyet 5. “İnsana bilmediğini O’ öğretti.”

-Â’lâ Süresi:

Âyet 6. “Resulüm! Seni okutacağız da ve öğrendiklerini hiç unutmayacaksın.”

-Mücadele Süresi:

Âyet 11. “Ey iman edenler! Meclislerde size: 'Yer açın' dendiği zaman yer açın ki ALLÂH(cc.) size de genişlik versin. 'Kalkın' dendiği zaman da edeple kalkın. Cenabı ALLÂH sizin imanızla birlikte öğrendiğiniz uhrevi ve dünyevi ilmi dereceleri yükseltsin. ALLÂH-hu Teâlâ, bütün faaliyetlerinizden haberdardır.”

13- Yöneticilere ve büyüklere itaat hakkı:

-Nisa Süresi:

Âyet 59. “Ey Müslümanlar! ALLÂH’a(cc.) ve peygamberine itaat edin! Eğer anlaşamadığınız konular olursa, ALLÂH-u Teâlâ’nın âhret gününe inanıyorsanız, tartıştığınız sorunu ALLÂH(cc.) buyruğuna ve Resulünün tavsiyesine arz edin! Çünkü böyle yapmanız ulu-il emre itaat etmeniz sizin için daha hayırlı ve güzel olur.”         

-Şuara Süresi:  

Âyet 38. “Onlar Rablerinin çağrısına uyarlar ve namazı düzgünce kılarlar. Aralarındaki işleri ise istişare iledir. Onlara rızık olarak verdiğimiz nimetlerden muhtaçlara bağışta bulunurlar.” 

14- Aile koruma hakkı:

-Şuara Süresi:

Âyet 11. “Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da çiftler yarattı. Bu aile düzeni içinde neslinizin çoğalmanızı sağlamıştır. Cenabı ALLÂH'ın benzeri olan hiç bir varlık yoktur. O her şeyi işitir ve görür.”

-Nisa Süresi:

Âyet 1. “Ey insanlar! Sizi bedenlerinizde ki nefisin can olan bir ruhla birleştirdiği “Âdem (As.)” yarattı ve ondan eşi “Havva’yı” yaratıp ve devamıyla sizlerin kadın ve erkek ile meydana gelen süreçte nesilleri üreten o’dur. Ve akraba bağı ile genetik ve sosyal olarak ilişkilerini bozup koparmaktan çekinin! Birbirleriniz için, hayırlı dileklerde bulunun ve Rabbinize karşı gelmekten sakının! Şüphesiz ki ALLÂH,(cc.) geleceğinizin tüm yönü ile gözetip kollayandır.”

-Şuara Süresi:

Âyet 23. “ALLÂH-u Teâlâ’ya, inanıp güzel samimi ameller işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed!(As.) De ki: 'Ben sizden yakınlara vereceğiniz sevgiden başka karşılığında bir ücret istemem.’ Kim güzel bir amel işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu ALLÂH(cc.) bağışlayandır. Şükrün karşılığını verendir."

-Nisa Süresi:

Âyet 1. “Ey insanlar! Sizi bedenlerinizde ki nefis can olan bir ruhla birleştirdiği “Âdem (As.)” yarattı ve ondan eşi “Havva’yı” yaratıp ve devamıyla sizlerin kadın ve erkek ile meydana gelen süreçte nesilleri üreten o’dur. Ve akraba bağı ile genetik ve sosyal olarak ilişkilerini bozup koparmaktan çekinin! Birbirleriniz için, hayırlı dileklerde bulunun ve Rabbinize karşı gelmekten sakının! Şüphesiz ki ALLÂH,(cc.) geleceğinizin tüm yönü ile gözetip kollayandır.”

Âyet 34. “Bir ailenin reisi kocadır; çünkü ALLÂH,(cc.) erkekleri fıtraten kadınlardan her türlü zorluğun üstesinden gelebilme gücüne sahiptirler. Kocalar aile içinde mali sorumluluğu üzerinde olan yöneticilik hakkına sahiptir.  İdeal kadınlar: ALLÂH’a(cc.) itaatli olan ve kocaları onların her türlü haklarını nasıl korursa, yokluğunda kocalarının hakkını koruyup gözeten kadınlardır. Asilikle dikleşen itaatsiz kadınlara gelince: Onlara önce iyi nasihat edin, vazgeçmezlerse yataklarını ayırın, bununla da uslanmazsa kaba şiddet göstermeden sıkıştırın. Şayet sizlere itaat ederlerse, tatsızlık çıkaracak sorun yaratmayın. Unutmayın ki, her şeyi görüp gözeten en büyük ALLÂH-u Teâlâ vardır!"

-İsrâ Süresi:

Âyet 23. “Kulluk edilecek biri varsa, O’da Rabbinizdir; çünkü mabudunuz ancak ÂLLÂH(cc.)’tır. Yalnız onun için ibadet edin ve birde, Ana, Babanıza iyi hizmet etmeyi emretti. Eğer ki onlar senin yanında ihtiyarlık çağına varırsa, sakın onlara “Of, be...” demeyin! Azarlayıp da kalplerini kırmayın ve güzel tatlı sözler söyleyin!”

Âyet 26. “Ey kullarım! Akraba yakınını ve çevrende imkânı olmayan düşkün yoksullara, yolda ve gurbette kalmış yardıma muhtaçlara insanlık vazifeni onlardan esirgeme. Sahip olduğun elinde ki mali imkânları saçıp savurup ta israf etme ve hakkı olana hak olan paylarını ver!”

Âyet 24. “Ana, Babanızı koruyup tevazu gösterin ve onlar için hayır dilekte bulunun ki: Rabbim… Tıpkı bunlar ben küçükken nasıl bana acıyıp her ihtiyacıma baktılarsa, sende onları gözetip merhametinle acı ve üzerlerinden yardımını esirgeme” diye bana dua edin!”

-En’am Süresi:

Âyet 151. “Resulüm onlara deki: Haydi gelin Rabbinizin sizlere neleri yasakla haram ettiklerini okuyayım: ALLÂH-u Teâlâ ya karşı hiçbir şeyi tapılacak şekilde bağlanıp övünerek onu ilâhlaştırmayın, Ana ve babanıza iyi davranın, yokluk veya başka bir endişeyle çocuklarınızı öldürmeyin; sizin ve onun kısmetini veren bizleriz. Her türlü kötü fiilin gizli ve açığına yaklaşmayın. ALLÂH’ın (cc.) değer verdiği hiç bir can’ı haksız yere şiddet uygulayıp öldürmeyin. ALLÂH-u Teâlâ bunları sizlere emirle önerdi ki, aklınızı başınıza alıp öyle davranın!” 

15- Irz, namus mahremiyet hakkı:

-İsrâ Süresi:

Âyet 32. “Zinaya yaklaşmayın. Gayri meşru ilişkiler son derece kendinize ve toplum için şerefsizce çok çirkin kötü sonuçlar olan tutulan yoldur!” 

-Nur Süresi:

Âyet 30. “Mümin erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Bu, onlar için daha temiz ve daha güzel nezih bir davranıştır. Şüphesiz ALLÂH,(cc.) onların bütün yaptıklarını en iyi bilmektedir!”  

Âyet 31. “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini harama bakmaktan sakınsınlar; iffet ve namuslarını korusunlar. Mecburen görünen kısımları müstesna, güzelliklerini ve süslerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler. Güzelliklerini ve süslerini; kocalarından, babalarından, kayınpederlerinden, kendi oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, Müslüman kadınlardan, kendi cariyelerinden, erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçilerden veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Bir de gizledikleri güzelliklere, süslere dikkat çekecek ve erkeklerde arzu uyandıracak ve oynakça şekilde, ayaklarını dans ederek yürümesinler. Ey müminler! Hepiniz tövbe ederek Cenabı ALLÂH’a yönelin ki kurtuluşa eresiniz!"   

-Furkan Süresi:

Âyet 68. “Onlar, ALLÂH’tan (cc.) başka bir ilâha yalvarmazlar. ALLÂH’ın (cc.) kıymet verdiği bir canı sebepsiz yere öldürülmesini ve zina edilmesini yasakladı. Kim bu suçları kasten işlerse cezasını görecektir!”

-Mümin Süresi:

Âyet 5. ”Onlar iffetlerini ve harama karşı mahrem yerlerini titizlikle korurlar!”

-Meâric Süresi:

Âyet 29. “Onlar iffet ve namuslarını titizlikle korurlar!”

-Nur Süresi:

 Âyet 23. “Namusluyla temiz yaşayan, mümin hanımlara zina suçu atanlar dünya ve ahrette lanetlenmişlerdir. Onlar için büyük bir azap vardır!" 

-Hucurât Süresi:

Âyet 12. “Ey inananlar! Zannın çoğundan uzaklaşın, zira başkasını hakkında belirsiz algıya düşmek günahtır. Birbirinizin açık ve gizli yönlerini dikizleyip araştırmasın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz; ALLÂH’tan (c.c) sakınarak takva sahibi olun ki; şüphesiz ALLÂH (c.c) kesin tövbe edenleri daima kabul eden ve acıyandır.”   

16- Karı Koca hakları:

-Bakara Süresi:

Âyet 228. “Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakkı olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Fakat erkek kadından fıtraten ve aile üzerinde mesuliyet itibarı ile üstün bir hakkı vardır. ALLÂH’ın (cc.) sıfatı her şeyden yücedir; verdiği hükümler de hikmet vardır.”

-Nisa Süresi:

Âyet 19. "Kadınlarınızla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, içinize sindiremediniz durumlarda ALLÂH (c.c) birçok hayırlı hikmet yaratmış olabilir."

Âyet 128. “Eğer ki bir kadın, kocasının geçimsizliğinden şikâyetçi olursa, aralarında ki sorunların çözümü için sabırla feragat ederek mütemadiyen uzlaşmanın kolayını bulmalıdır. Çünkü karşılıklı uzlaşma en iyi yoldur; insan fıtratın da nefsin bencil hatalarının getirdiği birçok zaman, zaman sıkıntıları vardır. Amma bir birinize azcık anlayışlı güzel davranarak sorumluluğunuzun farkında olursanız, hakke ten ALLÂH,(cc.) için ne yaparsanız her şeyden haberdardır.”

Âyet 34. "İyi kadınlar, ALLÂH’a (c.c) itaat eder ve kocalarının haklarını gözetir. Kocaları yokken, onların namuslarını ve mallarını, ALLÂH’ın(cc.) yardımı ile korurlar.”

Âyet 35. “Ola ki, karı, kocanın arası açılmasından endişe ederseniz, erkek tarafından bir hakem, kadının tarafından da bir hakem ile aralarını bulmaları için tarafsızca yardımcı olsunlar; ALLÂH,(cc.) onların aralarında uzlaşıp anlaşmalarına kolaylık sağlanmasını ister. Şüphesiz ALLÂH,(cc.) hakkı ile her şeyi bilen ve haberdar olandır.”          

Âyet 130. ”Lakin eşler uzlaşıda bütün gayretlere rağmen yine de boşanıp ayrılırlarsa, ALLÂH-u Teâlâ darda koyup ta, her birini birine muhtaç etmez. Çünkü ALLÂH’ın(cc.) lütfündeki geçim imkânı çok geniş ve uyguladığı her hükümde büyük hikmet vardır.”

-Rûm Süresi:

Âyet 21. "O’ ALLÂH’ın(cc.) varlığının ve kudretinde ki delillerinden biri de: Kendilerine sevgiyle ısınmanız için, size içinizden eşler yaratması, birbirinize karşı sevgi ve şefkat var etmesidir. Elbette bunda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”

17- Ailen bireylerin sosyal varis hakkı:

-Nisa Süresi:

Âyet 7. “Erkekler için anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirastan bir hisse vardır. Kadınlar için de anne ile babanın ve yakın akrabanın bıraktığı mirastan onlarında usule uygun hisse payları vardır. Yakınlarından miras kalan az, çok paylaşılan hisseler ne ise, bu karar sizler için farz olmuştur.”

Âyet 33. “Anne, baba ve akrabanın bıraktığı malları aile yakınların her birine belirli ölçüde mirasçı eyledik. Birde kendileri ile sözleşme yapıp vaat ettiğiniz kişilerin hisselerini veriniz. Mutlaka kim ne yaparsa ALLÂH,(cc.) her şeyi alenen görüp bilen şahittir!”

Âyet 33. “Anne, baba ve akrabanın bıraktığı malları en yakınlarına mirasçı eyledik. Birde kendileri ile sözleşme yapıp vaat ettiğiniz kişilerin hisselerini veriniz. Mutlaka kim ne yaparsa ALLÂH,(cc.) her şeyi alenen görüp bilen şahittir!”

Âyet 11. “ALLÂH,(cc.) çocuklarınız hakkında size şunu emrediyor:

A. Erkek çocuğa iki Kız hissesi vardır.

B. Çocukların hepsi kız ise ve ikiden daha çok ise, mirasın üçte ikisi o’ vakit kızlarındır.

C. Sadece bir Kız çocuk ise, mirasın Babasıyla eşit olarak yarısı kız çocuğuna aittir.

D. Erkek çocuk, kendisiyle birlikte başka bir mirasçı yoksa mirasın tamamını alır. Fakat başka mirasçılar da varsa, onlar haklarını aldıktan sonra kalanı alır.

-Eşlerin birbirinden alacakları miras,

-Nisa Süresi:

Âyet 12. “Ey erkekler! Ölüp de geriye miras bırakan hanımlarınızın miras payı:

A. Kız veya erkek hiçbir çocuğu yoksa bıraktığı malın yarısı sizindir. Kalan yarısı, diğer mirasçıların yakınlık derecesine göre payları dağıtılır.

B. Eğer hanımınızın bir veya birden çok çocuğu varsa, Baba olarak dörtte biri sizindir. Kalan dörtte üç’ü ise, diğer mirasçılara yakınlık payları oranında dağıtılır. Örneğin ölen kadının kız çocuklarına ikili, birli. Erkek çocuklardan oğlan olan torunları yoksa babaya kalır. Büyük baba yoksa dedenin, Dede yoksa Hala ve Teyzenin erkek çocuklarınındır. Ölenin hiçbir mirasçısı bulunmazsa, miras devlete kalır.  Bu hükümde ki paylaşım, hanımlar infak için vasiyeti varsa ve borçlarından sonra arta kalanı da mirastaki sıralamada uygun olanlara verilir.

-Şayet erkek ölür de hanımına miras bırakırsa,

A. İster kız, ister erkek olsun, hiçbir çocuğunuz yoksa bıraktığınız mirasın dörtte bir hanımınıza kalır.

B. Ancak bir veya daha fazla çocuğunuz varsa, hanımınız mirasın sadece sekizde birini alır. Geri kalan sıralamada diğer mirasçılar arasında paylaşılır. Bu hüküm de hayır vasiyeti ve borçları verildikten sonra arta kalan ne ise öyle dağıtılır.

-Ana bir üvey kardeşlerin paylaşımı,

Ölenin babası veya kendi çocuklarından erkek ve kızı olsun, en az bir çocuğu varsa, ölen kişinin kardeşleri yani yeğenleri varken onlar miras alamaz!

-Fakat miras bırakan, erkek ve kadın bunların hiç çocukları olmamışsa;

A. Eğer ölenin ana bir; fakat baba ayrı, erkek ve kız kardeşleri varsa, bunların yani erkek veya kız kardeşi varsa her birine altıda bir hisse düşer.  

B. Üvey kardeşler ikinin üzerinde iseler, mirasın üçte birini erkek ve kız ayırt etmeksizin, aralarında eşit paylaşılır.

İşte bütün bu miras taksim usulü ALLÂH,(cc.) tan size uyulması kesin olan birer tavsiyedir! ALLÂH,(cc.)  ise, ‘Âlim’ şaşılıp tartışılmaya mahal olmadan hakkıyla bilendir, ‘Halim’ faydalı olmak için yumuşak tarzda davranmayı seven; fakat ceza vereceğine de hiç acele etmeyendir.

-Ölenlerin mirası,

A. Eğer ölenin kız veya erkek çocuğu yahut çocukları varsa, bıraktığı mirastan, anne ve babasından her biri altıda bir pay alır.

B. Eğer ölenin oğlu veya ondan oğlan torun yoksa Baba kendi payına düşenle geri arta kalan mirasın tümünü alır.

C. Ölenin annesi, babası ve eşi varsa, anne eşten artanın üçte birini, baba ise geriye kalanı alır.

Ç. Ölenin hiç çocuğu yoksa ve annesi ile babası onun tek mirasçısı iseler, annesine üçte bir pay düşer. Kalan üçte ikiyi de babasına kalır.

D. Ölenin çocuğu olmayıp birden fazla Teyze, Hala kız veya Dayı, Amca erkek kardeşleri varsa, büyük babası olsun olmasın, evladın annesine yine altıda bir pay düşer. Çünkü iki kardeşin varlığı, annenin payını yarıya düşürür. Bu durumda, eğer Baba varsa, kalanı alır. Çünkü kardeşler, her ne kadar annenin payını yarıya düşürüyorlarsa da, ölenin babası varken kardeşlere miras düşmez. Nitekim ölenin kardeşleri,  ölenin kendi çocuğu yani yeğenleri varken onlar mirastan pay alamazlar.

E. Ölenin çocuğu olmayıp yani çocuğa göre, bir tek erkek kardeşi (Dayı) veya kız kardeşi (teyze) olsaydı, anne yine üçte bir pay alacaktı. Bütün bu hükümler, ölenin yapmış olduğu vasiyetin yerine getirilmesinden veya varsa borçlarının ödenmesinden sonra uygulanır. Önce borçlar ödenir, sonra vasiyet yerine getirilir ve en son miras paylaştırılır.

Anne ve babalar, ileriki zaman da evlâtlarınızdan hangisinin size daha faydalı veya hayırsız olacağını siz bilemezsiniz; O’ konuda ailenizden birilerini paydan kollamaya çalışmayın! İşte bu şekil mirastan hisse dağılımı hiç kuşkusuz olarak ALLÂH,(cc.) size kararını tartışmasız ve kesin farz olarak bildirilmiştir! ALLÂH(cc.) ise, her şeyi gereğince bilir ve her şeyi usulünce yerli yerin de hikmetle yapandır.” 

-Baba ve çocuğu olmayan birinin miras hükmü,  

-Nisa Süresi:

Âyet 176. “Ey Peygamber!(As.) senden miras konusunda biraz daha açıklama istiyorlar. De ki: “ Babası ve çocuğu olmayan biri ölürse;

A. Tek bir kız kardeşi varsa, kız kardeş mirasın yarısını alır.

B. Kız kardeş çocuk bırakmadan ölür ise, tek varis olan erkek kardeş mirasın tamamını alır.

C. Eğer ölen kişinin iki veya daha fazla kız kardeşi varsa, onlar mirasın üçte ikisini paylaşır.

Ç. Eğer mirasçılar erkek ve kız kardeşlerden oluşursa, o zaman bir erkek iki kızın alacağı payı oğlana iki, kız’a bir olacak şekilde mirası aralarında paylaşırlar.

Şaşırıp ta aranız da ihtilafa düşmeyin diye, ALLÂH-u Telâ sizlere böyle fetva veriyor! ALLÂH,(cc.) sizlerin için her şey’in en uygun olan iyisini biliyor.”

-Yetimlerin Hakkı,

-Nisa Süresi:

Âyet 2. “Yetimlerin hakkını gözetip verin! İyilerini alıp, beğenmediğiniz kötü paylar ile onları değiştirmeyin! Helal mallarınızı haram’a çevirip yemeyin; çünkü bir kötü bir büyük günahtır!”

Âyet 6. “Öksüzler büyüyünce, kendi başlarının çaresine bakacak olgunluğa geldiklerini anladığınız da, onların mal varlıklarını kendilerine teslim edin! Onlar büyüdükten sonra, “bu malları benim elimden alırlar” diye, öksüzlerin malını yemeyin! Şayet zengin olan ebe beyin, onların mallarına tenezzül etmesin. Fakir olanlarda, ihtiyacı kadar israf etmeden geçimlerinde harcasın! Mallarını geri vereceğiniz zaman, yanlarında şahitler bulundurarak onlara geri iade edin. Hesap sorucu olarak ALLÂH-u Teâlâ herkese yeter!”

Âyet 8. “Eğer miras bölüşümü sırasında, hak sahibi olmayan fakir akrabalar ve diğer yetim, yoksullar yanınızda hazır bulunursa, onlara da bir miktar verin ve onlarında az, çok gönüllerini razı edecek hoş sözler söyleyin!”

Âyet 9. “Mirasçılar kendilerini onların yerine koysunlar nasıl ki, kendiler vefat edince, arkalarında kimsesiz bakıma muhtaç eş ve çocuklar bıraktıkların da onlar için endişe duyacaklarsa, sizde öylesine vicdanen dürüst davranın ALLÂH,(cc.) korkun ve onlara yalanlar söyleyip kandırmayın!”

Âyet 10. “Yetimlerin mallarını haksız biçimde kendine mal edip yiyenler şüphesiz onlar aslında, karınlarına ateş dolduruyorlar! Sonra da onlar alevi dehşetli korkunç bir ateşle Cehenneme gireceklerdir.”

-İsrâ Süresi:

Âyet 34. “Öksüz yetimlere ait mali ne hakları varsa, kendi zimmetinize geçirip de gasp etmeyin. Ancak ergenlik çağını tamamlayana kadar çoğaltıp korumak amaçlı değerlendire bilirsiniz. Bir de, kime ne söz vermişseniz onu mutlaka yerine getirin; çünkü hesap günü kesinlikle sizden vebali mutlaka sorulacak!”

-Aileye miras Vasiyeti,

Bakara Süresi:

Âyet 180. “Sizden biriniz ölmeden evvel, kendisinden sonrakilere hayırlı bir miras bırakacaksa, eğer anasına, babasına ve yakınlarına âdete uygun olarak vasiyet etmeli. Bu iş, hak geçmesinden korkan takva sahipleri için farz olarak yerine getirilmesi gereken insani bir görevdir.”

Âyet 181. “Vasiyeti kim duyar ve daha sonra onu değiştirirse, artık onun vebali haberi olup da yapmayana aittir! ALLÂH,(cc.) konuların gerçek içerikliğini şüphesiz  ‘Semi’ en net işiten ve ‘Âlim’ kusursuz tam bilendir.”

Âyet 182. “Vasiyet eden bir karşı tarafın başkasından çekinerek kasıtlı veya yanlışlık la, haksız bir paylaşım yapacağını sezen birisi olaya karışıp hatalı durumu düzeltirse, vebal altında kalınmamış olur. Kuşkusuz ALLÂH(cc.) ‘Gâfûr’ çok bağışlayıcı, ‘Rahim’ çok esirgeyendir.”

Âyet 240. “Aranıza ölüm gelip de, Erkek kadından evvel vefat ederse, Dul kalan Kadın’a kocası bir yıl yetecek şekilde, iaşe verilmesine vasiyet etsinler! Eğer kadın bir yıl beklemeden kendi isteği ile başkasına giderse, O’ zaman siz ondan sorumlu değilsiniz! ALLÂH(cc.) her şeyin üzerinde yönetime ’Hâkim’ olan ve her şeyi yerli yerince, ‘Hikmet’-i ile olması gerektiği gibi yapandır.” 

18- Aileni nafaka hakkı:

Bakara Süresi:

Âyet 233. “Ve anneler, emzirme müddetin ikinci yıl’ı tamamlamak istiyorlarsa eğer, iki yıl kadar daha çocuklarını emzire bilirler. Bu zaman içerisinde çocuk ve annesinin her türlü geçim nafakasını uygun biçimde temin etmek, çocuğun babasına düşer. Ve hiç kimse de, mali gücünün yetmeyeceği fazla masrafla nafaka üslenmeye zorlanamaz! Çocuğundan dolayı ne anneye, ne de babaya haksızlık edilmesin! Çocuğun babası öldüğü takdirde, mirasçı olanlara da aynen bu yükümlülükler geçerlidir. Eğer Anne ve Baba her ikisi de anne ile çocuğun birbirlerinden ‘zorunlu nedenle’ ayrılmasına veya çocuğun memeden ayrılmasına, karşılıklı gönül rızası ile anlaşarak karar verirlerse, bundan dolayı kendilerine bir vebal sorunu yoktur. Ve ALLÂH’a(cc.) karşı itaatkâr ‘takva’ sahibi olun. ‘Bâsir’ olan ALLÂH-u Teâlâ sizin ne yapmaya çalıştığınızı ayan açık çok iyi fark edendir! 

-Nisa Süresi:

Âyet 34. “Bir ailenin reisi kocadır; çünkü ALLÂH,(cc.) erkekleri fıtraten kadınlardan her türlü zorluğun üstesinden gelebilme gücüne sahiptirler. Kocalar aile içinde mali sorumluluğu üzerinde olan yöneticilik hakkına sahiptir.  İdeal kadınlar: ALLÂH’a(cc.) itaatli olan ve kocaları onların her türlü haklarını nasıl korursa, yokluğunda kocalarının hakkını koruyup gözeten kadınlardır. Asilikle dikleşen itaatsiz kadınlara gelince: Onlara önce iyi nasihat edin, vazgeçmezlerse yataklarını ayırın, bununla da uslanmazsa kaba şiddet göstermeden sıkıştırın. Şayet sizlere itaat ederlerse, tatsızlık çıkaracak sorun yaratmayın. Unutmayın ki, her şeyi görüp gözeten en büyük ALLÂH-u Teâlâ vardır!”

-Boşanan kadına nafaka tabi hakkı,

Bakara Süresi:

Âyet. 236 “Nikâhtan sonra, henüz birleşmeden ve onlar için belli bir Mihr tayin etmeden kadınları boşamanızda bir sorun yoktur. Ancak evlenip de bir süre sonra ayrıldığınız kadına bir miktar olsun, mali olarak gönüllerini alın! Zengin veya fakir kendi gücü oranında ve örfe uygun şekilde dul kadınlara nafaka yardımı yapmalı. Bu güzel erdemli davranış, herkesin üzerine yükümlü olan bir vazifedir.”

Âyet 240. “Aranıza ölüm gelip de, Erkek kadından evvel vefat ederse, Dul kalan Kadın’a kocası bir yıl yetecek şekilde, iaşe nafaka verilmesine vasiyet etsinler! Eğer bir yıl beklemeden kadın kendi isteği ile başkasına giderse, O’ zaman siz ondan sorumlu değilsiniz! ALLÂH(cc.) her şeyin üzerinde yönetime ’Hâkim’ olan ve her şeyi yerli yerince, ‘Hikmet’-i ile idare yapandır.”

Âyet 241. “Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerini temin için, nafaka vermeli; bu görev inancını bilinçli yaşayan takva sahibi olmanın bir meziyetidir.”

-Eski eş’e nafakasında ana ölçüsü,

Talâk Suresi:

Âyet 7. “İmkânları geniş olanların yükümlü olduklarına gücü nispetinde nafaka yardımı etsin. Hali vakti sınırlı olanlarda, kendilerine göre sorumlu olduklarına yardım etsin. Cenabı ALLÂH hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yükümlülük tutmaz. Öyle ki, ALLÂH(cc.) her zorluğa karşı bir kolaylık gösterir.”

-Annesi dul çocuğun nafakası,

Talâk Suresi:

Âyet 6. “Ayrıldığınız hanım, ‘gidecek başka bir yeri olmazda’ size ait olan başka bir evde kalmak isterse, sığındığı eve de ona huzursuzluk vermeden oturmasına izin verin. Eğer kadın hamile ise, sizin çocuğunuzu doğurana kadar dinen bekleme süresi müddetince tüm mali ihtiyaçlarından siz sorumlusunuz.  Bu dönemde eğer birbirinizle anlaşıp tekrar uzlaşmanız sizler için vicdanen ve hem dini örfe, adet’e daha uygundur. Eğer ki doğan çocuğunuza kadın bakamaz da, çocuk başkasında barınıp kalması zorunlu olursa, çocuğun sağlıklı gelişmesi için bir sakınca yoktur. Şayet bekleme süresi bitip hanımınızla artık ayrıldıktan sonra, ‘başka biriyle evlenmez ise’ doğan çocuğunuz reşit çağına kadar mali gücünüz nispetinde çocuğunuza elinizden geldiği kadar yardım edin.”

-Nafakanın süresindeki sınırı,

Bakara Süresi:

Âyet 228. “Boşanmış kadınlar, evlenmeksizin üç hayız âdet süresi (yüz gün) beklesinler. Eğer ALLÂH’a(cc.) ve âhret gününe inanıyorsa, rahimlerinde ALLÂH’ın(cc.) yarattığı hayız ve hamilelikle ilgili ‘yani hamile kalıp kalmadığını’ saklamaları onlara doğru olmaz! Eğer kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almaya başkalarından daha lâyıktır. Erkeklerin kadınlar üzerindeki hakkı olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde meşru hakları vardır. Fakat erkeklerin kadınlar üzerindeki mesuliyet hakkı, bir derece daha fazladır. ALLÂH’ın(cc.) gücü her şeyden üstündür; verdiği hükümler de hikmet vardır.”

Âyet 234. “İçinizden kocası ölen kadınların yeniden başkası ile evlene bilmeleri için, dört ay on gün beklemesi lazım. Bu müddeti geçirdikten sonra, meşru olarak şerri kurallar içinde, istediği başka birilerine varabilirler.  Artık bekleme süresi dolan yüz günün bitiminden sonrasına sizler ayrıldığınız eski eşinizden artık sorumlu değilsiniz; kim ne yaparsa, ‘Hâbir’ olan ALLÂH-u Teâlâ hepsinden haberdardır.”

19- Halkın Sosyal Hakları:

-Bakara Süresi:

Âyet 110. “Namazı gereği gibi kılın ve Zekâtı verin. Önceden kendiniz için, hayır ve şer olarak amel de neyi takdim ederseniz, onu ALLÂH(cc.) katında onu bulursunuz! Muhakkak ki, ALLÂH-u Teâlâ yaptığınız her şeyi ‘Bâsir’ sıfatıyla en iyi görendir.”  

Âyet 195. “ALLÂH(cc.) için İnfakla yardımlaşıp iyilik edin; kendi geçim durumunuzu zor’a koymadan hayırlı işlerde birbirinizle yarışın! Şüphe yok ki, ALLÂH(cc.) hizmette iltifat gösterip cömertçe paylaşan ‘Muhsin’ iyileri sever.”

Âyet 215. “Sana sadaka olarak kime ne vereceklerini soruyorlar, de ki: “Hayırdan infak edeceğiniz yardım; anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, mülteci ve gurbet yolcularına hayır olarak yaptığınız iyilikleri, ALLÂH-u Teâlâ, şüphesiz ‘Âlim’ gerekeni en iyi bilendir.””

Âyet 273. “İnsanlar arsında, öylesine kanaatkâr, ihlâs sahipleri var ki, onlar yardıma muhtaç oldukları halde utanıp ta, kimseden bir şey isteyemezler. Sen onların hallerinden anlarsın. Sahip olduğunuz imkânlarla, paylaştığınız her hayırda şüphe yok ki, ALLÂH-hu Teâlâ hakkı ile değerini bilendir.” 

Âyet 274. “Sahip olduğu nimet imkânları ALLÂH(cc.) için, gece ve gündüz, açık ve gizli harcayanlar yok mu? Şüphesiz onlar, “zor günde, karşılığının alıp almayacaklarından” korkarak, pişman olup üzülmeyecekler.”

Âyet 277. “Şüphesiz inanarak, Rabbine kulluk vazifesi namazını hakkı ile usulüne uygun ifa eden ve zekâtı ile fakirlerin sosyal hayatına hizmet edenler, O’ gün üzülüp de korkmasınlar; mükâfatların karşılığı ALLÂH’ın(cc.) katındadır.”

Âyet 177. “Güzel, iyi davranıyorum ‘benim inandığım yol Hak yolu’ diye doğu, batı gibi her hangi yönü ibadet için istikamet koyup yüz çevirmek değildir. Ancak ALLÂH’a(cc.) ve ahiret gününe, meleklere, kitabına ve peygamberler(As.)’a İman edenlerdir.  Ve rızam için, yakınlara, yetimlere, çalışamayan engelliye, yolda kalmışa ve emrinde olana, muhtaç garibe yardım eden, namazı kılan, zekâtı veren, söz verdiklerine sözün de duran, darlıkta, hastalıkta ve savaşın kızıştığı anda azimle sabreden kimselerin yaptıkları güzel vasıflardır. İşte bunlar var ya, ‘Muttaki’ Takva sahibi olanların güzel iyilerin hasletidir.”  

-Al-İ İmran Süresi:

Âyet 92. “Şüphesiz sevdiğiniz şeylerden muhtaç olanlara, infak edip sosyal dayanışmayla paylaşmadıkça, asla insanlığınızı yerine getirmiş olmazsınız! ALLÂH,(cc.) gerçekten onları açıktan tanıyandır.”

Âyet 134. “Onlar bollukta ve darlıkta ALLÂH(cc.) için, imkânlarını hayra kullananları ve öfkelerine hâkim olup bağışlayan ALLÂH,(cc.)  iyi kimseleri sever. 

-Tövbe Süresi:

Âyet 60. “ALLÂH(cc.) için ‘Zekât, Sadaka, Fitre’ sosyal yardımlaşmak, borçlu, yolcu, yoksul, Şehit, Gazi, afet, özgürlüğünü kaybetmiş kader mahkûmu, mağdur ve mazlumlara fedakârca gönüllü yardım görevlilerine ve başkaların İslam’a kavuşmasına vesile olanlar içindir. Bunlar ALLÂH’ın(cc.) sizlere farz buyurduğu kesin talimatıdır. Tartışmasız, ALLÂH-hu Teâlâ’nın sevk idaresinde nice hikmetler vardır.”

Âyet 18. “ALLÂH,(c.c) rızası için, ibadet ve eğitim için kutsal mekânlara ve kamu yararına hizmet amaçlı hayır işlerde bulunun. Öyle ki ALLÂH’a(c.c) ve ahiret gününe, Namaz, Zekât gibi İslam’ın temel esaslarını yerine getirme sorumluluk bilinciyle ALLÂH-hu Teâlâ’dan korkmaya çalışan Müslüman kişilerin layıkıyla uygun bir görevi olabilir.”

Âyet 71. “Müslüman kadın ve erkekler birbirlerinin tolum içinde din kardeşidir. Onlar ALLÂH(cc.) için, başkalarının iyiliğini ister; fakat kötü olduğunu da istemezler. ALLÂH’a(cc.) karşı namazla vazifesini düzgünce eda ederek ve çevresine karşı da zekât ile yardımlaşma inancıyla insani sorumluluğunu bilen işte bunlar, Rabbine kul ve Resulüne de(As.) tam itaatli iyi bir ümmet olma gayretiyle yaşayanlara rahmetiyle muamele edecektir. Hiç şüphesiz ki ALLÂH-hu Teâlâ üstün yüceliği ile Aziz, tartışmasız hükmüyle hikmet sahibidir.”    

-İsrâ Süresi:

Âyet 26. “Ey kullarım! Akraba yakınını ve çevrende imkânı olmayan düşkün yoksullara, yolda ve gurbette kalmış yardıma muhtaçlara insanlık vazifeni onlardan esirgeme. Sahip olduğun elinde ki mali imkânları saçıp savurup ta israf etme ve hakkı olana hak olan paylarını ver!”

Âyet 27. “Kesinlikle elindeki imkânları gereksiz yere israf edenler, Şeytanla kardeş olur! Şeytan ise Rabbinin nimetlerine karşı nankörlük etmiştir.

Âyet 28. Eğer çevrende ki mağdur olanlara karşı sorumluluğunu ALLÂH(cc.) için bir nedenle yardım etmeyi yerine getiremiyorsan bari onların gönlünü alıcı güzel yumuşak sözler söyle!”

Âyet 29. “Yardım edeceğin yere el sıkılığı edip cimrilik etme. İktisatta orta halde tutumlu ol ve ne de sahip olduğun nimetleri de büsbütün saçıp savurma ki, sonra tutumsuzluktan herkes içinde aşağılanıp perişan ve sefil durumunla ortada kalırsınız!”

-Rum Süresi:

Âyet 38. “Öyleyse yakınlarınıza, muhtaçlara ve yolculara sosyal yardım haklarını verin; bu, ALLÂH-u Teâlâ’nın rızasını kazanmak isteyenler için en doğrusudur: çünkü mutlu olacak yine onlardır!”

-Meâriç Süresi:

Âyet 24. “Onlar ki, ALLÂH-u Teâlâ’nın farz kıldığı sosyal yardım düzeni için, mallarını ihtiyaç sahipleriyle paylaşılmasını inancının gereği bir hak olduğunu bilirler. 

20- Adalet Hakkı:

-Âli-i İmran Süresi:

Âyet 21. “ALLÂH’ın(cc.) âyetlerini inkâr’a çabalayan Nebiler ile Hakk’ı, adaleti onları davet eden kişileri linç edip cana kıyanlar var ya, onlara çok acı verici kötü bir azaba uğrayacaklarını mutlaka müjdele!”

-Nisa süresi:

Âyet 58. “ALLÂH-u Teâlâ size verilen emaneti ehline vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emrediyor. Şüphesiz ALLÂH,(cc.) güzel uygun olanı öğütlüyor! Gerçekten ALLÂH,(cc.) açık ve gizli her şeyi duyup görendir.”

-Nahl Süresi:

Âyet 76. “ALLÂH U Teâlâ, işin ehli konusunda şu iki kişiyi misal verir.  Bunlardan birinin ne elinden ne dilinden hiç bir iş ‘i başaramayıp hayırsız olan işverenine bir yüktür. Çünkü ona ne iş verse doğru dürüst becerip görevini yerine getiremez. Diğeri her ne iş olursa bir şekilde üstesinden gelip istenildiği gibi verilen sorumluğun gereği üstün kabiliyeti ile vazifesini yapar. Her işini sorunsuz düzgün yapan bir şahısla, hiçbir işi bilmeyen beceriksiz olan iş konusunda eşit olur mu?”

Âyet 90. “Şüphesiz ki ALLÂH U Teâlâ, sizleri hak ve hukukta herkese karşı adaletli olmayı, aile ve çevrenizdeki mağdurları kollayıp gözeterek iyilik etmeyi emreder. Başkalarına karşı örfe, âdete sığmayan toplumda her türlü hayâsızlığı ve akla vicdana sığmayan çirkin kötü işlerin tümünü yasaklar. Umulur ki, dinleyip düşünesiniz, düşünüp iyice anlayasınız diye sizleri uyarıp öğüt verir!”

-Âraf Süresi:

-Âyet 181. “Yaratmış olduğumuz kullar arasında öyleleri var ki, nesiller boyu daima Hak yolundan sapmadan adaleti gözeterek milletlerin içinde doğru yaşayan kimseler vardır.”

-Mâide Süresi:     

Âyet 8. “Ey Müslümanlar! ALLÂH(cc.) için adaleti hükmeden ve hak ile hakikati koruyup gözeten şahitlerden olunuz. Başkalarına olan kırgınlığınız dolayı sizleri haksızlığa götürmesin! Adalete sahip çıkın; çünkü ALLÂH’ tan(c.c.) çekinen takva sahipleri olarak onlara yakışan da budur! Öyle ki ALLÂH-u Teâlâ herkesten haberdardır!”

-Hadîd Süresi:

Âyet 25. “Elçilerimizi apaçık kanıtlarla gönderdik, onlarla birlikte kitabı ve yasayı indirdik ki halk adaleti gözetsin. Büyük bir kuvvete ve halkın ihtiyaçlarına faydalı olacak olan demir madenini var ettik ki, Cenabı ALLÂH kendisini ve elçisini sağlam inançla destekleyenler kim onun tarafını bilsin. ALLÂH,(cc.) güçlüdür ve yüceliği üstündür.”

-Nisâ Süresi:

Âyet 58. "ALLÂH-u Teâlâ size verilen emanetle sahibine vermenizi ve insanlar arasında adaletle hükmetmenizi emrediyor. Şüphesiz ALLÂH,(cc.) güzel uygun olanı öğütlüyor! Gerçekten ALLÂH,(cc.) açık ve gizli her şeyi duyup görendir!"

Âyet 105. “Hakikati apaçık ortaya koyan bu İlâhi kelamımı tüm âleme okuyup bildiresin diye elçimiz olarak sana indirdik ki, ALLÂH’ın(cc.) öğrettiği hükümlerini başkalarına aynen açıklayasın. O halde, iç durumunu bilmediğin o’ hain suçluları savunarak yanlışa düşme!”

21- Kendini savunma Hakkı:

-Necm Süresi:

Âyet 38. “Gerçekten hiçbir günahkâr, suçlu başkasının hatasını savunup üstüne alamaz!”

-Ahzâb Süresi:

Âyet 58. “Mümin erkekleri ve mümin kadınları yapmadıkları bir fiilden dolayı suçlayanlar, onlar iftira edip vebal altına girip günah işlemiş olurlar!”

-Enfâl Süresi:

Âyet 25. “Çağrımıza uymayan zalimlerin çıkardığı fitne belası yalnız kötüleri etkilemez; terör, herkesimi felakete götürür ve öyle ki,  kayıtsız kanlar da ALLÂH’ın(c.c) cezası şiddetli olacağını bilsin.”

Âyet 60. “Sizlere tehdit olabilecek unsurlara karşı, savunma birimlerinizi eğitip donanmanızı geliştirme seferberliğinde olun. Açık ve gizli düşmanlarınıza karşı caydırıcı gücünüzle teyakkuz halinde hazır olun. ALLÂH’ın(c.c) direktifine uygun kim gayretle çalışırsa, onun karşılığı hakkıyla ödenir.”

Âyet 61. “Çevrenizdeki diğer milletler eğer barışçıl olurlarsa, sizde onlara karşı sulh içinde olun! Şüphesiz ALLÂH’a(c.c) güvenle sığının; çünkü O’ her türlü gelişmeyi duyan ve ne gerektiğini bilendir.” 

Âyet 62. “Şayet sana bir yanlış yapmaya yeltenirlerse, mutlaka ALLÂH(c.c) sana yeter; çünkü seni ve inananları yardımlarıyla kollayan O’ dur.”

Âyet 63. “ALLÂH-u Teâlâ ya kalpten iman eden Müslümanların arasına barış getirdi. Eğer sen onları sevgiyle birleştirmek için dünya kadar servet harcasaydın başaramazdın. Lakin ALLÂH,(c.c) onların arasına İslâm sevgiyle muhabbet sağladı. Gerçekten O’ kusursuz yönetim de üstün iradeye sahiptir.” 

Âyet 64. “ALLÂH’ın(c.c) yardımı, bize inanarak sana tabi olan gerçek Müslümanlara yeter kâfidir!”

-Şuara Süresi:  

Âyet 49. “Bir zulüm ve saldırıya uğradıkları zaman onlar birlik olup kendilerini savunurlar.”     

-Neml Süresi:

Âyet 11. “Ancak kim haksızlık yapar, sonra da yaptığı kötülüğü tövbe edip iyiliğe çevirirse, ben onu da bağışlar, merhamet ederim."

22- Fikir ve Din özgürlüğü:

-Bakara süresi:

Âyet 256. “Dinde kimsenin hürriyetine zorlama yoktur! Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. ALLÂH’ tan(cc.) başka, kendilerini zevkle bağımlı hale getirdiği Tagutlaşan keyfi özel alışkanlıklarını ve sapkın inançlarını bırakıp, ALLÂH’a(cc.) ihlâslı imanıyla kullukta yaşayış görevini savsaklamayanlar gerçekten, güvenilir sağlam bir tutanağa sarılmıştır. Ve ALLÂH-u Teâlâ ‘Semi’ en iyi işiten ve neyin faydalı olduğunu iyi bilen Âlim’dir.”

-Tegâbun süresi:

Âyet 2. “Sizi O’ yarattı; sonra kiminiz kâfir oldu, kiminiz mümin. Her kim nasıl yaşarsa, aynen ALLÂH-u Teâlâ gözetip izlemektedir.”

-İsrâ Süresi:

Âyet 84. “De ki: Herkes kendi kişiliği ve inancına göre hareket eder. Rabbiniz kimin daha doğru yolda olduğunu herkesten daha iyi bilir.”

-Yunus Süresi:

Âyet “99. "Rabbin eğer ki isteseydi, yeryüzünde ki tüm kullar İman sahibi olurlardı. Fakat her şeyi inanıp inanmamakta iradelerini serbest bırakmışken seni mi sırf kendi çabanı zorlayarak inancını Müslüman edeceksin?”

-Şuara Süresi:  

Âyet 8. “Eğer ALLÂH-u Teâlâ dileseydi, bütün insanları etnik ve kültürel farkı olmayan tek bir din’e sahip millet ederdi. Lakin o’ dilediğine hidayet nasip eder; dilediğine de rahmetinden mahrum eder. Zalimliği tescillenmiş kimseler ise onların ne bir dost’u ne de bir yardımcısı yoktur!”

Âyet 29. “De ki: Gerçek olan sunum Rabbinizdendir. Bizi ret eden o zalimlere duvarların çevresi ateş alevi ile katmanlaşarak sarılmış Cehennemi hazırladık. Dileyen orada yangınlıklarını söndürecek su istediklerinde, onlara maden gibi ermiş sıvılaşan o yakıcı ve eritici sıvıyı yüzlerine atılarak su verilir.  O, ne kötü bir içecektir, ne kötü bir azap yeridir!”

-Kafirûn Süresi:

Âyet 6. “Siz inancınız size, benim inancım banadır.”

-En’âm Süresi:

Âyet 108. “Başkasının taptığı dinin İlâhına hakaretle sövmeyin; onlar da haddi aşıp sizlere küfretmesinler! Biz her milletin kendi inandığını kendilerine hoş gösterdik. Hepsinin dönüşü Rabbin huzuru olacak ve herkes kendi yaptıklarının kaydıyla haber verilip değerlendirilecek!”

-İnsan Süresi:

Âyet 3. “Kuşkusuz biz, ona doğru olan yolu gösterdik; tercih hakkı serbest, kıymetini bilen şükreder, bilmeyenlerse nankörlük eder.”

-Muddessir Süresi:

Âyet 38. “Herkes, kendi tutum ve davranışlarının sorumluğuna kefildir!” 

23- Sulh ve Ceza hukuku:

-Enfâl Süresi:

Âyet 58. “Eğer antlaşma yaptığınız millet, hakkaniyetinize aykırı hareket ederse, onlarla olan antlaşmalarınızı iptal edin ve bunu açıkça bildirin. Kesinlikle ALLÂH,(c.c) hıyanet eden fetbazları sevmez.”

Âyet 61. “Çevrenizdeki diğer milletler eğer barışçıl olurlarsa, sizde onlara karşı sulh içinde olun! Şüphesiz ALLÂH’a(c.c) güvenle sığının; çünkü O’ her türlü gelişmeyi duyan ve ne gerektiğini bilendir.” 

Âyet 62. “Şayet sana bir yanlış yapmaya yeltenirlerse, mutlaka ALLÂH(c.c) sana yeter; çünkü seni ve inananları yardımlarıyla kollayan O’ dur.”

Âyet 63. “ALLÂH-u Teâlâ ya kalpten iman eden Müslümanların arasına barış getirdi. Eğer sen onları sevgiyle birleştirmek için dünya kadar servet harcasaydın başaramazdın. Lakin ALLÂH,(c.c) onların arasına İslâm sevgiyle muhabbet sağladı. Gerçekten O’ kusursuz yönetim de üstün iradeye sahiptir.” 

-Fussilet Süresi:

Âyet 34. “İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen en iyi bir biçimde karşılık ver. O zaman, aranızda düşmanlık bulunan kişi belki senin en iyi dostun oluverir.” 

-Nisâ Süresi:

Âyet 149. “Şayet sizin açık veya gizli iyilik yapıp yapmadığınızı ola ki, size yapılan bir kötülüğü karşı ne kadar hoş görülü olduğunuzu bilir. Emin olunki ALLÂH,(cc.) yanılarak işlemiş olduğunuz hataları affıyla bağışlayan ve her şeyin üzerin egemence ‘Kadir’ olan gücü sınırsızdır.”

-Mumtehine Süresi:

Âyet 8. “ALLAH,(cc.) din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere hak ve hukukuna riayet ederek iyilik ile muamelede bulunmanızda bir sakınca yoktur. ALLÂH U Teâlâ, çevresine adaletli davrananları sever!”

-Hucurât süresi:

Âyet 9.  “İki grup Müslüman bir bileri ile kapışırsa, aralarını bulup düzeltin. Şayet biri diğerine haksız yere baskı yaparsa, saldırgan olana mani olun. Hakkaniyeti kabul edene kadar onunla mücadele edin. Eğer bizim direktiflerimizi kabul ederlerse onlara karşı adil davranın; çünkü ALLÂH(cc.) başkalarına her konunda adaletli davrananları sever!" 

-En’âm Süresi:

Âyet 164.  “Ve bütün yaratılanların İlâh’ı O’ iken ben ondan gayri Rab mi arayacağım? Herkim, ne kötülükle günah işlerse kendine yapmış olur ve yine herkim iyilikle ne sevap işlerse kendi yararınadır; çünkü kimse kimsenin vebalini üstlenip sorumlu olamaz. Hepimizin sonunda döneceği yer ALLÂH’ın (cc.) huzurudur. Buradaki ihtilafa düşüp çekiştiğiniz davalı konuların yanlış, doğru olanı hangisi olduğunu vakti geldiğinde o’ sizlere bildirecek.”

Ahzâp Süresi:

Âyet 5. “ Evladınız yerindeki kişileri biliyorsanız, babalarının isimleri ile çağırın. ALLÂH,’ın(cc.) uygun gördüğü usul böyledir. Şayet babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, o’ takdirde yakınlarınıza hitap ettiğiniz şekilde değer verip çağırın ve onlar da hukuken size kardeştir.” Yanılarak başkalarına ettiğiniz hatalarda bir sorun yoktur. Ancak sizler bile, bile işlediğiniz haksızlıklardan sorumlu olarak vebalinizin hesabını vereceksiniz! ALLÂH’ u Teâlâ, çok bağışlayan ve engin merhameti ile sizin mutluluğunuzu ister.”

-Bakara Süresi:

Âyet 178. “Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas olunması emirle öngörüldü: Cinsiyeti, kültürü ve mali konumundaki kişisel farklılığı ne olursa olsun; eşit biçimde kısas edilir. Şayet öldüren, ölenin yakınları tarafından bağışlanırsa, suçlu olan örfe uygun karşı tarafa güzellikle diyet ödemesi gerekir. Böylece, her iki taraf araların da iyilikle antlaşırsa, bu Rabbinizden sorununuza çözüm sağlayan kolaylık rahmetidir. Bundan sonra, kim haddi aşıp kasten birilerinin kişisel temel yaşam haklarını yok ederse, onlar için elem verici şiddetli azap vardır.

Âyet 179. “Ey akil kimseler! Sizin için, kısasta hayat vardır. Umulur ki dikkat ederek takva sahiplerinden olursunuz!”

-Nahl Süresi:

Âyet 126. “Ey Müslümanlar! Eğer ki düşmanınızdan intikam almak istiyorsanız, sizlere yaptıklarının misli ile karşılık cezalandırın. Daha aşırıya gidip zalimlik etmeyin! Şayet tahammül ederek af edip sabrederseniz, bu sizler için daha hayırlı netice verir.”

-İsrâ Süresi:

Âyet 33. “Haklı olarak, hayati bir sebep söz konusu olmadıkça, ALLÂH’ ın(cc.) verdiği bir Can'a kıymak yasaktır. Şayet bir kimse kasten haksız yere öldürürse, ölen tarafın velisi intikam isterse, kısas yapmak için ona yetki verilmiştir. Ancak kininden dolayı haddini aşıp sanık tarafına kısastan sonra zülüm etme hakkı yoktur!”

-Mâide Süresi:

Âyet 33. “ALLÂH’a(cc.) ve peygamberine harp açanlar ve yeryüzünde kargaşayla terör estirenlerin suç oranına göre cezası ya ölüm, ya birer sağlı, sollu el ve ayaklarını çapraz kesilmeli veya yaşadığı yerlerden sürgün edilmelidir! Bu onların dünya hayatlarının rezillik içinde geçen bedbahtlığıdır. Ahretteki akıbeti ise, orada kendilerini kötü bir azap bekliyor!”

Âyet 34. “Ancak, suçluları yakalayıp kontrol altına almadan evvel kendileri haksızlık ettikleri kişilerden pişmanlıkla özür dileyerek helalleşip sulh olurlarsa ve bir daha bu tür hataları işlememek için kesin tövbe edenler hariç, bu öngörülen cezalar uygulanmaz! Biliniz ki, ALLÂH- u Teâlâ af’ıyla pek çok hataları iyiliğe çeviren ve engin merhametiyle hoşgörü sahibidir.”

-İsrâ Süresi:

Âyet 33. “Hayati haklı bir sebep söz konusu olmadıkça, ALLÂH’ ın(cc.) verdiği bir can’a kıymak yasaktır. Şayet bir kimse kasten haksız yere öldürürse, ölen tarafın velisi intikam isterse, kısas yapmak için ona yetki verilmiştir. Ancak kininden dolayı haddini aşıp sanık tarafına kısastan sonra zülüm etme hakkı yoktur!”

-Nur Süresi:

Âyet 2. “Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüzer değnek vurun. Eğer ALLÂH’a (c.c) ve ahret gününe inanıyorsanız, onlara olan merhametiniz, ALLÂH’ın (cc.) hukukunu uygulamaktan size mani olmasın. Müslüman halktan bir grup da, da onların cezasına şahit olsun.”

-Mâide Süresi:

Ayet 38. “Hırsızlık yapan erkek ve kadınların işlediği suçu hangi eliyle yaptıysa, o’ ellerini diğer insanlara karşı ibret olarak kesin! Bu suçların hükmü ALLÂH- u Teâlâ’nın diğerlerine caydırıcı bir cezasıdır! Tartışmasız ALLÂH(cc.) üstün idarisi ile güçlü hikmet sahibidir.”

-Yunus Süresi:

Âyet 54. ”Yaptıkları suçların karşılığını ne kadar kötü bir cezası olduğunu gören her nefis, ondan kurtulmak için, meta olarak fidye karşılığında dünyayı hemen vermek isterdi. Fakat orada kimin ne suçu varsa, O’ nispet de cezasını çeker ve kimseye de haksızlık edilmez!”

-İsrâ Süresi:

Âyet 15. “Kim İslam’ı seçip hidayet üzere yaşarsa, kendi iyiliği için yapmış olur. Kim de hak yolundan sapıp dalalet üstünde günahkâr bir hayat yaşarsa, O’ da kendi zararına felaketini seçmiş olur. Hiç kimse, bir başkasının vebalini alıp gelemez; herkes kendi yaptıklarından sorumludur. Her Peygamberin(As.) dünya üzerinde sorumlu olduğu elçilik dönemi var. Herkes yaşadığı dönem’e göre ve peygamberleri şahit olacak ve hiçbir Peygamberin ahrette arasta kalıp sahiplenmediği birileri de sebepsiz yere orada ceza almayacak!”

-Fatır Süresi:

Âyet 18. “Hiçbir günahkâr, vebalini başkasının günah, suçunun cezasını çekmez. Yükü, günahı ağır gelen kimse, onu taşımak için başkasını çağırsa, çağırdığı akrabası da olsa, onun vebali diğerine yüklenemez.  Sen ancak görmeden Rablerinden korkanları ve namazı kılanları uyarabilirsin. Kim suçun günahtan temizlenirse o, kendi menfaatine temizlenmiş olur. Geri dönüşünüz Cenabı ALLÂH’ın yanıdır!”

-Sebe Süresi:

Âyet 25. “De ki, 'Bizim suçlarımızdan siz sorumlu değilsiniz, biz de sizin yaptıklarınızdan vebalinden sorumlu değiliz.”

-Mümin Süresi:

Âyet 40. “Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misli ile cezalandırılır. Erkek ve kadından her kim de mümince iyi ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve karşılığında orada hesapsız rızıklar verilir.”

-Câsiye Süresi:

Âyet 15.”Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir, kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Rabbinize dönüşte yaptıklarınızla yüzleşeceksiniz!”    

24- Seyahat Hakkı:

-Bakara Süresi:

Âyet 217. “Sana, haram Ay da savaşmanın hükmünü soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük günahtır. Lâkin insanlar’ ı ALLÂH’ın(cc.) yolundan alıkoymak, Onu inkâr etmek, Mescidi-i Haram’a ziyaretlerini engellemek ve orda ki halkı oradan kovmak ise, ALLÂH-u Teâlâ katında daha da büyük günahtır. Çünkü fitne çıkarmak, Adam öldürmekten kötüdür. Onlar, sizi dininizden çevirinceye kadar sizinle sataşmaktan geri durmazlar. Fakat sizden her kim dininden döner de Kâfir olarak ölürse, işte öylelerinin dünyada ki bütün çabaları ahretini kaybedenlere boş bir uğraştır; böylesiler Cehennemin daimi ateşine gerekli olan yakıtlardır!”

-Nisa Süresi:

Âyet 100. “ALLÂH-u Teâlâ için, bulunduğu yerden başka diyarlara göç edenler mutlaka kendilerine göre uygun yaşana bilecek yurtlar bula bilirler. Her kim ALLÂH(cc.) ve Resulü(As.) hakkı için, evini, yurdunu bırakıp yol da varacağı yere varmadan eceli gelirse, onların mükâfatı ALLÂH’a(cc.) aittir. Ve ALLÂH(cc.) ‘Gafurran Rahim sıfatıyla’ herkesin hatalarını örterek koruyup gözetendir.”

-Hac Süresi:

Âyet 25. “Öyle ki İslam’ın yolunu kesmeye çalışan o’ inkâr eden dinsizler, yerli ve yabancı bütün insanların ziyaretine serbest ettiğimiz Mescidi Haram ve diğer ibadet yerlerimizi engelleyip yasaklayarak kendi sapkın emelleri için baskıyla zülüm yapanlar, kuşkusuz çok acıklı azapla cezalandıracağız!”

-Mülk Süresi:   

Âyet 15. “O, yeryüzünü sizlere yaşana bilecek hayat ortamı haline getirdi. Öyleyse sizlerde onun üzerinde dolaşarak aradığınızı bulasınız. Ancak kimin mülkünde yaşadığınızı unutmayın; çünkü dönüşünüz O’nadır!”

***

-Şüphesiz üstün vasıflara sahip olan Azim olan yüce ALLÂH(cc.) en doğru hak ve hakikati bilip söyleyendir.

Hazırlayan: Aydın Suyak