18 Mart 2017 Cumartesi

Atalarımızın Eski Halk Takvimi


*Takvimler:
İnsanlar geçmişlerini, yaşadıkları anı ve geleceklerini değerlendirmek için bir düzen kurmuşlar ve astronomik gözlemlerle ay ve güneşin hareketlerini inceleyerek, zaman hesaplaması yapmışlardır. Bu hesaplamalarla hazırlanan cetvellere Takvim denir.Takvimler sayesinde olayların zaman bilimine göre (kronolojik olarak) incelenmesi mümkün olmaktadır. İlk Takvimi zamanımızdan 6000. yıl önce Mısırlılar bulmuştur. Mısırlılar Güneş yılını esas alan takvimi bulup kullanmışlar. Sümerliler ise ay yılını esas alan takvimi bulup kullanmışlardır. Zamanımıza kadar her toplum kendi yöresel kültürleri ile yoğunlaşıp kendine göre takvim belirlemişlerdir.
Türk Atalarımızın Halk takvimi yerel takvim; bilindiği gibi dedelerimizin zamanın da şimdi ki Meteoroloji sisteminin olmadı O' zamanlarda takvimsel tahminlerini  aynı ayların zaman birimlerini göngülerle tekrarlanan doğanın hava durumunu kendileri defaten tecrübe edilerek kazandıkları kendi yöresel alanlarında halk arasında yaygın hale getirdikleri “Ana Baba usulü” Halk takvimidir.

Anadolu halkımız bu oluşturdukları takvimi kimi zaman doğal olaylara, töresel, dinsel törenlere, tarımsal ve hayvansal olayların döngüsel akışlarından esinlenerek yıllık takvimin mevsimlerin başlangıç kısımlarını isimlendirerek eski atalarımız kendine özgü Halk takvimlerini oluşturmuşlardır.

*Takvim Çeşitleri:
-Ay Yılı: Ay, Dünya etrafında dönüşünü 29,5 günde tamamlar. Ayın, Dünya etrafında 12 defa dönmesiyle 354 günden oluşan bir ay yılı olmuş olur.

-Güneş Yılı: Dünya'nın güneş etrafında dönüşüne göre düzenlenmiştir.1 yıl,365 gündür. Bu takvim ilk kez Mısırlılar tarafından kullanılmıştır.
(Ay yılı ile Güneş yılı arasında 11. günlük fark vardır. Ay yılında her yıl, yıl başlangıcı 11. gün öne gelir.)

 
*Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Takvimler:

 

-On iki Hayvanlı Türk Takvimi: Güneş yılı esaslıdır. Her yıla bir hayvan ismi verilir. 12 aydan oluşur ve 12. Yılda tekrarlanır. Bu hayvanlar sırasıyla sıçgan (sıçan), ud (sığır), bars (pars), tavışgan (tavşan), lu (ejderha), yılan (yılan), yunt (at), koy (koyun), bıçın (maymun), takuk :(tavuk), it (it )ve tonguz (domuz)'dur.
Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Kırgızlar, Moğollar v.s. tarafından kullanılmıştır. Başlangıcı yoktur.
İslamiyet öncesi Türk Devletleri ve toplulukları tarafından kullanılmıştır. Güneş yılı esasına göre hazırlanan bir takvimdir.Bir yıl 365. gün olarak hesaplanmış ve her yıl bir hayvan ismiyle anılmıştır. Günümüzde Asya'nın bazı bölgelerinde hala bu eski on iki hayvanlı Takvim kullanılmaktadır.
On iki hayvanların her biri kendine göre isim ile her yıl ayrı değişken ve ayları göstermektedir.
 
* Hicri Takvim (Kameri Takvim):

Ay yılı esasına göre hazırlanmıştır. İnsanlığın ilel ebet önderi Hz. Muhammed'in (S.a.v.) Mekke'den Medine'ye Hicret'i (göç) başlangıç olarak kabul edilmiş ve Hz. Ömer döneminden itibaren kullanılmaya başlanmıştır. Miladi takvim ile Hicri takvim arasında 622. yıllık bir fark bulunmaktadır. Türklerin İslamiyet'i kabul etmesinden sonra bu takvim Türk İslam devletleri tarafından da kullanılmaya başlanmıştır.
Hicri takvim Türkiye Cumhuriyetinde 1. Ocak 1926'da yürürlükten kalkmıştır. Günümüzde sadece dini gün, gece ve ayların belirlenmesinde kullanılmaktadır.

* Celali Takvimi: Büyük Selçuklularda Celaleddin Melik şah zamanında eski İran takvimi esas alınarak mali işlerde kullanılmak üzere hazırlanmıştır. Güneş yılı esasına göre hazırlanan bu takvimde Türkler arasında bahar bayramı olarak kutlanan Nevruz yılbaşı olarak kabul edilmiş ve 1079. Miladi yılda tarih başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Babürşahlar tarafından Hindistan'da kullanılmıştır.

 *Rumi Takvim:
 
-Rumi takvimi: Osmanlı devletinde 16.yüzyılda eski Bizans takviminden uyarlanıp geliştirilmiş olan Güneş yılı esaslı bir takvimdir.
Mali işlerde kullanılmak üzere eski Bizans takvimi esas alınarak hazırlanmıştır.1839'da bütün resmi ve mali işlemlerde Hicri takvimle beraber kullanılmaya başlandı. Başlangıç olarak Hicret takvimi alınmış; ancak Güneş yılı esasına göre hazırlanmıştır.
Rumi takvim, 1. Ocak 1926'da Miladi takvimin yürürlüğe girmesine kadar kullanılmıştır. Miladi takvimin kabul edilmesine rağmen ancak mali yılbaşı Mart ayı olarak kabul edilmiş ve bu uygulama 1982. yılına kadar devam etmiştir.

*Eskiden Anam Babam usulü aylara verilen isimlerin hikayeleri şöyle:

Ülkemizin Anadolu halklar arasında kullanılan yerel takvimlerde iklim koşulları ve mevsimlerin takvime yansıyışı ile ilgili sayısız örnekleri vardır. Buna benzer, Anadolu'muzun değişik yörelerinde türkülere ve şiirlere ilham olan halkımızın arasında her bir ayların içinde yaşanarak geçmiş olan pek çok anıları kapsayan doğum, ölüm, düğün yapı ve tarımsal işler vb.  Acı tatlı olaylar ile hatırlanan hikâyeci isimleri vardır.
Esasında Müslümanlar hem hicri yılı ve aylarını, hem de atalarımızın süre geldiği dedelerimiz tarafından uzun tecrübe mahsulü olan karakış, zemherin, hamsin, on iki gün arası gibi belirli günleri ve tarihleri yeni neslin öğrenmeleri faydalı olur.
-Kış mevsimiyle ilgili tekerlemeler ve atasözleri de vardır bizim tarihimizde mesela bunlardan birkaç örnek:
“Hamsin, ocakta tenceren donsun!”,
“Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır”,
“Mart martladı tavuk yumurtladı”,

“Korkulur Abrulun beşinden, öküzü ayırır eşinden” gibi daha bazı pek çok tekerlemeler yeri geldikçe söylenir.
Bazı yerlerde Şubat ayı diğer aylardan kısalığı bakımından “Gücük (küçük)” olarak adlandırılmaktadır. Koç katımının yapıldığı aya -Koç (Ekim) Ayı, kirazların yetiştiği aya –Kiraz (Haziran) ayı, ekinlerin biçme işinin yapıldığı aya –Orak (Ağustos) ayı demektedir.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesim için, Ana Baba hesap usulü Halk takvimi yaşamsal büyük önem taşır.

Uzun süreli deneyim ve bilgi birikiminin ürünü olan Halk takvimine uymamak, onun gösterdiği doğrultuda hareket etmemek bireyin büyük zararlara uğramasına neden olabilir. Anadolu da yılın en soğuk mevsimi olan ve üç aylık kış mevsimini uzun tecrübe sahibi atalarımız erbain ve hamsin diye ikiye ayırmışlardır. Kırk manasına gelen erbainin bir adı da zemheridir. Gecelerin en uzun, gündüzlerin ise en kısa olduğu 22. Aralıkla başlayıp 30. Ocak’ta sona eren kırk günlük süreye erbain veya zemheri denir. Ülkemizde kışın en şiddetli geçtiği zemheride, eskinin tecrübe sahipleri soğuk tepeden iner derlerdi. Onun için açıkta kalan canlılarda ölüm olayları zemheride daha çok yaşanır.

*Zemheri-(Ocak)
-Sayılı fırtınalı soğuk günleri:
9. Ocak- Zemheri fırtınası,
19. Ocak- Haçın suya atılması,
26. Ocak- Kışın en şiddetli zamanı,
29. Ocak- Ayandon fırtınası,
30. Ocak- Erbain’in sonu,
31. Ocak- Hamsin’in başlangıcı.

-Gücük (Şubat)
Yöreye göre sayılı günleri:
7. Şubat- Ağaç Dikme Zamanı,
20. Şubat- 1. Cemre havaya düşer,
26. Şubat- Leyleklerin gelmeye başlaması,
27. Şubat- 2. Cemre suya düşer.

-Dert Ayı (Mart)
Kocakarı Soğukları(Beldir Aciz): Şubat (Gücük) ayının 26. günü ile başlayıp Mart ayının ilk 4. günleri (11-17 mart) arasında devam eden sayılı fırtınadır.” adı Beldir Aciz fırtınası, “Beldir aciz, yer gök taciz” “Üçü şubatta, dördü martta” gibi sözlerle tarif edilir. Bu fırtınalı günlere “Kocakarı Soğukları verilir.
*Çok eski tarihlerde, yurdumuzun bir köyde oğlakları çok sevdiği için koyun yerine keçi besleyen bir nine yaşarmış. Her yaz yaylaya çıkan nine, bir sene zamanı gelmediği halde havaların ısınmasına aldanarak gücük ayının sonunda yaylaya çıkar. Bir iki gün yaylada kalır ve havaların sıcak olması hoşuna gider. Bunun üzerine kış ayı ile alay eder. Kış ayı 4. gün 4. gece kar yağdırıp tipi estirir (Gücükün son dört günü). Ancak nine ve oğlakları ölmeyince kış, Mart ayından üç gün borç alır. Böylece 7. gün 7. gece fırtına estirir. Nine (Koca karı) ve oğlakları ölür.

-Mart Dokuzu:
Mart ayının ilk 9. günüdür. (22. mart) Gece gündüz eşit olur. “Mart Dokuzu “ olarak bilinen bu günde, bahar başlar. Ancak bazı yıllar şiddetli fırtınalar görülebilir.
Mart Dokuzu ile ilgili olarak “Mart dokuzuna 9. kütük 9. harar saman hazırla.” Sözü yaygın olarak kullanılır. Ayrıca Mart ayı ile ilgili olarak “ Mart’ın şakası olmaz. Mart Kapıdan baktırır, kazmayı küreği yaktırır” denilmektedir.

-Mart’ın yöreye göre sayılı günleri:
2- 3. Mart- Soğukların kırılması,
5- 6. Mart- 3.Cemre toprağa düşer,
7- 9. Mart- Ağaçlara Su yürümesi, Bağ budama ve Kalem aşısı zamanı,
10- 18. Mart- Kocakarı fırtınası,
14- Mart dokuzu soğukların başlangıcı,
19. Mart- Kırlangıçların gelmeye başlaması ve kuşların çiftleşme zamanı,
20- 21. Mart- Nevruz,
22. Mart- Gündüzün uzaması ve gecelerin kısalma gündönümü,
21- 22. Mart - Hamsin ’in sonu,
23- 24. Mart - Koz kavuran fırtınası,
27- 29. Çaylak fırtınası,
31- Mart’ın dokuzu soğukların bitimi.

*Abrul (Nisan)
Abrulun beşi soğuklarına yöremizde  “Balak Kar-ı” adı denilmektedir ;  çünkü bu fırtınalı günler Rumi 5. Nisan günü, Miladi 18. Nisan’a denk gelip görülen sayılı soğuklardır.

-Balak fırtınası ile ilgili dedelerimiz anlattığına göre, yöremizde meydana gelen tipi fırtınasının bir acıklı hikayesi vardır:
“Hemşerimizin biri “Balak” lakaplı  rahmetlik komşu köylere ekim için eşeklerle tohumluk almaya gider; Adamcağız köye geri dönüşünde tipiye tutulur ve yolunu kaybeder. Yakınlarında bulduğu Ören inlerinden birine sığınır ve sabaha çıkmaz; oracıkta donarak vefat eder. Aradan bir kaç gün sonra aramaya geden yakınları garibin cansız bedenini örende bulurlar.”

-Nisanın yöreye göre sayılı günleri:
2- 3. Nisan Çiçeklerin açılmaya başlaması,
4- Nisan Bülbül ve benzeri ötücü kuşların ötmesi (Feryâd-ı Andelib)
5- Balak fırtınası,
6- 7. Nisan Kırlangıç fırtınası
15- Nisan Kuğu fırtınası,
19- 24. Nisan Sitte-i Sevir fırtınası.

(Sitte- i Sevr: her saati bir devir” deyimiyle, bir saati, diğer sonraki bir saatini tutmayan anın zaman dilimi şeklinde tanımlanır.)

*Hıdrellez (Mayıs)
Abrul’un 23. 6. Mayıs arasındaki günlerde, öğleye kadar yakıcı güneş olur ve bu günlerde öğleden sonra fırtına ile şiddetli yağış ve ardından sel görülebilir.

-Bazı sayılı günleri:
6. Mayıs- Hıdrellez,
9. Mayıs- Doğu rüzgârlarının esmesi,
12. Mayıs- Yağmurların kesilmesi,
16. Mayıs- Filizkıran fırtınası,
17. Mayıs- Gül mevsiminin başlaması,
20. Mayıs- Kokayla fırtınası,
23-24. Mayıs- Ülker fırtınası,
30. Mayıs- Kabak meltemi.

Seneyi ikiye bölen Hızır. günleri, 6. Mayıs ile 7. Kasım arasındaki 186. Yaz bölümü günleridir.

-Hıdrellez: Kış mevsiminin geride kalışı, yazın başlangıcı, tabiatın canlanışıdır. Bir geçiş döneminin bir dizi adetlerle kutlandığı gündür. Aynı zamanda bolluk, bereket, dileklerinin kabul edileceği Hızır ile İlyas'ın buluştuğu gün olarak da inanılan Hıdrellezin toplumumuzdaki yeri çok büyüktür.
Hızır AS. ile İlyas AS. birbirleriyle deniz sularının karayla temas ettiği noktada buluştuğu gün olarak bilinmektedir. Hızır Aleyiselam karayı, İlyas Aleyiselam da denizi temsil eder. Hayatın can bulması ve devamı için toprak ve güneşe ihtiyaç vardır. Bu unsurların bugünden itibaren birbirleriyle bütünleştiğine, sıkıntıların geride kaldığına, güzel günlerin başladığına inanılır.

*Kiraz (Haziran)  
-Yöreye göre sayılı fırtınalı günleri:
3-4. Haziran Kuzey (Poyraz) rüzgarların dönüşümlü esmesi,
10-11. Haziran- Ülker doğuşu fırtınası,
12. Kiraz fırtınası,
16. Haziran- Güney rüzgârlarının dönüşümlü esmesi,
20-23. Haziran- Günlerin en uzun günü,
21. Haziran- Gündönümü ve fırtınası,
25. Haziran- Uzun günlerin kısalmaya başlaması,
26. Haziran- Kızıl Erik fırtınası,
30. Haziran yaprak aşısı.

*Orak (Temmuz)
Bazı sayılı günleri:
4. Temmuz – Sam (Sıcak) rüzgârlarının esmesi
8-10. Temmuz - Çark dönümü fırtınası,
15. Temmuz Orak zamanı,
16-18. Temmuz- Sıcakların artması,
27. Temmuz- Kara Erik fırtınası,
31. Temmuz- Sıcak günlerin başlaması.

*Çürük (Ağustos)
-Bazı sayılı günleri:
5- Ağustos, Orak ile Ekin biçme bitim zamanı,
7- Ağustos- Sıcak günlerin azalması,
26-27. Ağustos- Leyleklerin gitme zamanı,
22- Sam rüzgârlarının sonu,
28-  Mihrican fırtınası.

Ağustos sıcağı (Eyyam-Bahur): Halk takvimine göre Ağustosun ilk haftası bunaltıcı ve kavurucu sıcaklar yaşanır. Bu günlerde çobanlar sürülerini gölgelik yerlerde tutmaya çalışır.

*İlkgüz (Eylül)
-Bazı sayılı günleri:
6. Eylül- Bıldırcınlar geçimi fırtınası,
13. Eylül- Çaylak fırtınası,
16-17. Eylül- Sıcakların azalması,
27-28. Eylül- Kestane karası fırtınası,
30. Eylül- Turnalar geçimi fırtınası.

*Ortagüz (Ekim)
-Bazı yörelere göre sayılı günleri:
3.Ekim- Koç katımı fırtınası,
10-11. Ekim- Meryemana fırtınası,
15- Ekim Yağmurların başlaması,
19. Ekim- Bağbozumu fırtınası,
20-21. Ekim- Suların soğuması,
26. Ekim- Balık fırtınası,
31. Ekim ( İklimi yumuşak yörelerin) ağaçların budanmaya başlanması.

*Ahırgüz (Kasım)
-Bazı sayılı günleri:
3. Kasım- Lodos rüzgârlarının başlaması,
5. Kasım- Kuş geçimi fırtınası,
8- Kasım- Kasım başı,
9- 10. Kasım- Pastırma Yaz’ı,
18 Kasım- Böceklerin kışlığa çekilmesi,
20- Kasım da Koç katımı biter.22. Kasım- Güney Batı (Kaba Yel) rüzgârlarının esmesi,
28. Kasım- Ağaçlardan suların çekilmesi,
29- 30 Kasım- Ülker dönümü fırtınası.
Seneyi ikiye bölen Kasım Kış günleri, 8. Kasımda başlayıp 5. Mayısta sona erer ve 179. gün sürer.

*Karakış (Aralık)
-Aralık’ın sayılı günleri:
1-2. Aralık- Kuzey rüzgârlarının esmesi,
9-10. Aralık- Karakış fırtınası,
19-20. Aralık- Yılın en uzun gecesi,
21. Aralık- Erbain fırtınalı soğuk günlerin başlangıcı,
26. Aralık- Uzun gecelerin sonu.

* Miladi Takvim:
Güneş yılı esasına göre hazırlanan bu takvim ilk defa Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Bu takvim; İyonlar, Yunanlar ve Romalılar tarafından geliştirilmiştir. Roma İmparatoru Jullius Cesar ve Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek günümüzdeki şeklini almıştır. Başlangıç olarak (Milat) Hz. İsa'nın doğum günü kabul edilmiştir. Miladi takvimi Hristiyan  Haclı dünyasının ve batı kültürlerini milletimize asimilasyonla enjekte eden İttihattı Terakkicilerin uyarladığı yerleşik Cumhuriyet düzeninde 1. Ocak 1926'dan itibaren yeni Türkiyemiz de o’ günden bu günlere kadar bilindiği gibi, şimdiki resmi olan Miladi Takvim genel olarak her yerde kullanılmaya başlanmıştır.

*Gelmiş ve gelecek ilimlerin kaynağı olan Kur’an-I Kerimde ki Takvim ile ilgili ayetler:
Rahman ve Rahim olan ALLÂH'ın (Cc.) ismiyle

"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, ALLÂH'ın (Cc.) gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yerle gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde, elbette düşünen bir topluluk için (ALLÂH'ın (Cc.) varlığına ve birliğine) deliller vardır." (Bakara, 164.)

“Gerçek şu ki, ALLÂH (Cc.) Katında ayların sayısı, gökleri ve yeri yarattığı günden beri ALLÂH'ın (Cc.) kitabında on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. İşte dosdoğru olan hesap (din) budur. Öyleyse bunlarda kendinize zulmetmeyin ve onların sizlerle topluca savaşması gibi siz de müşriklerle topluca savaşın. Ve bilin ki ALLAH (Cc.), takva sahipleriyle beraberdir. “(Tevbe Suresi, 36)
“Güneş ve Ay bir hesap ile hareket ederler.” (Rahman, 5.)

“Ay için de birtakım safhalar, duraklar tâyin ettik; dolaşa dolaşa, nihayet eski hurma salkımının çöpü gibi kuru, sarı, kavisli bir hâle gelir.” (Yasin,39.)

“-Şüphesiz yüce ALLAH, (Cc.) hikmetiyle en güzelini derleyip ve en doğrusunu bilip söyleyendir.”

 18.03.2017
Hazırlayan: Aydın Suyak