Tarih
boyunca çeşitli Milletlerin küçük büyük insan topluluklarının dinleri ve
yaşadığı bölgenin medeni durumlarına göre örf ve adetleri değişik olduğundan,
giyim kuşam şekilleri de farklılık göstermiştir. Yeryüzünde gelmiş geçmiş
medeniyetlerin inançlarına bağlı giyim tarzların da dini inanışlarını
yansıtarak ve yaşadığı coğrafyanın iklim şartları bağlı toplumların kendine
özel kıyafetleri olmuştur. Buna mukabil mesleklerin, meşreplerin mizaç ve
huyların, hatta ekonomik şartların ve diğer sosyal konumda ki, faktörlerin
büyük tesiri olmuştur.
Binyıldır, (yabancı medeniyetlere özenmeyip) başta biz Müslüman Türk toplumu olarak yörelerimize
uygun kıyafetleri ve diğer geleneklerimizi yüce dinimizin öngördüğü çerçeve
içerisinde şekillenip sosyal etkinlik ve diğer aktifeler de, toplum olarak
günlük hayatımıza uygun biçim de tasarlamışızdır.
Türk ve
İslam medeniyetine ise, dinimiz her şeyin bir usulü ve adabı olduğu gibi
giyinmenin de bir adabı vardır. Bir Müslümanın dininin gerekliliklerini yerine
getirirken kılık ve kıyafet hususunda da mecburen dikkatli davranmalıdır. “Ben
ne giyersem giyerim kimse saç ve sakal şeklimi eleştirip te karışamaz” deme hakkına Müslüman toplumunda eğer O’ kişi
Müslüman ise tepki gösterme hakkına sahip değildir.
Çünkü Müslüman,
Müslümanın aynasıdır; Yüce Nevi (A.S.) Ebû Hüreyre'den (Radiyallahu anh)
nakledildiği bir hadis-ine göre şöyle buyurur:
-“Mümin,
kardeşinin aynasıdır. Onda bir ayıp gördüğü zaman onu düzeltir.” (Buhari,
238-58-s. 474)
*ALLAH-u Teâlâ
Ahzab Suresi 59. Ayetin de bizlere şöyle buyurmaktadır:
-"Ey
Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden
çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu onların hür ve iffetli
hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için daha uygundur. ALLAH
ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir."
-"Mümin
kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar.
Görülmesi tabii olan yerler hariç ziynet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini
yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynet yerlerini izin verilenler dışında
kimseye göstermesinler. Bir de ayak bileklerine taktıkları gizli süsler
bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, (önceki kusurlarınızdan
dolayı) hepiniz Allah'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza
nâil olursunuz." (Nûr 24/31)
-"Ey Âde
oğulları! Şeytan, ana, babanızı, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için
elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve
yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz
şeytanları, inanmayanların dostları kıldık." (Arâf Suresi ayet,27)
-"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini
harama bakmaktan çeksinler ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha
temizdir." (Nûr 24/30)
-"Mümin
kadınlara da söyle, gözlerini önlerine indirsinler ve avret yerlerini
korusunlar….” (Nur 24/31)
-“Bir nikâh
ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetleri (yabancı
erkeklere) teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir
vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır. Allah işitendir,
bilendir." (24.Nur–60)
*Hz. Âişe
(r.ah) anlatır:
Bir gün Hz.
Ebû Bekirin kızı Esmâ ince bir elbise ile Resûlullah'ın (s.a.s) huzuruna girmişti, Hz. Peygamber ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu:
-"Ey
Esmâ! Kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu yüzü ve elleri hariç diğer
yerlerinin görülmesi helâl değildir." (Ebû Davud, Libâs, 31.)
Şu hadis-i
şerifin de, bindört yüzyıl öncesinden bizlere ince elbisenin tehlikesini haber vermektedir:
-"Ümmetimin
son dönemlerinde öyle kadınlar çıkar ki, onlar görünürde giyinmişlerdir; fakat
(elbiselerinin inceliği, darlığı ve kısalığından) çıplak hükmündedirler. Onlar
saçlarını toplayıp öyle şekil verirler ki başları deve hörgücüne benzer. Onlar
cennete giremez ve cennetin kokusunu bile alamazlar." (Müslim, Libâs, 125.)
*Erkeğin
Avreti:
Abdullah bin
Cafer (r.a) Resulullahın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
-"Erkeğin
göbekle diz kapağı arası örtünmesi gereken mahaldir." (R.Nasıhin)
Vc. Banyo, Hamam
gibi temizlenmek için girdiğimiz pis yerlere İslam fıkıh âlimlerince teyit
edilen kıyafet tarzı vardır:
-Erkekler,
Wc, ve banyo ya girmeden baş ve avret yerleri olan göbek ve diz kapak arasında
ki bölümün örtülmesini uyarmışlardır.
-Kadının
ise, baş ve göğüs üzerinden diz kapaklara kadar olan kısmın örtülmesini dinen
ibadet ve ruh sağlığı açısından (erkekler için de) tavsiye etmişlerdir.
*Gayri
Müslimlere Benzememek:
İslâm
müstakil bir din olarak gelmiş ve kendine özgü yönleriyle bütün İnsanlığın
günlük yaşamına uyarlanıp gelişmiştir... Müslüman, içi ve dış görünüşü ile bakıldığında, hangi dine mensup olduğuna görünüp yaşamına sergilemeli. Bu sebeple,İslam kendisine iman edenlerin her yönüyle ev de ve sokakta özgün, tertipli olmasına büyük önem vermiştir. ALLAH Resulü
(s.a.s.)’in hadislerinde beyan olunan pek çok husus bunu teyit eder.
İki dünya
rehberimiz Peygamber Efendimiz (s.a.v.) kılık kıyafet konusun da bazı hadisin
de bizlere mealen şöyle buyurmaktadır:
-"Fıtrat beştir; şu beş şeyde fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları almak ve bıyıkları kısaltmak" (Buhari Libas 63).
-"Müşriklere
muhalefet ediniz, sakalları çoğaltınız, bıyıkları kırpınız" (Müslim,
"Tahâret", 16),
-"Bıyığınızı
kısaltınız, sakalınızı uzatınız" (Buhârî, "Libâs", 64),
-"Bıyıklarınızı
kırparak kısaltınız; sakalları uzatınız. Mecûsîler'e muhalefet ediniz"
(Müslim, "Tahâret", 16),
-"Ağzı
burnu belirsiz şekilde olup da, bıyığını kısaltmayan bizden değildir" (bk. Buhârî, "Libâs", 63-65/
Tirmizî,
"Edeb", 6)
-"Yahudî ve
Hıristiyanlar (gayri müslümler) saç ve sakallarını boyamazlar. Siz onlara
muhalefet ederek, (Kına ile boyayınız." (Müslim, Libas, 80; Buhârî,)
-"Kadınlardan
erkeklere bezeyenlerle, erkeklerden de
kadınlara benzeyenleri bizden (ümmetimden) değildir."(Ebu Davut,Libas 4/Ahmed
bin Hanbel,50,)
Her erkeğin,
yaratılış tabiatı ile yüzünde az çok sakalı vardır; fakat bu
nedenle bir erkeğin sakal ve bıyığını (her ikisini birlikte) komple dibinden
kazıyarak kadınlara benzer tıraş olması yukarıdaki hadis’in uyarınca, (
güvenlik konumu itibarı ile tebdili kıyafet olarak özel durumları hariç) güncel
dini yaşamın da yasaktır.
İslam
karşıtı görüşteki, millet ve kişilerin kılık ve kıyafetine özenerek onlara
bezmeyi ALLAH’ın peygamberi ret edip kendi zamanında ki çeşitli örnekleri ile
yaşayarak bizzat kendisi Müslümanları onlara benzemekten ret etmiştir.
Bu konu ya
önemle, Müslüman bir kadın (kocası eğer sakal koymak istiyorsa,) kocasından bütün Peygamber (A.S.) ların sünneti olan sakal ve bıyığını (ikisini birden) kocasından dibinden
keserek kazımasını istemesi şer-an hiçbir hanımın hakkı yoktur!
Müslüman bir
erkeğin, kendi öz fıtratı olan, kadına (yakışan) uzun saçlarını dibinden
kazıması erkeğin de kadınından isteme ye şer-an hakkına sahip değildir!
Ben ALLAH'ın
yarattığı şekli (keyfiyetle) beğenmiyorum; biraz şurasını, biraz burasını
başkalarına genç ve güzel görünmesi için estetik veya döğme ile çeşitli yazı ve
şekiller yaptırması, Müslüman olan her İnsanı ALLAH muhafaza küfre götürür!
Çünkü her
Müslümanın ALLAH-ın emrine uyup, Resulünün yaşadığı sünnet-i olan özel
yaşantısını da azami olarak uymak zorunluluğu vardır.
Günümüz de
yenilik olarak ortaya çıkan moda denen furyanın giyim tarzını "israfa yol
açan ve başkalarının dikkatini çeken renk ve kalite lüks gösterişine
varmadan" Müslümanlara özgün bir tarz da olması gerekir. Gayri Müslimlere
ve erkek ve kadının karşı cinslere benzememesi kılık, kıyafet konusunda
İslâm’ın özenle öngördüğü genel temel bir kuraldır.
Tabii burada
şu hususu da vurgulamak gerekir; insan yüce bir davası İslam uğruna üzerine
farz olan vazifeyi olumsuz tüm şartlara rağmen eda ederken, "giyim ve kuşamımla toplum dışı olmayayım", düşüncesi ve niyeti ile bulunduğu topluma uygun örf, adet, gelenek ve
göreneklerine göre (sert-i avret) uyarak mahalinde kaldığı yöreye göre giyiniyorsa, bunda dinen bir
mahzuru yoktur.
*Güzel
giyinmek:
İslam,
imkânı olanlar için israfa kaçmadan "düzenli ve temiz giyinmeyi" teşvik
etmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:
-"Güzelce
giyinip kuşanınız. Kılık kıyafetinizi düzeltiniz; ta ki insanlar arasında siyah
üzerindeki beyaz gibi temiz ve düzenli olduğu kadar da mütevazı görünesiniz."
Müslüman
olan biri, hayatın her alanın da zorunlu olmadığı durumlar da, Müslümanlar için
en uygun elbise giymelerini şu vasıflar la açıklaya biliriz:
A-Müslümanın
giydiği elbise, mevsim şartlarına uygun olarak pamuk, keten ve yün gibi sıhhi
kumaşlardan dikilmiş sağlıklı olmalı.
B-İçinin
gösterecek kadar ince, şeffaf ve naylon su olmamalı.
C- Vücut
hatların şeklini belli edecek kadar dar olmamalı, hangi tip elbise olursa olsun
lüzumundan fazla (çirkinlik arz edecek şekilde) bol ve yerde sürünecek kadar da
uzun olmamalı.
Ç- Erkekler
kadınlara, kadınlar da erkeklere mahsus olan elbiseleri giymemeli,
D- Giyilen
kıyafetin İslam’a aykırı (yazı ve resim) simgeler olmamalı, eğer olduğu
hususunda tereddüt ediliyorsa kişi ‘o’ giysiyi (zor kalmadıkça) üzerin de
dıştan görünecek şekilde giymemeli.
E- Üzerinde
ayet ve hadis yazılmış olmamalı, ayrıca elbisenin resimli olmamasına, üzerinde
başka dinlere mensup ve manasını bilmediği reklam olarak temsil ettiği resim ve
yazıların bulunmamasına dikkat etmeli.
F- Elbisenin
bizzat üzerine aşırı derece de işlemeli “ziynete bürünmüş kadar süslü olmamalı,
tabii ki giyenin kişinin de toplum ortamına uymayacak kadar da basit olmamalı;
çünkü ALLAH-u Teâlâ kuluna verdiği varlığını kullanmak sureti ile üzerinde
görmesini ister.
G- Mekruh
olduğu için, erkekler kırmızı ve sarı (göze çarpıcı) parlak renkli elbiseler giymemeli.
Ğ- Giyilen
elbise dinimizde yasaklanmış deri ve kumaştan imal edilmiş olmamal. (Erkekler
için ipek, kadınlar için mundar hayvanların derisinden yapılan elbise gibi)
H- Giyilen
elbise deriden imal edilmiş ise, helal olan hayvanların derisinin usulüne göre
de işlenerek temizlenip İnsan giyimine uygun “elbise ve ayakkabı” kıyafet
olarak hazır olmalı.
I- Kişinin elbisesi vücudunu teşhir edecek şekilde değil; dinimizin aradığı vasıfları
uygun giyenin tarzı şöyle bakıldığın da Müslüman olduğuna alamet olabilecek şekilde
olmalı; asıl kaide ALLAH (c.c.) Hazretlerinin emrine ve Peygamberimiz (s.a.v.)
efendimizin sünnetine uymak için giyinmeli.
İ-Her Müslüman, günlük hayatın da kılık kıyafetini düzenli ve
tertipli giyinip başka birilerine gösteriş olacak tarz da dikkat çekici kılık
kıyafet ile toplum içinde “şov yaparak” dolaşmaması gerekir.
j-Yarattığı her nesneyi görüp gözeten ALLAH –u Zül celal-in
mülkünde yaşadığını ve kendisini her an nerede olursa olsun; Rabbi tarafından
izlendiğini bilincinde olan İnsan ona göre mahremini koruyacak şekil de giyimli
bulunması lazım.
Sakal,
bıyık, giyim kuşam konusunun Müslümanlar arasında bir ihtilâf çıkarıp
birbirlerini sucu, bucu diye dışlamaya varan eleştiri konusu olması, İslâm
kardeşliğini ve müminlerin birlik ve dayanışmasını mani olan fitneyi çıkararak ümmet
kardeşliğini zedeler. Hz. Peygamber'in (A.S.) sünneti olduğu için sakal bırakan
kişiye saygı göstermek ve bu hareketinin övgü ve sevaba lâyık bir davranış
olduğunu kabullenmek ne kadar gerekli ise, bu konuda farklı düşünen kişilere de
daha esnek ve hoşgörülü davranarak başkasına saygılı olmak o kadar mühimdir.
Aksi takdirde, yöresel örf ve adetlere bağlı kıyafetlerin şekil üzerindeki
beyhude tartışmalar yapmak Müslümanların dinin özü ve içeriği, temel ilke ve
gayeleri üzerinde birlik olup yoğunlaşmasını engel çıkararak olumsuz biçimde etkiler. Çünkü birileri bizlerin dikkatlerini dağıtarak başka kişisel amaçlı bölücü
ideolojilerin hedefine saparak, birlik beraberliğimizi bozmaya çalışan İslam
düşmanlarının gizli oynuna ne yazık ki, bilmeden yardım etmiş oluruz!
*Cenab-ı Hak yüce
Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif meallerin de buyrulur ki:
-“Ey
Âdemoğulları (kadınlar ve erkekler)! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir
de süs elbisesi indirdik. Fakat takva elbisesi hepsinden daha hayırlıdır.”(A'raf 7/ 26)
-“Ey imân
edenler! Yahudileri de Hıristiyanları da dost edinmeyin. Onların bir kısmı bir
kısmının yardımcısıdır. Sizden her kim onları kendine örnek edinirse muhakkak o
da onlardandır. Muhakkak ki ALLAH zalim bir toplumu hidâyete erdirmez.” (Maide,
51)
-"Peygamber
size neyi getirip verdi ise onu alın, size yasakladığı şeyden de sakının."
(Haşr Suresi 7)
-"Ey
iman edenler, ALLAH ve Resulüne itaat edin, işittiğiniz halde ondan
dönmeyin." (Enfal Suresi 20)
-"Kim, bizim
dışımızdaki, yabancı dini inançla kültürlerinde ki topluma benzemeye çalışarak
ve onun da reklamını dahi yaparsa; o’ bizden değildir." (Hadis, Sünen-i Tirmizî
ve Ebu Davud, libas 4) böyle buyrulmaktadır…
Mukaddes
İslam dinimiz, her ilmi yeniliği bulup yeni buluşlarla, başta ümmet olmak üzere
tüm insanlığa faydalı olmamızı ömrü boyunca her Müslümandan ister. Fakat son 3.
asırdır ilmi yönden maalesef yabacıların düşmanca “yok şunu yapama günah, yok
bunu deme günah, yok buna bakma, günah yok bunu öğrenme günah vb… Sahte din hocalarının
savsatalar-ı sonuncunda ilerlemiş ülkeler arasında geri kaldık… Vatan ve milli,
manevi değerlerimizin düşmanı olan hain güçler, bizleri top yekûn ayakta tutan
inanç değerlerimizi tam olarak yaşamadığımızı fark ederek ve onun açığından
yararlanarak planlı biçim de sinsice aşama, aşama uygulamaya koydular. Bizleri içimizden özellikle yazılı ve görsel medyalarını silah olarak kullanıp içten yıkma propagandalarına maruz kaldık. Başlattıkları askeri silahsız savaşın neticesin de ekonomi ve kültürel işgallerin başarısı ile şimdi bizler onların gerisinde kalarak pikolojik baskı ile bizleri aşağılık
suçlu duygusuna iteleyip "siz bilemesiniz; siz yapmayın durun siz bizlere çalışın da biz yapalım; çünkü en iyisin biz bilir yaparız..." Bizlere, sömürü düzenini kurup kendilerine bağladıktan sonra,ulaştıkları emellerine karşısın da, bizlerin üzerinde elde ettikleri başarıların yanın da gururlanma alçaklığını gösterdiler!
Yabancılardan, asıl bizlerin almasını gerektiren kılık kıyafeti değil; ilmi gelişmeler karşısında rekabet oluşturacak ve onlardan “ilmi teknolojisini alıp” kendimizi dış dünyaya karşı geliştireceğimiz gerekirken ne yazık ki, “ hiçte lazım olmayan” köhnemiş örf ve adetleri ile beraber kılık kıyafetimizi onlara uyarlayarak ne acı ki beceremedik…
Yabancılardan, asıl bizlerin almasını gerektiren kılık kıyafeti değil; ilmi gelişmeler karşısında rekabet oluşturacak ve onlardan “ilmi teknolojisini alıp” kendimizi dış dünyaya karşı geliştireceğimiz gerekirken ne yazık ki, “ hiçte lazım olmayan” köhnemiş örf ve adetleri ile beraber kılık kıyafetimizi onlara uyarlayarak ne acı ki beceremedik…
İslamiyet-e
uymayan kılık ve kıyafet başta olduğu gibi, dışa bağımlı örf, adet olan gelenekleri
tuhafça özenip kendimizi onlardan bir kimse gibi iç ve dış dünyaya nispet yaparak “şuursuzca” kendimizi gösterme sevdasına düştük.
Bunun la
birlikte dinimizin emrince, nasıl bir kılık kıyafet kullanacağımızı yabancılara
karşı çelişen komik, Müslüman örnek bir toplum olarak maalesef kendi din ve
yabancı milletlerin görüş arasın da, Müslüman mı değil mi? Yaşantımızın, tamı
tamına genel olarak hangi dine mensup olduğu belirsiz görünüm kimliği ile rezil
durumuna düştük…
26.07.2015
Araştırmacı:
Aydın Suyak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder