15 Kasım 2014 Cumartesi

Siyaset (Kayseri Fıkrası)

Kayserili’hemşehrimizin biri İlahiyat okumak için Mısır’a
EL-Ezher üniversitesine gitmiş. Yedi senelik okulu memleketine hasret
kalddığı için altı sene sonra bırakmak istemiş. Hoca’si buna üzülmüş
ve ona demiş ki:
- “Oglum gel bir sene daha okuda İslam’da siyaseti öğren”Yok bizim Kayserili israr etmiş, bana siyaset miyaset lazım değil hocam demiş.
Kayseriye köyüne geldikten sonra Camiye gitmiş ve hocanın vaazını
dinlemeye başlamış, duydukları öğrendiklerinin tam tersiymiş, hoca
kafirlerden dinsizlerden bahsediyormuş ki, bizim kayserili ayağa kalkmış
ve hocaya:
- “Hocam anlatdıklarınızın hepisi yanlış” demiş. Bunun
üzerine hoca:
- “Aha kafirin  bir teki’de bu” demiş ve bütün cemaat
bizim kayserilinin üstüne yürümüş. Canını zor
kurtaran kayserili hemen Mısır’a geri dönüp başından geçenleri
hocasına anlatıp son senesini orada okumuş ve tekrar köyüne dönmüş.
Yine Cami’ye gitmiş ve aynı hoca’yı dinlemeye başlamış. Bir müddet
sonra yine ayağa kalkmış ve:
- “Hocam kusura bakmayın geçen sene çok büyük
bir hata yaptım, Mısır’da hocam’la konuştum, siz haklıymışsınız, siz mubarek adammışsınız; hatta sizden bir kıl koparan Cennete gidecekmiş” deyince bütün cemaat ayaga kalkıp bu defa hocanın üstüne yürümüşler.
***
( Başkasının fikri ne olursa olsun saygı gösterip dinle ki; o'da sana düşman olmasın.)
Alıntı.

KESERİM HA!

Delinin biri, minareye çıkmış, başlamış türkü okumaya. Caminin çevresinde toplanan kalabalık seslenmiş:
-Ulan oğlum, etme eyleme, in aşağı!..
Deli bu dinler mi?
-İnmiyorum işte, inmiyorum!..
Deli hem türkü söylüyor, hem de göbek atıyormuş. Kalabalık yalvarmış; deli dinlememiş. Kalabalık tehdit etmiş; deli tınmamış. Topluluk tam umudu kesmişken, çıkagelen bir sarhoş bağırmış:
-İn ulan oradan aşağı!..
Deli yanıt vermiş:
-İnmiyorum ulan!..
Sarhoş cebinden bir çakı çıkarmış ve deliye gözdağı vermiş:
-İnmezsen, ben de minareyi keserim ha!..
Deli başlamış yalvarmaya:
-Aman abi, ne olursun kesme, hemen iniyorum!..

TEMEL VE KAYSERİLİ (Fıkra)

TEMEL VE KAYSERİLİ

Karadenizli Temel, asker arkadaşının daveti üzerine Kayseri’nin bir köyüne gitmiş, asker arkadaşıyla buluşmuş; yemişler, içmişler, hasret gidermişler ve sızıp kalmışlar. Sabah olmuş, Temel erkenden uyanmış, bekar olan asker arkadaşı ise hâlâ uyuyormuş, “Arkadaşım uyanana kadar, köyün çevresini gezeyim bari” diye gezintiye çıkmış, iki yüz metre ileride koyun güden bir çoban görmüş; bir yere saklanıp, çobana gözükmeden koyunları tek tek saymış. Saklandığı yerden çıkan Temel, çobanın yanına gitmiş, selam vermiş, selam almış ve başlamış muzipliğe:
-Çoban, bana bir koyun versene.
Çoban da Kayserili ya, Temel’le dalga geçecek:
-Burada kaç koyun var? On saniye içinde bilirsen, sana bir koyun helâl olsun!
Temel kestirip atmış:
-Burada tam 364 tane koyun vardır da.
Şaşıaran Kayserili şormuş:
-Nasıl bildin yahu?
-Ben bilirim! Çoban da verdiği sözün ezikliği içinde demiş ki:
-Hadi al götür koyunların birini.
Temel dalmış sürüye, kucaklamış bir tane, ıslık çala çala yürümeye başlamış. Çoban arkadan bağırmış:
-Hemşerim, hemşerim! Sen Karadenizli misin?
Temel geriye bakmış:
-Uy, sen benim Karadenizli olduğumu nasıl anladın da?
Çoban gülmüş:
-Anlamayacak ne var hemşerim? Koyun diye çoban köpeğini kucakladın!..