19 Şubat 2018 Pazartesi

İslam'da Çocuk Yetiştirmek


Esirgeyip bağışlayan Rahim ve Rahman ALLÂH’ın (c.c) ismiyle...

Âlemlerin Rabbi, her yeni doğan çocuğu İslami ölçütlerin yapısına uygun tarzda yaratılıp dünyaya getirir. Çocuğun ebe beyinleri yaşadığı toplumda, inandığı medeniyetin kültürel yaşamına göre nesillerini yetiştirmeye çalışır. Bu eğitimi alan her çocuk, yetişme tarzına göre bağlı bulunduğu medeniyetin tebaasını temsilen dinli veya dinsiz dünya görüşü her ne ise, bulunduğu çevresine davranışlarını sergileyip yaşayarak yansıtır. Bizim Müslüman toplumlarımız, inandığı İslam’ın temel ilkesi çerçevesini esas alarak mesuliyetinin bilincinde olur. Her aile, çocuklarını medeniyetimize uygun biçimde kendilerine, milletine, vatanına ve tüm dünya insanlığına her konuda en ideal örnek bir hayırlı evlatlar büyütüp, ALLÂH(c.c) ve Resulünün (A.s) razı olacağı geleceğimiz olan yarınlara güveneceğimiz kuşaklar geliştirmek onların aşina olduğu hayata ki beklentileridir.

*Ailede çocuğun önemi-
-“ALLÂH,(cc.) sizi bir tek nefisten yaratan ve kendisi ile huzur bulsun diye eşini de ondan var edendir. (Sizler eşinizle birleşmesi sonuncunda ondan çocuğa gebe kalır ve bir müddet onu üzerinde taşır. Gebeliği ağırlaşınca her ikisi de Rableri ALLÂH’a(cc.) “Eğer bize iyi ve sağlıklı bir çocuk verirsen, elbette sana şükredenlerden olacağız” diye dua ederler.  (Araf, 189.) 
-“ALLÂH(c.c) size kendi cinsinizden eş ve ondan nesiller türetti. Sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak helal ve güzel nimetlerle verdi. Onlar, hâlâ bizlere inanıyorlar da, ALLÂH’ın(c.c)  sağladığı imkânları bilmezden gelip inkâr mı ediyorlar? (Nahl,72.)
-“Gerçekten, biz senden önce de peygamberler(A.s) gönderdik. Onlara da eşler ve çocuklar verdik. ALLÂH’ın(c.c) izni olmadan, herhangi bir ayetten haber vermek hiçbir peygamberin haddi değildir. Her ecelin kendine özgü birde kaderi vardır.” (Rad, 38.)
-"ALLÂH(c.c) dilediğine kız, dilediğine erkek, dilediğine ikisini birden verir; dilediğini de kısır yapar." (Şûrâ,49.)

-Hayırlı evlat istemek:
-“Onlar ki Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, bizlere hayırla sevindirecek çocuklar nasip et. Onunla birlikte, bizleri de takvaca seçkin kullarından eyle.”diye dilek bekleyenlerdir. (Furkan,74.)
-“İşte o sırada, Zekeriya Rabbine yalvararak "Ya Rabbi, dedi, bana senin tarafından tertemiz, ihsanınla hayırlı nesiller ver. Muhakkak ki sen duamızı duyupta karşılık verecek olan ancak sensin” dedi. (Ali İmran,38.)
-“Rabbimiz, bizi sana teslim olanlardan eyle ve soyumuzdan sana teslim olan bir millet ver. Bize ibadet şuuru göster ve tövbemizi kabul et. Şüphesiz, sen tövbeleri kabul eden ve esirgeyensin.” (Bakara,128.)
-“Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver.” diye yalvardı. (Saffat,100.)

ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahü aleyhi Vesselam’ın bir hadis-i Şerifinde:
-“Çocuk bulunmayan bir evde bereket yoktur.” (Kenzü’l-İrfân; 338-844. ve Menavî’den)

*Çocukların ailede ki hakları-
a)Çocuğa hayat tanımak:
-“De ki: Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, ana babaya iyilik edin, durumunuzdan endişeye düşerek çocuklarınızı öldürmeyin, sizin de onların da rızkını biz veriyoruz. Kötülüklerin açığına da, gizlisine de yaklaşmayın. Haksız yere ALLÂH’ın(c.c) haram kıldığı bir cana kıymayın. Düşünesiniz diye ALLÂH(c.c) size bunları emretti. (Enam, 151.)
-“Bir de geçim korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onlara da, size de rızkı biz veririz. Şüphesiz ki onları öldürmek, çok büyük bir günah suçudur. (İsra,31.)
 -“Kimin kız çocuğu olup da, onu canlı, canlı gömmez, ona hakaret etmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse ALLÂH -u Teâlâ o kimseye Cennet’ vaat eder.” (Seçme Hadisler; 165/49, Ebu Davud’dan)
-"Çocuklar, Müslüman olmayan kimselerin çocukları da olsa, onlar masum, günahsızdırlar, Dikkat edin; çocukları öldürmeyin! Her canlı suçsuz yaratılmıştır."(Müsnet ahmet ibni hanbel c.3 s. 435.)

b)Aile Planlaması:
1-İslam’da hastaların doğal yöntemlerle tedaviye teşvik olunmuş; kadın ve erkeğin kısır olmaları istisna sayılmaz.
2-Kocasından değil de, bir başkasından alınan spermayla eşinin yumurtasıyla döllemek yasak haramdır."
3-Kocasından alınan spermayı eşi kendi yumurtasıyla birleştirmesi uygundur."
4-Kocasının spermasını kullanarak 'Tüp bebek' yaparak hamile kalmasında sakınca yoktur."
5-Kocasının spermasıyla, başka birinin spermini karıştırıp dölleme yapılması haramdır; akrabalığın iletkeni olan kan bağı genetiğini bozmuş olur."
6-Kadının yumurtasını, kocasından başka bir erkeğin spermasıyla birleştirerek döllenmiş yumurtayı tekrar kadına aktarmak haramdır."
7-Sperme bankaları doğal yönden meşru olan İslami aile oluşumuna aykırıdır dolaysı ile haramdır."
8-Kadının yumurtasını erkeğin spermasıyla birleştirerek döllemiş yumurtayı (hangi sebep olursa olsun) belli bir süre hayvan rahmine aktarılarak daha sonra kadının rahmine yerleştirilmesi haramdır."
9- Doktorlar, benzeri gayri meşru 'illegal' farklı şekillerde ki yöntemler uygulaması şer'an uygun değildir!"
10- İllegal tekniklerle yapılan tohumlama sonucu hamilelikten doğan çocuk gayri meşru yönden meydana gelen üründür. Bu yasak ilişkiden doğan çocuk, her hangi bir erkek tarafın ismini temsilen alamaz! Kadın ancak, kendi soy tarafından birinin ismini vere bilir. Çünkü normalinden, gayri meşru bir ilişki sonucuyla olan bir çocuk statüsü ile aynıdır." (Dinayet, Aile Planlaması)
-“Çocuğu kim doğurdu ise ona aittir.” (Ebu Dâvud, Talak, 34.)

c)Kürtaj:
Hanefi mezhebine göre, Ana rahminde ki bir cenine 120. günden sonra Ruh verildiği döneme denk geldiği için, 120. gününü tamamlamış bir hamile kadının kürtaj olması haramdır; doğacak çocuğun ölümüne sebebiyet vermiş olur! 120. gününü yani, “henüz daha 4, cü ayını tamamlamamış bir ceninin alınmasında kadın ve eşinin diğer hayati sebeplerden dolayı mecbur kalınırsa bir mahsuru yoktur!” denilmiştir.
Fakat kürtaj konusu mesuliyet kapsayan kritik bir mesele olduğundan pek çok fıkhı âlim sıcak bakmamışlardır. (Dinayet, Aile Planlaması)

ç)Sağlıklı beslemek:
-“Ve anneler, eğer emzirme müddetini iki yıl’ı tamamlamak istiyorlarsa eğer, iki yıl çocuklarını emzire bilirler. Bu zaman içerisinde çocuk ve annesinin her türlü ihtiyaçları olan bakım ve eğitim vb. masrafını uygun biçimde temin etmek, çocuğun babasına düşer. Ve hiç kimse de, ‘nafakasına’ mali gücünün yetmeyeceği fazla masrafla üslenmeye zorlanamaz! Çocuğundan dolayı ne anneye, ne de babaya haksızlık edilmesin! Çocuğun babası öldüğü takdirde, mirasçı olanlara da aynen bu yükümlülükler geçerlidir. Eğer Anne ve Baba her ikisi de anne ile çocuğun birbirlerinden ayrılmasına veya çocuğun memeden ayrılmasına, karşılıklı gönül rızası ile anlaşarak karar verirlerse, bundan dolayı kendilerine bir vebal sorunu yoktur. Ve ALLÂH’a (c.c) karşı takva sahibi olun. ‘Bâsir’ olan ALLÂH, (c.c) sizin ne yapmaya çalıştığınızı ayan açık çok iyi görendir. (Bakara,233.)

-“Hanımına yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Çocuğuna yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Kendi nefsine yemek yedirmen de senin için bir sadakadır.” (Hadis: Ahmed İbni Hanbel ve Tirmizî’den)

d)Sevmek:
-ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahü Aleyhi Vesselam’ bazı Hadis-i Şerifinde buyururlar ki:
-“Evlat kokusu, Cennet kokusudur.” Kenzü’l-İrfân; 339/847.ve Menavî’den)
-“Çocuklarınız ağladığında onları dövmeyin; çünkü ilk dört aydaki ağlamaları ‘lâ ilâhe illallah’ zikridir, ikinci dört aydaki ağlamaları Peygamber’e (s.a.a) ‘salâvattır’, üçüncü dört aydaki ağlamaları ise anne ve baba hakkında duadır.” Vesâil’uş-Şia, 63. bab, s.1)
Enes bin Mâlik’in rivâyet ettiğine göre, Resülullah ile beraber bulunan bir adamın yanına oğlu geldi. Adam oğlunu öptü ve dizine oturttu.
Daha sonra kızı gelince, kızını önüne oturttu. Resülullah ‘ALLÂH’ın(c.c) en güzel selam ve dilekleri onun üzerine olsun’ Efendimiz: - “Diğerlerine de, aynı şekilde davranman gerekmez mi?” diye sordu. (Bezzâr’dan)
-Ebu Hureyre Radıyallahu anh anlatıyor:
 Bir gün Nebi aleyhi selam, Hazreti Ali’nin oğlu Hasan’ı öpmüştü, yanında Habîs’in oğlu Akra’ vardı. O:
- Benim on çocuğum var, hiç birini öpmedim dedi. Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem (hayretle) onun yüzüne baktı ve dedi ki:
- Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. (250 Hadis; 132/165. ve Buharî-Müslim)
-“Çocuklarınızı çok öpün; çünkü her öpücüğünüz için ALLÂH’ın(c.c) katında makamlar vardır.” (Bihar’ul Envar, c.23, s.113.)
-"Kız çocuklardan nefret etmeyiniz; onlar sempatik, cana yakındırlar." (Ahmed ve Tebarâni)
-“Kim ki, yalnız ALLÂH(c.c) rızası için bir yetimin başını okşarsa, kendisine elinin dokunduğu saçlar sayısınca mükâfat verilir.” 
Buyurmuş ve: “Kim ki, himayesi altında bulunan veya herhangi bir yetime ihsan ederse, onunla ben Cennette bunlar yan yanayız” diyerek parmakları arasından şahadet parmağı ile orta parmağını işaret ederek göstermiş.” (Seçme Hadisler; 243/75.)

e)Güzel isimle vasıflandırmak: 
 -“Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri, güzel manaları ifa eden bir isim koyması ve güzel bir edep vermesidir.” (Beyhakî, Şuabu’l-îmân, VI, 401-402.)

- “Sizler, kıyametin mahşer günü Hakk’ın divanına hesap verilmeye çağrıldığınız da, babalarınızın ve kendi isminizle huzura çağrılacaksınız: -‘Filan oğlu filan veya filan kızı filan’ çağrılacaksınız, onun için çocuklarınıza, İslam dinince anlamı güzel olan isimler veriniz.” (Ramuz Hadis no: c,2, s,135 h,5.)

f) Oyunla eğlenmek:
-“Kimin çocuğu varsa, onunla şakalaşıp çocuklaşsın.” (İbn Mıhled, Ahbâru’s-Sığar, s. 135.)
-“Toprakta oynayan çocuğu toraktan ayırmayınız; toprak çocuğun ilkbaharıdır.” (Tıbbı Nebevi)
-“Kim ki, yalnız Allah rızası için bir yetimin başını meshe derse (okşarsa), kendisine elinin dokunduğu tüyler, saçlar sayısınca mükâfat verilir.” (Seçme Hadisler; 243/75.)


g)Sünnet ve Traş ettirmek:
-“Sünnet olmak, erkekler için, sünnettir. (Taberani)
Resülullah (a.s.) Efendimiz torunları Hasan ile Hüseyni doğumlarının yedinci gününde sünnet ettirmiştir. Ayrıca bu hususu Hâkim ve Beyhaki Hz. Aişe (R.a.) hadisinden isnatla nakletmişlerdir; Beyhakî aynı rivayeti Cabir (R.a.)'den yapmıştır. 
-“Üzerinizdeki temizlenmesi gereken yerlerde ki kılları Traş la temizle ve sünnet ol." buyururdu (Kenzul-Ummâl, I, 263).
-"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmektir." (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned)
-“Sünnetsiz adam, 80 yaşında da olsa, Müslüman olunca yine sünnet edilir.” (Beyhek)

ğ)Kılık Kıyafet: 
-“Çocuğunuzun saçını Tıraş ederken, başka milletlere benzeyen tiple Tıraş yapmayın,
Saçının bir kısmını kesip diğer tarafını uzunca salkım saçak bıraktırmayın.” (Sahabeden İbni Ömer Ra, den Müslim, no: 2120.)
 Sahabeden Amir İbni Şuayb (ra) anlatıyor, ALLÂH’ın(c.c)  Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
-“Kılık, kıyafette, hayâsız ve toplumdaki usulsüz davranış şekliniz, Yahudi’ye ve ne de ‘Nasrani’ Hıristiyanlara benzemesin, hayâsız yaşamıyla
bizden başkasına benzeyenler Müslüman olarak bizden değildir!” (Ramuz el Hadis no: c/4.s./366.h/3.)
-“Çocukların kılık kıyafetinde de, çocuğun mahrem yerlerinin açık saçık olmamasına dikkat edin, çocuklarında mahrem yerlerini cinsel yerlerini örtün, çocukları da doğru şekilde giydirin,
Çocukları da açık saçık giydirmeyin; zira çocuğun cinsel yerleri, büyüklerin mahrem yerleri gibidir. Çünkü ALLÂH Azze ve Celle, Mahrem yerlerini açana, belirginleştirene Rahmet Nazarı ile bakmaz!”  (Sahabeden Muhammed İbni İlyas R.a- Ramuz-el Hadis no. c/4s/321 h/6.)

Yine sahabeden Behz Bin Hâkim (R.a) rivayetten bir başka şöyle anlatıyor: 
-“ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, mahrem yerlerinizi, edep ve hayâ yerlerinizi, vücut hatlarınızı, beli olacak şekle getirip başkalarına göstermeyin; kadın erkeklere karşı, erkek, kadınlara karşı ve kendi aralarında, erkek, erkeklere karşı, kadın kadınlara karşı, küçük büyüğüne karşı, büyük küçüğüne karşı, örtülmesi gereken avret yerlerini örtük giyinsin. Çünkü tesettürlü giyinmek erkek ve kadında hayânın edebindendir.”
Sonra ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Selam’a bir kişi tek başına olursa da mı giyinik olması gerekli? Diye sorduk, ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, cevaben,
-“Evet; kendisinden hayâ edilip utanılmaya en layık olan ‘her şeyin gizli ve açığın gören’ Zat, ALLÂH Azze ve Celaldir,” Dedi. Tirmizi, Hadis no.2769 ve2794.)

h)Temel eğitim:
Sevgili Hz. Peygamberimiz, (A.s) ALLÂH’ın(c.c) selam ve rahmeti onun üzerine olsun ki şöyle buyururlar:
-"İlim öğrenmek erkek ve kadına 'farz' şarttır." (Buhari)
-“ALLÂH’ın(c.c) rahmeti, çocuklarının iyi işler yapmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!”
“Bu nasıl gerçekleşebilir?” diye sorulduğunda ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahü aleyhi Vesselam’ın bir hadis-i Şerifinde buyurdu:
-“Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın!” (el-Kâfi, c.6, s.50.)
-“Bir kimse, karşısındaki çocukta olsa, dürüst olsun. “Gel sana şunu vereceğim” der vermez aldatırsa bu suçtur; bu davranışıyla çocuğuna yalancılığı öğretmesinler.” (Seçme Hadisler; 40/50. -Ahmed İbn-i Hanbel’den)
-“Ana ve Babanın çocuklara olan temel görevleri... Okul, meslek eğitimi, barışta, savaşta gerekli olan ‘Ata spor’ oyunlar ile eğlendirmesi ve temel ihtiyaçlarını helalinden temin etmektir." (Beyhâkî’den)
-“Çocuk yedi yaşına kadar emredici, yedi yaşından on dört yaşına kadar emre uyan, on dört yaşından sonraki yedi yılda da anne ve babasının istişare tarafı olmalıdır.”(Vesâil’uş-Şia, c.15, s.195)
-“Evladınıza ikram edin, nasıl ana, babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da sizde hakkı vardır.” (Taberan)
-“Çocuklarınıza ikramla bakımını ve eğitimlerini güzel yapın.” (İbn-i Mâce, Edeb, 3.ve Kütüb-i Sitte, cilt: 17, sayfa: 473, Hadis No: 7091.)
-“Bir Baba, evlâdına güzel terbiyeli eğitimle daha değerli bir hediye olarak miras bırakmamıştır.” (Tirmizî, Birr, 33/1952. veTabarânî’den)
 İlmin kapısı Hz. Ali Kerremeullahi Veçhe (R.a) ise:
-“Çocuklarınızı kendi çağınıza göre değil, onları kendi zamanlarına göre yetiştiriniz. Çocuklarınızla yedi yaşına kadar oynayınız, on beş yaşına kadar eğitiniz, on beşten sonra onlara da bir şeyler danışınız!” buyurarak çocuk eğitimin önemine vurgu yapmaktadır…

ı)Dini eğitimin önemi:
İnsanlığın yegâne rehberi Peygamber Efendimiz (As.) buyurdu ki:
-"Bütün çocuklar, Müslümanlığa elverişli olarak dünyaya gelir; fakat daha sonra bunları, Ana ve abaları Hıristiyan, Yahudi ve dinsiz yapar. Ashap-ı kiram tarafından:
- Ey ALLÂH’ın(c.c) Resulü (A.s)! Ya, birilerinin kendisine böyle bir duyuruda bulunulmadan ölen çocuk ne olacak? Denildi. Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
- Herkesin, ALLÂH-u Teâlâ geçmiş ve geleceğini bizden daha iyi bilendir.” buyurdu. 40x40; 423/17. (Tuhfetü’l-Ahvezî, c: 6, s: 344)” (Taberânî ve Buhari’den)
-“Çocuklarınıza önce ‘Lâ ilâhe illallah’ cümlesini öğretiniz.” (İbn Mahled, s: 142; İbn Kayyim el-Cevziyye, s. 158.)
-“Kim Kur’an’ı okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet günü, anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ziyası, güneş ışığı gibidir. Onun ana-babasına iki hulle (Cennetin özel takım elbisesi) giydirilir ki pek çok kimse onlara kıyaslanamaz. Onlar: -“Ne karşılığında bunlar bize giydirildi?” derler. -“Çocuğunuzun Kur’an hafızı olması sebebiyle” yanıt verilir.” (40x40; 187/24 (Et-Terğîb, cilt; 2, sayfa: 355.)
-“Çocuklarınızı, Kur’an okutmakla, Kur’anı anlamakla, ibadetlerini yapmakla, Resülullah’ın (A.s) soyundan gelenlerini sevmek gibi üç özellikte terbiye ediniz.” (Hz. Ali Ra.’den- Kenzü’l-İrfân; 192/441-Camiu’s-Sağîr’ 180.) 
-“Çocuklarınız, sağını solunu bilince namazlıklarını öğretin, yedi yaşına gelince onlara namaz kılmalarını söyleyin. On yaşlarına girdiklerinde kılmazlarsa, onları hafifçe cezalandırın ve yataklarını da ayırın.” (Ebu Davut, salât 26, 497. Çocuk ve Ahmed İbn Hanbel’in Müsnedi’nden)
-Resul-i Ekrem (s.a.a) bir gün şöyle buyurdu:
“Yazıklar olsun ahır zaman babalarına!”
Bunun üzerine ashap sordu:  -“Yoksa müşrik mi olacaklar?” Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurdu:
-“Hayır, Müslüman kalacaklar; ama çocuklarına dini öğretmeyecek ve hatta çocukları dini öğrenmek istediklerinde onlara engel olacak ve onları dünyalık amaca sevk edeceklerdir. İşte ben böyle babalardan uzağım; onlar da benden uzaktırlar.” (Müstedrek’ül-Vesâil, c.2, s.625.)
-“Evladım! Evine girdiğin zaman evde bulunanlara selam ver. Bu hem sana, hem onlara bereket getirir.” (Tirmizi, İsti’zan, 10.)

i)Ahlaki edebi: 
-“Ey iman edenler! Emriniz altında ki ve sizden olup da henüz erginlik çağına ermemiş olan çocuklar, yatak odalarınıza girmek için şu üç vakitte izin istesinler: Sabah namazından önce, öğleyin üstünüzü çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bu üç vakit sizin için uygun olamayan mahrem vakitlerdir. Bunların dışında size de, onlara da bir sakınca yoktur; onlar yanınızda dolaşabilirler, birbirinizin yanında serbest olabilirsiniz. İşte ALLÂH,(c.c) size ayetleri böyle açıklamaktadır. ALLÂH,(c.c) uygun olanı bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nur,58.)
-“Sizden olan çocuklarınız erginlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi, onlar da izin istesinler. İşte ALLÂH,(c.c) âyetlerini size böyle açıklar. ALLÂH,(c.c) her şeyi bilendir; hüküm ve hikmet sahibidir.” (Nur,59.)

ALLÂH’ın(c.c) Resulü, (As.) Hanımlarından ve Müminlerin Annesi Hz Aişe (Ra.) anlatıyor:
ALLÂH’ın(c.c) Resulü, (As.) kızı Fatma yanına girdiğinde, ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem, kızı için ayağa kalkar, elinden tutar ve onu öper ve kendi yerine otururdu.  ALLÂH’ın(c.c) Resulü (A.s) kızı Fatma’nın (Ra.) yanına girdiğinde, Fatma hemen ayağa kalkar, elinden tutup öperdi ve Babası ALLÂH’ın(c.c) Resulü (As.) kendi yerine oturtturdu.” (Ebu Davud, H. No: 5217.)
-“Bir genç, yaşlı olması sebebiyle bir ihtiyara ikram (ve hürmet) ederse, ALLÂH-u Teâlâ da, o gence yaşlılığı sırasında hürmet ve ikramda bulunacak bir kimseyi müvekkil kılar.” (40x40; 429/39,Tuhfetü’l-Ahvezî, c: 6, s: 167.)
-"Küçüklerimize merhamet etmeyen büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir!" (Tirmizî, Bin, 15; Ebû Dâvûd, Edeb, 66.)

j)Bakım ve korunması:
-“Hz. Ömer: Ey ALLÂH’ın(c.c) Resulü (A.s)! Kendimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz? Diye sordu. Peygamberimiz: (s.a.v) “ALLÂH’ın(c.c) sizi yasakladığı şeylerden onları sakındırırsınız ve ALLÂH’ın(c.c)  size emrettiği şeyleri onlara emredersiniz. İşte bu, onları korumak demektir.” buyurdu. (Alûsî, Ruhu 'l-Maânî, Beyrut, c. 28, s. 156.)
-"Kimde, Üç kızın geçimini temin eder, Onları eğitir, Onlara iyi davranırsa, onu, kendi kendinin ihtiyaçlarını görür hale gelinceye kadar, rahatlayıncaya kadar bakarsa, katiyetle affedilmeyecek olan, ALLÂH-u  Zül Celale Şirk koşma olmazsa, Cennete girmeyi hak etmiş olur.” (Metealibul aliye Hadiz no. 2527.)
-"Kim ki üç veya iki tane kız çocuğu yetiştirir, güzel terbiye eder, evlendirir ve onlara iyilikte bulunursa, o’kişi için Cennet vardır" (Ebu Davud, Edep, 120, 121.)
-"Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan Cehennem ateşinden koruyun!” (Sure’i Tahrim,6.)
“Bir kimse, çocukların geleceğinden sorumsuz kalarak çocuklarını Cehennem’in ebedî ateşinde yanmaya bırakıyorsa, güneşin sıcaklığından korumasında hiç bir hikmet yoktur.” (Siret Ansiklopedisi, cilt: 2, sayfa: 213.)
-"Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu Cehennem ateşinden koruyan bir siper olurlar" (Buhârî, Zekât, 10, Edeb, 18; Müslim, Bin, 47 Ayrıca bk Tirmizî, bin,13.)
-“Kim Müslümanlar arasından bir yetim alarak yiyecek ve içeceğini paylaşırsa, affedilmez bir günah olan (şirk) işlememişse, Hak Teâlâ onu mutlaka Cennete koyacaktır.” (Tirmizî, Birr 14 (1918) Kütüb-i Sitte, cilt: 2, sayfa: 517 Hadis No: 180.)

k)Sorumlu olunmayan halleri:
-“Erdemlik çağına gelinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, sıhhat buluncaya kadar 'deli' mecnun olandan, bunların irade dışı işledikleri hatalar amel kayıtına suç olarak geçmez.” (Ebu Dâvud, Hudûd 16, /4398, 4403/ Kütüb-i Sitte, cilt: 6, sayfa: 307 Hadis no: 1658.)

*Sosyal hakları-
a) Üvey evlat ve yetimlerin himayesi:
-" ALLÂH,(c.c) evlâtlıklarınızı öz oğullarınızdan yapmadı ki; bunlar, sizin ağzınıza gelen boş sözlerdir. ALLÂH,(c.c) hakkı söyler. Doğru yolu o’ gösterir. Evlatlıkları babalarının adıyla çağırın. Bu ALLÂH Teâlâ yanında bu daha adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşiniz ve dostlarınızdır. Yanlışlıkla “falan oğlu” diye başkasının baba adıyla çağırmanız halinde size bir günah yoktur. Fakat bunu kasıtlı olarak yaparsanız hata edersiniz. ALLÂH,(c.c) çok affedici ve çok merhametlidir." (Ahzâb, 4-5.)
-Sahabeden Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor, ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana,
“Müslümanların evleri içinde, en hayırlı Ev, içeresinde kendisine iyi davranılan, kendi çocuğu gibi kol kanat gerilen, bir yetimin bulunduğu evdir, en kötüsü ise, yetime zülüm edilen evdir!” (Camiussağir no.2118.)
-“Kim üç yetimi yetiştirir, nafakasını temin ederse, sanki ömrü boyu geceleri namaz kılmış, gündüzleri Oruç tutmuş ve sabahtan akşama yalın kılıç ALLÂH,(c.c) yolunda cihat etmiş gibi sevap alır. Öyle ki, ben ve o, şu iki kardeş (parmak) gibi Cennette kardeş oluruz.” buyurdu ve şahadet parmağı ile orta parmağını birbirine yapıştırdı. (Kütüb-i Sitte, cilt: 17, sayfa: 475 Hadis No: 7095.)

-“Her kim, anadan ve babadan Yetim olan bir çocuğu, bakmak barındırmak, Müslüman olarak yetiştirmek üzere, hayata tam alışıncaya kadar, kendi kendini idareye gelinceye kadar yanına alırsa, o' kimsenin Cennete girmesi kesinleşir." (İ.Münziri Hadis no.c.5,s.169. h.6-7.) 
-Sahabeden Ebu Hureyre (R.a) anlatıyor, ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem,
“Akrabasından olsun veya yabancıdan olsun; bir yetimi himayesine alarak eğitim ve ihtiyaçlarını karşılayıp güzel yetiştiren, benim ile cennette iki parmak gibi yana, yana olacağız."  (Müslim Muhtasarı Hadis no.2682.)

b)Geleceğini sağlamak:
-“Her kim iki kız çocuğunu erginlik çağına kadar yetiştirip himaye ederse kıyamet günü o kimseyle yan yana olacağız.” buyurdu ve parmaklarını bitiştirdi. (Müslim, Birr 149; Ayrıca bkz. Tirmizî, Birr 13.)
-“Her kim üç kız çocuğunu himaye edip, büyütüp evlendirir ise, sonra da onlara ikramla iyiliklerini devam ederse o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb 121; İbn-i Hanbel, III, 97.)

c)Evlendirmek:
Ebu Hüreyre’den gelen bir rivayette Peygamber (A.s) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: -“Çocuğun, babası üzerinde ki bir hakkı da, gençlik çağına gelince onu evlendirmek.”
-“Çocuk olgunluk çağı gençliğe erince babası onu evlendirsin, aksi halde çocuk günah işleyebilir, onun bu günahı da babaya ait olur.” (İbni Kayyim el-Cevziyye, s. 159.) 
-“Dindarlığını ve karakterini beğendiğiniz biri size dünür gelirse, sorumlu olduğunuz kızı onunla evlendiriniz. Eğer bunu yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne terörü çıkar.” (Tirmizî’den)
-“Kızını, kötü bir kimse ile evlendiren kimse, kesinlikle ona merhametsizlik etmiş olur.” (Kenzü’l-İrfân; 345/861 ve Menâvî’den)
-“Kim erginlik çağına varan iki kızını, kendisi onların yanında olduğu müddetçe iyilik yapar evlendirip ihsanda bulunursa, bu kızlar o kimsenin mutlaka Cennetlik olmasına sebep olurlar.” (Kutub-i Sitte, cilt: 17, sayfa: 473, Hadis No: 7090.)
-“Kim, üç kız çocuğu bakıp büyütür ve onları güzel terbiye eder; onları evlendirir ve onlara ihsanda bulunursa, onun için cennet vardır.” (Seçme Hadisler; 248/79.- Ebu Dâvud’dan)

ç)Çocuğa anlayış göstermek:
-“Ey iman edenler! Gerçek şu ki, sizin yetiştiremediğiniz eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizler için birer düşmandırlar. Şu halde onlardan sakının. Yine de affeder, hoş görür kusurlarını yüzlerine vurmaz ve bağışlarsanız, şayet ALLÂH,(c.c) onlara karşı sizi bağışlayıp, esirgeyendir.” (Tegabün,14.)
Resulullah (s.a.v) buyurmuştur:
-"Çocuklarınıza saygılı davranın, onlarla alay etmeyin, onlara hakaret etmeyin, aptal ve cahil gibi lakaplarla onları çağırmayın." (Hadis-i Terbiyetî, c.1, s.117; el-Kâfi, c.6, s.47.)
-"ALLÂH’ın(c.c) rahmeti, çocuklarının iyi işler de başarı kazanmasına yardımcı olan anne ve babanın üzerine olsun!"
"Bu nasıl gerçekleşebilir?" diye sorulduğunda Resülullah (s.a.v) buyurdu:
-"Çocuklarınızdan, yapabilecekleri bir işi bekleyin; güç yetiremeyecekleri şeyi onlardan istemeyin; onları kötü işlere sevk ederek günah işlemeye mecbur etmeyin; çocuğunuza yalan söylemeyin ve abes şeyler yapmayın." (el-Kâfi, c.6, s.50.)

d)Adil olmak:
- “Hak ve hukuktaki adaleti göz önünde bulundurun. Velev ki kararınız yakınlarınızın aleyhinde olsa bile…” (Süre Enam, Âyet 152.)
-“ALLÂH’tan(c.c) korkun ve çocuklarınız arasında adaleti gözetin.” (Hadis, Buhârî, Hîbe, 12-13.)
-“Bizim küçüğümüze sevgiyle merhamet etmeyen, büyüğümüzün hakkına saygı göstermeyen kimse bizden değildir. Bizleri aldatan da bizden değildir. Kendi nefsi için sevdiğini, diğer mü’minler için de sevip istemedikçe, hiç bir kul gerçek bir Mümin olamaz.” (500 Hadis; 220/346.)
-“Çocuklarınız size ihsan, hürmet ve itaatte âdil olmalarını istediğiniz gibi, siz de onlar arasında hediyede ve bağışlamada adalet ki eşitliğe riayet ediniz.” (250 Hadis; 46/51. (Taberânî’den)
Numan b. Beşir’den şöyle dediği rivayet’e göre:
-Babam, beni aldı ve Resülullah’a (A.s) götürdü ve şöyle dedi:
-“Ben, şu oğluma bir köle hediye ettim.” Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:
- “Oğullarının hepsine eşit hibede bulundun mu?” buyurdu:
 Babam:
-“Hayır” cevabını verdi. Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem:
-“O’ hâlde, onu geri al” buyurdu. (40x40; 424/20. Müslim, c: 5, s: 65.)
-“Kimin kız çocuğu olup da, onu canına kıymaz, ona hakaret etmez ve erkek çocuğunu ona tercih etmezse ALLÂH-u Teâlâ o kimseyi Cennet’e kor.” (Seçme Hadisler; 165/49. (Ebu Davud’dan)

e)Çocuğun güvenini kazanmak:
-“İyilik etmeleri için çocuklarınıza yardımcı olun. Her anne ve Baba çocuklarının itaatsizliğine engel olabilir.”(Mecma’uz-Zevâid, c.8, s.146)
-“Kendisi çocuklarına, hukuksuz davranarak itaatsizlik ile asi olmasına neden olan Anne ve babaya ALLÂH,(c.c) belasını versin." (Mekarim’ul-Ahlâk, s.518.)

f) Öz ve yetim çocuğun mirası:
Yüce Hak Teâlâ Furkan’ında buyurur ki:
-"Çocuklarınız hakkında ALLÂH,(cc.) size şunu emrediyor: Erkek çocuğa iki Kız hissesi vardır. Çocukların hepsi kız ise ve ikiden daha çok ise, mirasın üçte ikisi o’ vakit kızlarındır. Sadece bir Kız çocuk ise, mirasın yarısı ona aittir. Ölenin çocuğu varsa, ölenin büyük Anne ve Babasından her birine mirastan altıda bir hisse vardır. Ölenin çocuğu olmaz da, sadece kendi Anne ve babası ona mirasçı olursa, annenin hissesi üçte birdir. Ölenin kardeşleri de varsa, annenin hissesi o’ vakit altıda bir’e düşmüş olur. Lakin bu hüküm, ölenin yaptığı vasiyetin yerine getirilmesinden ve borçların ödenmesinden sonra, arta kalan mal içindir. Anne ve Baba ileriki zaman da evlâtlarınızdan hangisinin size daha faydalı veya hayırsız olacağını siz bilemezsiniz; bu şekildeki hisse dağıtımı şüphesiz ALLÂH,(cc.) size kararını kesin farz la bildirilmiştir! ALLÂH(cc.) ise, her şeyi gereğince bilir ve her şeyi usulünce yerli yerin de hikmetle yapandır.” (Nisa,11.)
-“Öksüzler büyüyünce, kendi başlarının çaresine bakacak olgunluğa geldiklerini anladığınız da, onların mal varlıklarını kendilerine teslim edin! Onlar büyüdükten sonra, “bu malları benim elimden alırlar” diye, öksüzlerin malını yemeyin! Şayet zengin olan ebe beyin, onların mallarına tenezzül etmesin. Fakir olanlarda, ihtiyacı kadar israf etmeden geçimlerinde harcasın! Mallarını geri vereceğiniz zaman, yanlarında şahitler bulundurarak onlara geri iade edin. Hesap sorucu olarak ALLÂH,(cc.) herkese yeter! (Nisa,6.)
-“Eğer miras bölüşümü sırasında, hak sahibi olmayan fakir akrabalar ve diğer yetim yoksullar yanınızda hazır bulunursa, onlara da bir miktar verin ve onlarında az, çok gönüllerini razı edecek hoş sözler söyleyiniz! (Nisa,8.)

Resülullah (A.s) buyururlar ki:

-"İki farklı dine mensup olanlar birbirine mirasçı olamaz." (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî, Ferâiz, 16; Ibn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195.)
-“ALLÂH-u Teâlâ, her hak sahibine hakkını vermiştir. Dikkat ediniz, vâris sahibine vasiyet gerekmez!” (250 Hadis; 100/126. Buhârî- Müslim)
-"Varis sahiplerine miras bırakınız ki; başkalarına muhtaç olmasınlar." (Buhari, Sad bin Ebu Vakkas'tan)
-"İki farklı dine mensup olanlar birbirine mirasçı olamaz." (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî, Ferâiz, 16; Ibn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195).
-“Haksızlıkla başkasının veya yetimlerin mallarını gaspla yiyen, Cennete giremez!" (Ebu Hureyre, Ramuz el-Hadis no.c,1.s,69.h,4.)
-"İnsanı helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine: - ALLÂH’a(cc.) şirk koşmak -Sihir - ALLÂH’ın(c.c) haram kıldığı cana kıymak -Faiz yemek -Yetim malı yemek -Savaştan kaçmak -Suçsuz ve namuslu Mümin kadınlara iftirada bulunmak” buyurdu. (Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144.)

g)Gayri meşru çocuğun durumu:
-"Her hangi bir erkek, emrinin altında veya başka hür bir kadınla zina ederse, doğacak çocuk zina çocuğu olur. Kadın ve doğan çocukta mirasçı olamaz; ancak o’ çocuk kadın tarafına aittir!"  (Ahmed bin Hanbel, II, 216, Ebu Dâvud, Ferâiz, 9; İbn Mâce, Ferâiz, 14; Darimî, Ferâiz, 45; eş'-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VI/66.)
-"Gayri meşru ilişkiden dünyaya gelen bir çocuk, anne ve babasının hatasından dolayı o’ çocuk onlar için “piç” diye suçlanamaz! Buyurmuştur. (Hâkim, Müstedrek; Beyhakî, Sünen X/59; Münâvi V/372.)
-"Herhangi bir kadın bir topluluğa onlardan olmayan bir kimseyi sokarsa, ALLÂH’tan(c.c) bir yardım görmez ve ALLÂH Teâlâ onu cennetine sokmayacaktır. Yine bir erkek yüzüne bakarak bir çocuğu inkâr ederse, ALLÂH,(cc.) ondan yüz çevirir ve onu kıyamet gününde öncekilerin ve sonrakilerin huzurunda rezil ve rüsvay eder (Ebû Dâvud Talâk, 29; Dârimî, Nikâh, 42; Nesâî, Talâk, 47).
-"Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meğâzî, 48, Ferâiz, 26; Müslim, Ferâiz, I ; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15.)
-"Hz. Peygamber (As.) liânla nesebi reddedilen (Zina kar) çocuğun mirasını anneye ve ondan sonra annenin hısımlarına bağlamıştır" (bk. Buhârî, Ferâiz, 17; Ebû Dâvud, Ferâiz, 9; Dârimî, Ferâiz, 24.)
*Çocuğun özetle temel hakları-
1-Nesebin olan genetik sağlığındaki temizlik,
2-Yaşam hakkı tanınması,
3-Şahsına değer verip, iyi bir isim verilmesi,
4-Sağlığı için ana sütü ve korunup desteklenmesi,
5-Yatak ve odasının ayrı olması,
6-Güvenli bir gelecek sağlanması,
7-Dini ve milli ahlak ile iyi yetişmesi,
8-Genel eğitim, öğretim, spor ve savunma, mesleki iş teknikleri öğrenmesi,
9-Kız, Erkek ayrımı veya bir nedenle fark gözetmeden eşitlikte adil davranmak,
10-Çocuklar için harcanan maddi imkânları meşru helal yollarla kazanılması.
11-Hakkı olan mirasını ‘üveyde olsa’ verilmesidir.

*Her bireyin sorumluluğu:
“-Ey insanlar, Rabbinize sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Babanın evlâdı adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı, evlâdın babası adına bir bedel ödeyemeyeceği, onu kurtaramayacağı günden endişe duyun. ALLÂH’ın(cc.) vaadi doğrudur, haktır. Dünya hayatı sizi aldatmasın, şeytan ve hilekâr insanlar, ALLÂH’ı(cc.) öne sürerek, onun adına sizi kandırmasın.” (Lokman,33.)
-“Hepiniz çoban ve muhafızsınız; mahiyetinizde bulunanların hukukundan sorumlusunuz. İş başındakiler de muhafızdır, memurlarından sorumludur. Erkek, aile fertlerinin çobanıdır ve onlardan sorumludur. Kadın da kocasının evinde bir muhafızdır; o da, ondan sorumludur. Hizmetçi muhafızdır, o da efendisinin malından sorumludur. Ve öyle ki, hepiniz görevlisiniz; emrinizin altındakilerden sorumlusunuz.” (Riyazü’s-Sâlihîn; c: 1, S: 337, H. No: 298.)

*Faziletli nesiller yetiştirmenin uhrevi önemi:
Bir Hadisi-i şerifte rivayet olunur ki:
-“Kişinin Cennet’te derecesi yükselir. 
Adamcağız:
- “Bu nereden geldi? Diye sorar.” 
Kendisine:
- “Çocuğunun senin için istiğfar etmesinden” denir.” (Seçme Hadisler; 162/43 (İbni Mâce’den)
-“ALLÂH,(c.c) yolunda sarf ettiğin para, bir köle azat etmek üzere sarf ettiğin para, bir miskine yardım ettiğin hizmet, aile etrafına sarf ettiğin bedeni ve mali emeğin... Bunlara sevap bakımından en değerlisi, kendi ailendekilere sarf ettiğin yardımlardır.” (250 Hadis; 125/157, Müslim’den)
-“Hanımına yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Çocuğuna yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Hizmetçine yedirdiğin yemek senin için bir sadakadır. Kendi nefsine yemek yedirmen de senin için bir sadakadır.” (Ahmed İbni Hanbel ve Tirmizî’den)
-“Her kim kız çocuklarını yetiştirme yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar, onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olur.” (Buhârî, Zekât 10, Edeb 18; Müslim, Birr 147; Ayrıca bkz. Tirmizî, Birr 13.)
-“Kişinin öldükten sonra geride bıraktığı şeylerin en hayırlısı, kendisine dua eden faziletli Müslüman dürüst bir evlât, sevabı kendisine ulaşan ‘sadaka-i cariye’, kendisinden sonra halkın amel ettiği bir ilimdir.” (Müslim, Vasiyet, 14; Tirmizî, Ahkâm, 36.)

 -“İnsan ölünce kendisinden ameli kesilmiş olur. Ancak bundan üç şey müstesnadır:
 1-Sadaka-i cariye’ başkaların hizmet vakıf imar eseri,
 2-Kendisinden faydalanan ilmi,
 3-Kendisine dua eden hayırlı evlat.” (500 Hadis; s. 45-67. Müslim’den)

*Ahiretlik olan çocuklar:
-"Müminlerin ölen küçük çocukları cennette emniyettedir. Kıyamet günü baba ve annesine teslim edilinceye kadar bakımlarını Hz. Peygamber İbrahim’in (A.s)  eşi Sera hanım yanlarına himaye almıştır." (Hadis, Müsned)
-“Sizin küçükleriniz (Müslümanların küçükken ölen çocukları) Cennet ehlinin de küçükleridir. Onlardan birisi babasına gelerek onun elbisesini tutar ve Hak Teâlâ, Ana, babasını bağışlayıp cennete sokuncaya kadar onu bırakmaz.” (Ebu Hüreyre R.a)
-“Kıyamet gününde Müslümanların on iki yaşına kadar olan çocukları arşın altındadırlar. Şefaat ederler ve şefaatleri kabul olunur. On üç yaşına ulaşanların ise, lehine yahut aleyhinedir. Yani bulûğa erenler hesap verirler." (Ebu Ümame R.a)
-"Müslümanlardan bir kimsenin üç çocuğu ölürse, umarım ki, ona çok az miktar Cehennem ateşi dokunur." (Ebu Hüreyre R.a)

*İdeal Çocuk nasıl yetişmeli:
1-Mahreminde olan soy temizliğini sağlanmalı,
2-Engelli de olsa, yaşam hakkı tanınmalı,
3-Şahsına saygı değer iyi bir isim verilmeli,
4-Sağlığı için süt emme ve korunup bakılmalı,
5-Yatak odası 3-5 yaşından iken ayrılmalı,
6-Yarına ‘imkânlar oranın da’ güvenli dünya ve Âhiret gelecek sağlanmalı,
7-İyi bir ortamla dini, milli ahlaki eğitim verilmeli,
8-Temel eğitim, öğretim, spor ve savunma, mesleki iş teknikleri öğrenmeli,
9-Davranış alışkanlıklarında ki hataları başkasının yanında yüze vurmamalı,
10-Riyakâr olmaması için, başkaların yanında çocuğu şımartmamalı,
11-Karı, kocadan birisi çocuğu azarlarken diğeri ona arka çıkmamalı ki; hatasını bilsin,
12-Çocuğa, ceza ve ödüllenirken ölçeği dengeli tutmalı; ya arsız olur, ya da korkak olur, 
13-Kusurlarını kabullenmeyi öğretilmeli; kusurlarını bilip yapmamaya çalışması hayatta başarılı olmasına sebep olur.
14-Hayatta, iyi ve kötüyü, hayır ve şer’i, zarar ve kar’ın farkını küçük örneklerle yaşatarak açıklanıp bilinçlendirilmeli, 
15-Başarılarını severek takdir edilmeli ve her başarısına bir hediye ile ödüllendirmemeli,
16-Başkalarını kopyacı olarak değil de; kendi çabasıyla iş yapmaya yönetilmeli,
17-Başladığı bir işin takibini yapmalıyız ki; kendine değer verildiğini bilmeli, 
18-Yalancık ve hilekârlık hırsızlık gibi yüz kızartıcı huyları alıştırmamalı,
19-Hatalarını başa kakarak "sen Adam olamazsın, senden bir şey olmaz" gibi çocuk dışlanmamalı; kendine güveni kaybetmemeli,
20-Kötü lakap verilmemeli; kendini verilen unvanın kahramanı olmaya çalışır
21-Çocuk bir şey anlatırken biz onu dinlemeliyiz ve birileri bir şey anlatırken kendisi dinlemesini bilmeli,
22-Edepsiz söz ve davranışlarla onlara kötü örnek olunmamalı,
23-Efendiliği, dürüstlüğü kendine ilke kabullenmeli,
24-Toplum ortamında ki örf ve adetleri kendine anlam bulacağı şekil öğretilmeli,
25-İnatçı hallerinde, üstüne varılmamalı; daha sonra yanlış yaptığını uygunca anlatılmalı,
26-Kardeşler arasında Kız, Erkek ayırmaksızın her paylaşım konusunda adil davranılmalı, birlerin bir konuda önceliği varsa, izah ederek nedeni anlatılmalı,
27-Menfaat fırsatçılığı yerine, insanlık değerlerinin maddeyle pazarlanmayacağının bilmeli, 
28-Çocuklar için harcanan maddi imkânları meşru helal yollardan ihtiyaçlar kazanılmalı.
29-Her dileğini yerine getirilmemeli; sahip olduğu imkânların değerini anlamalı,
30-Karı ve koca çocukların yanında şiddetli kavga etmemeli,
31-Yaratıcının yaratığı insanlar başta olmak üzere her varlığa karşı sevgi ve saygılı olmasını anlatıp öğretilmeli,
32-Başkaları ile paylaşma da nelerin paylaşıla bileceğini bilinçlendirilmeli,  
33-Toplumda ne ezilsin, ne de başkaların zulmüne boyun eğmemeli,
35-Biz birine şahsi olarak kırgınsak eğer, çocuğumuzu da ona düşman etmemeliyiz.

*Çocuklarımız bize bir imtihandır:
Nitekim her şeyin tek sahibi buyururlar ki;
“-Biliniz ki, dünya hayatı, ancak bir oyun, eğlence, bir süs, bir ihtişam ve aranızda övünme vesilesi ve çok mal ve evlât sahibi olma yarışından, isteğinden ibarettir. Tıpkı, bitirdiği ekinleri çiftçinin hoşuna giden, toprağı suya doyuran yağmura benzer. Sonra o ekinler coşar, gürleşir. Daha sonra onların sapsarı olduğunu görürsün. Sonra onlar tarlada çerçöp haline gelir. Âhirette, ebedî yurtta da dehşetli bir azap vardır. ALLÂH,(c.c) tarafından bağışlanma, O’nun rızası ve rızasına ulaşma mertebesi de vardır. Dünya hayatı sadece aldatıcı bir zevkten ibarettir.” (Sure Hadid, 20.)
“-Kıyamet günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü ALLÂH,(c.c) aranızı ayırır. ALLÂH,(c.c) yaptıklarınızı görendir.” (Mümtehinne,3.)
“-Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük faydalı mükâfat ALLÂH’ın(c.c) katındadır.” (Enfal,28.)
“-Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise ALLÂH’ın(c.c) yanındadır.” (Tegabün,15.)
“-Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi ALLÂH’ı(c.c) anmaktan meşgul edip alıkoymasın. Kim böyle yaparsa, işte onlar zarara uğrayanlardır.” (Münafkun,9.)

-Şüphesiz Âziz olan, ALLÂH(c.c) ve Resulü (A.s) en doğrusunu, güzelini bilip söyleyenlerdir.  

***
Çocuklarımızın okulu yaşadığımız toplumun sanal ve yerleşim alanlarında ki gerçek sokaklar olursa, başıboş içi küflü, ruhsuz acayip bir varlık haline gelmesi kaçınılmaz sonuçları olur; Maza-ALLÂH…
“Nitekim ALLÂH’ın(c.c) Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurduğu gibi: -“Hepiniz kendi çevrenizden sorumlusunuz. Mesela, Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. İşçi patronunun malının bekçisidir; o da işyerinden sorumludur. Netice itibariyle hepiniz çobansız ve güttüğünüz sürüden sorumlunuz.” (Riyazü’s-Salihin) “
Müslümanlıkta:  “Nemelazımcılığın” asla yeri yoktur; Müslüman: Elinden, dilinden, ırzından emin olunan ve iyiliği tavsiye edip, kötülüğe karşı mücadele edendir. 
“Ne yapalım kardeşim herkesin çocukları böyle; bizimkide onlardan bir farkı yok” diyerek serzeniş edersek, bu aczi yetimizin faturasını bireyden devlete ve tâ dünyaya kadar uzanan zararını birlikte çekeriz!
Âlemlerin Rabbinin yeryüzündeki benim varlığımı en güzel biçimde temsil eden âdemoğlu ‘Halifem’ diye öğündüğü sorumlu her birimiz bire Aziz varlıklarız. Hele birde Müslüman kimliğini taşıyorsak dünyaya örnek nesiller yetiştirmeliyiz.

-Yüce Rabbimiz…
Birbirini seven, birbirine anlayışla yaklaşan çevresine huzur ve refah veren bir aile hayatı kurmayı gençlerimize nasip etsin. ALLÂH -u Teâlâ aile hayatı kurmuş olanlara da ayrılık göstermesin.
Evimize, yurdumuza devletimize ve tüm insanlığa hayırlı, güzel faydalı ve sağlığında başarılı evlatlar yetiştirmeyi herkese gönlünce nasip etsin.
Amin...
19.2.2018

Müellifi: Aydın Suyak
https://asuyak.wordpress.com/2018/02/20/1166/

Müellifi: Aydın Suyak

16 Şubat 2018 Cuma

İslam da Evlilik


Esirgeyip bağışlayan Rahim ve Rahman ALLÂH (c.c) ismiyle…

*Evlenmek:
-Karı-koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı yardımlaşmaya da imkân veren ve eşlerin kendilerini karşılıklı hak ve sorumluluklarını yükleyen bir sözleşmedir.
Eşlerin evlenme süreciyle oluşan, toplum çekirdeğini oluşturan aile soyundan büyümesiyle gelişerek dünya coğrafyasına yayılan ve çeşitli nesillerin devamıyla kendine öz kültürlerine dayalı milletler topluluğu meydana gelir.
 Müslüman milletimizin gelişiminde temel yapısı olan, Dini İslam’ın örfi kaidelerine göre evlenmenin belirli şartlara uygun olanları evlenip iyi bir Aile yuvası kurmamızı maddi ve manevi hayatın, bireyselden toplumsal yaşantıya kadar uzanan süreçte büyük bir ahenk sağlayıp herkese huzur ortamı getireceğine, rabbimiz Kur’an-ı keriminde önemle işaret ederek emir buyurmuştur. Her varlığın içgüdüsel olarak “fıtratına uygun” bir görev vermiştir. Başıboş özgürlük ideolojisiyle sorumsuz yaşantıyı aklıselim olan insanlara asla önermemiştir. Dinimiz hayatın her alanında düzenli olmamızı ve toplumun temeli olan ailelerin evlilik yaşantımızda aşırıya giderek sapkınlığa varan hiçbir davranışı hoş görmemiştir. Yüce yaratıcı bizlere neyin faydalı, nelerin zararlı olabileceğini Kur’an reçetesinde mübarek elçisi ile yol göstermiştir. Dünya hayatının devamı için, her cins kendi eşleri ile neslini çoğaltma çabası vermiştir. İslam’ın öngördüğü kutsal bir bağ olan evlilik, aile kurumunu oluşturan, karı-koca arasındaki hayatı zorlukta ve sevinçte birlikte paylaşmanın adıdır.
Doğanın egemeni ve en mükemmel varlığı olan insanoğluna, kendilerine uygun ölçülerde evlenmemizi gerektiğini ALLÂH –u Zül Celal önemle buyurmuştur.

*Evlenmenin önemi:
-“Gerçekten senden önce de peygamberler (As.) gönderdik ve onlarında çocuklu aileleri oldu. (Rad, 38.)
-“Ve öyle ki onun ayetlerinde, kendileri ile huzur bulasınız diye sizin cinsinizden eşler yaratması ve aranızda sevgi, hoş görü muhabbetle merhamet var etmesi, ALLÂH’ın (cc.) varlığında ki kudretin ispatıdır. Şüphesiz bunda düşünen kimseler için ibretler vardır.”(Rum Süresi Ayet 21.)
-“Sizden bekâr, emrinizin altında hizmetli namusuna dürüst, temiz olanlara öncü olup evlendirin. Eğer evlenecek gençler fakir ise, ALLÂH (cc.) kendi lütfünden onların dar olan geçimlerine imkânlar sağlayarak kolaylık verir. ALLÂH (cc.) her zorluğa karşı genişlik veren ve o’ her şeyin en iyisini bilendir.” (Nur süresi, âyet 3.)
-“Bekâr, evlenecek durumda olan kadın ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eğer yoksul iseler, ALLÂH (cc.) onları kendi lütfünden kolay bir geçim sağlayacaktır. ALLÂH (cc.) cömerttir, her şeyin iyisini bilir. (Nur 32.)
-“Bugün sizlere iyi ve faydalı temiz olanlar helâl öngörüldü. Gayri Müslimlerin helâl nitelikle hazırladıkları gıdalar sizlerin yemenize müsaade edildi. Onlarında sizlerden yemelerine izin verildi. Sizlerle evlenmeye müsait olan kadınların mihrlerini verin. Ve namusuyla durmayıp başkasıyla gizli metreslik zina hayatı yaşamamak şartı ile Müslüman veya Müslüman olmayan iffetli kadınla helâlinden evlenmeniz mahrem dışındakiler sizlere serbest edildi. Kim bizlerin emrine muhalif olursa, hayatta yapmış olduğu tüm amelleri ahrette boşa çıkıp ziyana uğrayanlardan olur! (Maide Âyet 5.)
-“Onlar sizin için, birbirinize örtüşerek tamamlayan bir parça gibisiniz, ALLÂH (cc.) sizin nefislerinize mağlup olacağınızı bilerek affetti. Eşlerinize sevgiyle yaklaşın ve ALLÂH’ın (cc.) sizin için takdir edilen helal yönde yararlanın.” (Bakara süresi Âyet 187.)
Öyle ki, bütün Peygamberler (As.) evlenerek içindeki topluma birer örnek olmuşlardır.
 Enbiyalar Sultanı, insanlığın öncüsü (s.a.v.) buyurur ki:
-“Evlenip çoğalın ki; ben Rabbimden diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övünüp bizleri savunacağım.” (Enes (Ra.), Ebu Davud, Nesai)
-“Ey gençler! Evlenmeye hazırsanız evleniniz. Şayet imkân bulamazsanız (nefsinizi ve mali durumunuzu korunmanız için) oruç tutunuz.” (Buhari)
Resulullah (s.a.v)buyurdular ki: Dört şey vardır, bunlar geçmiş peygamberlerin sünnetlerindendir:
Hayâ, koku sürünme, evlenme, misvak kullanma. (Tirmizî, Nikâh 1/1080)    
-“Sizlerin sevimsizi, evlenmeye gücü yetip de, berduş yaşayıp evlenmeyen benim övündüğüm ümmetimden biri değildir!” (Beyhakî ve Taberanî’nin den rivayet,)

Nitekim Anadolu halkı arasında bir deyişi hatırlayalım, “Avrat yok akıl yok; evsiz barksız ipsizin biri!” diyerek böyle kimseleri toplumda değer vermezler.
Her zaman, sorumluluk taşıyan kimseler çevresinde sevilip sayılan şahsiyetlerdir.
Yuva kurmaya hazırlanan kişilerde bazı aranan unsurlar vardır; çünkü çiftler evlenip onlarda arzu ettiği gibi bir aile kuramaya çalışacak. Aile yuvasının kurulmasıyla insanların tek başına yaşaması, eşlerin karşılıklı olarak yalnızlığı yine kendileriyle giderilmiş ve birliktelik sağlanmış olur. Evlilik vesilesiyle eşler huzuru, zor ve sıkıntılı günlerde bir birleriyle karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma fedakârlığını göstererek hayatlarında paylaşmanın kıymetini bilirler. Evlilikte uyum içerisinde geçinerek bir ömür boyu birlikte yaşayacak. Bu nedenle, eş adayı seçerken kendisiyle anlaşabilecek karı, koca olabilecek nitelikte kişi ararlar.

 *Evlilikte ön şartlar:
1.Ergenlik yaşına ulaşmış Kadın ve Erkek.
Şöyle, henüz daha hayatın zorluklarına karşı sorumluklarının bilincinde olacak evlenecek gençler 18. yaşından küçük olmaması gerekir. Fakat fıkıh âlimlerin görüşüne göre Kız 12, Erkek 15, yaş demiş; ama günümüz şartlarına göre kendi, kendilerini idare edebilmeleri için, hayat tecrübesini kazanmış belirli olgun yaşa ulaşması gerekir.
2.Bedeni ve Ruh sağlığı müsait olan.
Yani, karı ve koca fiziksel olarak üzerlerine düşen bir bilerinin her türlü doğal ihtiyaçlarını karşılamaya engel ola bilecek bedensel özrü olmaması gerekir. Ruhsal yönden, deliliğe bağlı bir takım tehlikeli boyut da psikolojik rahatsızlığı olmaması gerekir.
3.Müslümanlığı kabul etmiş ve İslam’ın temel prensiplerini bilen.
Öyle ki, Hocalarımız bu konuda 32, farzı biliyor mu? “say bakayım” diye İslami temel bilgilerini test eder ve ona göre gençlerin evlenmelerine onay verdikten sonra nikâhları kıyılır. Bu uygulama günümüzde genelde artık yapılmıyor! İslami bilgileri olmayan çiftlerin beraberliği dini ölçütlere uymadığından toplumsal ahlaki çöküşe neden olarak aileden, devlete kadar pek çok olumsuz boyutlarda etkileniyoruz!
4.Özgürlüğü hiçbir baskı altında kaybolmamış ve kendi idarisiyle hürriyet hayatı elinde olanlar.
Örneğin, evlenecek şahısların kendi serbest kararlarıyla bir arada evlilikte birleşmelerine mani olacak hukuki ve coğrafi yer konumuyla mesafe engeli olmaması gerekir.

*Evlenecek kişiye birinci derecede yasak haram olanları Cenab-ı Rabbil âlemin mealen şöyle açıklıyor:
1- “Babalarınızın nikâhladığı eski üvey annenizle evlenmeyin; İslam’dan önceki âdetiniz cahiliye döneminde kaldı! Şüphesiz o’ hayâsız iğrenç çirkince bir yoldur!” ( Nisa, Âyet 22.)
2- “Size şunlarla evlenmek haramla yasaklandı: Analarınız, babalarınız, nine ve dedeleriniz, öz Kız, Erkek çocuklarınız ve torunlarınız ve onların eşleri, Bacı ve Erkek kardeşleriniz ve onlarda olma yeğen çocukları, anne veya babadan bir üvey kardeşleriniz. Dede ve babadan yanı aynı soydan gelen dayı, amca, hala ve teyzeleriniz, Sütanneniz ve sütkardeşleriniz. Kayınvalideniz, kayınbabanız, anneleri ile yatıp birleştiğiniz üvey kızlarınız sizlerin onlarla evlenmeniz yasaklandı. Ancak anneleri ile hiç yatmadığınız üvey kızları nikâhınıza almanızda bir sakınca yoktur. İki kız kardeşi birden üzerinize nikâhlamak sizlere haram olundu! İslam olmadan evvelki gelenekleriniz geçmişte kaldı! Öyle ki ALLÂH,(cc.) sizleri çok anlayışla bağışlayan ve suçlarınızı örtüp esirgeyendir.” (Nisa, 23.)
3- “Meşru bir nikâhınız altında olan kadınlar dışındaki ‘mahrem olan’ bütün başka evli kadınlar sizlere haramdır; bu kesin ALLÂH’ın(cc.) farz olan buyruğudur! Ancak savaş esiri ‘cariye’ hizmetli olan kadınlar hariç, iffetini korumak için başka bir kadınlarla evlenmek istediğinizde meşru örflere uygun şekilde ve mihr akdini yaparak helal yoldan evlenmenizde sakınca yoktur. Daha sonra kendisine verdiğiniz hak olan mihr konusunu kendi aranızda anlaşıp geri alıp veya daha çok verebilirsiniz. Öyle ki ALLÂH,(cc.) her şeyin en ideal uygununu bilen hikmet sahibidir.” (Nisa,24.)

*Evlenmesi yakın akraba ‘Kan bağından’ yasak olanlar:
1- Anne veya Nine,
2- Dede veya Baba,
3- Kayın Anne veya kayın Baba,
4- Erkek ve Kız Kardeş veya onların çocukları ‘yeğenler’,
5- Anadan veya babadan bir olan öz üvey kardeş çocukları,
6- Sütkardeşler ve çocukları,
7- Amca, Dayı ve bunların eşleri.
8- Teyze ve torunları,
9- Hala ve torunları bunlarla evlilik yasaktır; çünkü kendisine kan bağı ile soydan ayını birinci derecede bağlantılı yakın olanlardır.

*Evlenmesi erkeğe ‘Kan bağı’ akrabalıkla haram olanlar:
1- Anası
2- Neneleri ve onların Anneleri,
3- Kayın Anası, üvey kızı, üvey Anası ve gelinleri,
4- Kızı, oğlunun ve kızının kızları ‘yeğenler’,
5- Bacısı,
6- Bacısının ve biraderinin kızları,
7- Halası,
8- Teyzesi.
9- Babasının ayrıldığı eşle nikâhlanmak haramdır.

*Erkeğe Sütannelik itibariyle haram olanlar:
1- Sütanası
2- Süt büyük anaları
3- Sütkızı, sütoğlunun ve sütkızının kızları,
4- Süt bacısı
5- Süt bacısının ve süt biraderinin kızları
6- Süt halası
7- Süt teyzesi.

*Erkeğe geçici süreç içinde haramla mani olanlar:
1- Hanımın bacısı,
2- Hanımın halası,
3- Hanımın teyzesi,
4- Hanımın bacısının kızları,
5- Hanımın süt bacısı, süt halası, süt teyzesi, süt bacısının kızları,
6- Müslüman olmayan kâfir kadınlar,
7- Kocasından henüz boşanmamış veya boşandıktan sonra dört ay bekleme süresi geçmemiş kadın.
Bunlar belirli bir takım evliliğe mani olan periyodik aşamaları vardır. Mesela, hanımının vefatı veya boşanmayla ayrılmış olması gerekiyor ve kâfir kadın Müslüman olduktan sonra ancak o’ zaman gerekli olan şartlar yerini bulmuş oluyor.

 *Evlenmenin adet usulü:
-“Böyle (dinen uygun olan) kadınlara, usulen evlenme tekliflerinizi duyurmanızda ve gönlünüzden O’ niyeti geçirmenizde, size bir sakınca yoktur. ALLÂH (cc.) kadınlar hakkında hislerinizi bilir. Amma evlenmek istediğiniz kadınlara, şer’ an meşru olan amaç dışında, onları hileli yanlış işler peşinde olmayın! ALLÂH (cc.) aklınızdan geçen her şeyi bilir! Ve o’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Ve bilin ki, ALLÂH (cc.) ’Gafur’ çok bağışlayıcı, ‘Hâlim’ yumuşak anlayışla çok tahammül sahibidir.” (Bakara, 235.)
-“Ey iman edenler! Başka milleten içinize ‘Müslüman’ım’ diye içinize katılan yabancı hanımları testle imtihan edin. Gerçi ALLÂH (cc.) onların amaçlarımı iyi bilir de. Ama siz de, onların Mümin olduklarını anlarsanız, artık onları kâfirlerin içine geri göndermeyin. Bundan böyle Müslüman olan hanımlar kâfir kocalarına, kâfir kocaları da Müslüman hanımlara helal olmazlar. Bununla beraber kocaların yapmış olduğu mihr düğdün masraflarını siz iade ediniz. Kendilerine ‘mihr’ evlilik hediyelerini vererek bu kadınlarla evlenmenizde bir sakınca yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın. Onlara harcadığınız mihr masraflarını, varacakları kâfir kocalarından isteyin. Kâfirler de İslam’a girip sizinle evlenen eşlerine sarf etmiş oldukları mihri sizden geri istesinler. ALLÂH’ın(cc.) hükmü budur; aranızdaki konuyu böyle çözümler. Şüphesiz ALLÂH,(cc.) her şeyin en iyisini bilen ve kararında tam hüküm ve hikmetinde incelik sahibidir.” (Mümtehinne 10.)

Nitekim Resulallah (s.a.v.)’in şöyle dediğini Ebu Hureyre (Ra.) ve Tirmizi’den rivayet edilmektedir:
-“Dini ve ahlakı sizi memnun eden birisi kız istemek üzere size gelirse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve büyük bir fesat olur.”
-“Mümin, müminin kardeşidir. Mümin için, kardeşinin bir işte alış verişi üzerine fiyat kırması helal olmaz. Müminin kardeşinin sözlüsüne evlenme teklifi yapması helal olmaz; meğerki o kardeşin, o kadından kesin vazgeçmiş olsun!” (Rivayet, Ebu Hureyre- Ukbe b. Amir Ra.)
-“Hangi kadın velisinin izni olmaksızın nikâhlanırsa onun nikâhı asılsızdır. Onun nikâhı batıldır. Onun nikâhı geçersizdir.” (Rivayet, Aişe Ra.)
-“Kadın kadına nikâh kıyamaz. Kadın kendi başına şahitsiz evlenemez; ancak zina karlar, kişiler kendi kendine evlenenlerdir.” (Ebu Hureyre Ra.)

*Eş seçimi ve Nikâh:
-“Müslüman olmadıkları sürece ALLÂH’a (cc.) imansız yabancı kadınlarla evlenmeyin. Müslüman olmayan bir kadın sizin çok hoşunuza gitse bile, Müslüman olmuş yanınızda hizmetli çalışan cariye bir kadın sizler için ondan hayırlıdır. İman etmeyen bir erkeğe, Müslüman olan bir kadını nikâhlamayın. ALLÂH’ın (cc.) dini kabul etmeyen erkek çok çekici olsa bile, sizler için sıradan Müslüman başka bir erkek ondan hayırlıdır. İmansızlar sizleri sıkıntıya sokarak cehenneme iteler; fakat ALLÂH(cc.) ise, sizleri bağışlayarak cennetine çağırır. Bu gibilere ayetle açıkça uyarıyoruz ki; akıllı hareket etsinler.” (Bakara,221.)
Evlenilecek bayanda aranan şartları Hz. Peygamber (sav) şöyle sıralıyor:
-“Hanımlar, dört amaçla nikâhlanırlar: Zenginliğinden, güzelliğinden, soyundan ve dininden; fakat siz içlerinden ideal olanı ararsanız bence ahlaklı dindar olanı seçiniz.” (Buhârî, Nikâh 15, Müslim, Radâ 53 Ebû Dâvûd, Nikâh, 2; Nesâî, Nikâh, 13;)
-“Evleneceğiniz eş konusunda seçici davranın; genel olarak ‘aranızda ki faktörler aşırı olmadan’ tarzınıza uyan denginizle evlenin. Gençleri, aralarında fazla yaş farkı olmayan emsalleriyle evlendirin.” (Kaynak: Nesâî, Nikâh, 36; İbn Hanbel, VI, 135.)
– “Ey Cabir, sen bakire ile mi yoksa dul ile mi evlendin? Dedi. Cabir: -Dul ile dedi. Bunun üzerine Resulullah (As.) -Bakire ile evlenseydin ya… Sen onunla oynar, o da seninle oynaşırdı.” buyurdu.
 -‘Sahabe döneminde’ genç bir kız, Peygamberimiz (s.a.s)’in yanına geldi ve “Yâ Resulallah! İstemediğim hâlde babam beni kardeşinin oğlu ile evlendirmeyi düşünüyor.” diyerek serzenişte bulundu. Rahmet elçisi, derhal kızın babasını çağırttı. Zira olayı bir kez de babadan dinlemek ve şayet fikri sorulmadan evlendirilmek isteniyorsa, kıza tercih hakkı tanımak istemişti. Bu durum karşısında kendini güvende hisseden genç kız, “Ey ALLÂH’ın (cc.) Resulü! Nikâh konusunda kadınların da söz hakkının olup olmadığını öğrenmek istediğim için size müracaat ettim.” dedi.
(Nesâî, Nikâh, 36; İbn Hanbel, VI, 135.)

Eskiden bazı yörelerimizin taşra kesimlerinde, ‘Beşik kertmesi’ adıyla aile büyükleri daha henüz Bebe iken kız ve oğlan çocuklarını birbirlerine söz kesimi yaparlarmış.
Yöreye göre yakın akraba büyükleri kendi aralarında kız ve oğlan çocuklarını “oğlum veya kızım seni şu yeğenime alacağım veya vereceğim” diye küçücükken kendi aralarında ‘söz de’ gençleri birbirlerine eş adayı görürlermiş. Böyle bir inanç ve adet İslam dinimizde yoktur; çünkü herkesin bahtını Cenab-ı ALLÂH- hu Zül Celal daha henüz dünyaya gelmeden alın yazısı olan kaderlerini belirlemiştir. Herkes kendi kafasına göre kader çizemez! Bu takdiri ilahiye muhalifçe hareket etmektir ki o’da şirktir.

Peygamberimiz (s.a.s), bu davranışıyla hayatının en önemli kararı olan nikâhta da kadının görüşüne başvurulup rızasının alınmasına önemle vurgulayarak nitekim başka bir hadis’in de:
-“Rızaları olmadan kızlarınızı zorla başkaları ile evlendirmeyin!” (Kaynak: Buhâri, Nikâh, 42.)
-“Dul kadın, kendisine danışılmadan nikâhlanamaz, kendisinden izin istenmedikçe, Bekâr kız da nikâhlanmaz. Bekârın izni nasıl olur? Diye sorulunca, Peygamber (s.a.v.): Onun izni sükût etmesidir” buyurdu.” (Ebu Hureyre Ra.) Zamanımız da gerçi, gençler ebe beyinlerle bu tür konuların artık sorulmasında pek gizliliği kalmamıştır ya…
 -“Bir adam Nebi (s.a.v.)’e geldi ve şöyle dedi: “Ben çevresini yakından tanıdığım güzel bir hanıma âşık oldum. Fakat o, kısır doğurmuyor. Onunla evleneyim mi? ALLÂH’ın (cc.) Resulü (As.): -Hayır, dedi. İkinci kez gelerek, aynı şeyi söyleyince, – Hayır, dedi. Üçüncü kez, ona geldi ve yine aynı şeyi sordu. Allah’ın Resulü (As.): -“Çok seven ve doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü) sizin çokluğunuz ile iftihar edeceğim.” (Ma’kıl b. Yesar.)

*Evlenecek kişiler bir birlerine bakıp tanıması ‘dünürcü lük...
Cabir b. Abdullah (R.a)’ın naklettiği bir hadiste şöyle buyurular:
 -“Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, onun evlenmesini teşvik edecek niteliklerine bakabilirse baksın.” Cabir şöyle diyor: “Bir hizmetli kadınla ‘cariye’ ile evlenmek istiyordum. Gizlice onu gözetledim ve evlenmemi teşvik eden bazı özelliklerini gördüm. Sonra da birbirimizi beğenip onunla evlendim.” (Ebu Davud, Nikah, 18; Tirmizî, Nikah, 5; A.b. Hanbel, III, 334, 360, II 286, 299, V, 324. Hadisin ravileri sika (güvenilir) olup, Hakim, Hadis’in doğru olduğunu ortaya koymuştur.)
Mugîre b. Şu’be (R.a) bir kadınla evlenmek istiyordu. Hz. Peygamber (A.s) ona; “Git ve onu gör. Çünkü görmek, birbirine ısınmanız için daha iyidir” (Müslim, Nikah, 74,75; Tirmizî, Nikah, 5; İbn Mace, Nikah, 9; Darimî, Nikah, 5; A.b. Hanbel, IV,245,246.)
Ebu Humeyd (R.a.)’in naklettiği bir hadiste, evlenme niyetiyle kadına bakılabileceği ve kadının durumu bilmemesinin de bunun kötü art niyetle anlaşılmayacağına işarettir. (bk. Ebu Davud, Nikah, 18; eş-Şevkanî, a.g.e., VI, 110.)
Ancak, Hz. Peygamberimiz aleyhi selam şöyle uyararak  buyurmuştur ki: “Bir kimse kendisine helal olmayan bir kadınla baş başa kalmasın. Aksi durumda üçüncüleri şeytan olur. Ancak yanlarında kendi yakınlarından ‘mahremlerim’ bir kaç kişinin orada bulunması durumu müstesnadır.” (Buhari, Nikah, 111,112; Müslim, Hacc, 424; Tırmizî, Rada; 16, Fiten, 7;A. b. Hanbel, l, 222.)
Görülüyor ki, günümüzde evlenecek veya flört eden gençler ise sanki evli bir ciflermiş gibi, uygun olmayan zaman ve yerlerde bulunmaları böyle bir önerisi yoktur ve aksine nikahı düşün erkek ve kadının bir arada yalnız baş başa kalmasını  Kur’an ve Hadislerle dinimiz yasaklıyor.

*Tekli ve çoklu eşlilik hakkında Kelamullah’ın âyetleri:
-“Yetim bir kızla nikâhlanırken garibin hakkını korumayacağınızdan çekinirseniz onlarla değil de, başka size helalinden durumu uygun olan iki, üç, dört eşle evlene bilirsiniz. Şayet bunların da, hakkını koruyamayacak olursanız, size uygun eş olabilecek bir tanesi ile evlenin. Böylelikle sorunsuz adilce davranmak daha da kolay olur. (Nisa, 3.)
-“Evlenemeyenler, ALLÂH (cc.) kendilerini lütfü ile zenginleştirene kadar iffetli davransınlar. Elinizin altındaki iş güvey ile kalanların iyi hallerini görürseniz evlenmelerine müsaade edin. Onlara ALLÂH’ın (cc.) size verdiği imkânlardan yararlandırın. Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, iffetli olmak isteyen çalışanlarınızı fuhşa zorlamayın! Kim onları kötü yola zorlarsa bilsin ki, ALLÂH (cc.) hiç şüphesiz onu değil zorlanan kadınları bağışlar ve merhamet eder. (Nur,33.)
-“İçinizden evli olmayan elinizin altındaki evlenmeye müsait olan bekâr olanları uygun bir eşle evlendirin! Eğer fakir iseler ALLÂH,(cc.) lütfünden bir kolaylık gösterir; çünkü onun imkânları sınırsızdır. ALLÂH,(cc.) layıkıyla kime ne nasip olacağını bilir.” (Nur 32.)
-“Kötülükten korunmak için, nikâhlı yaşayın ve iffetli olun! (İbni Asakir)

*Kimsesiz kalan kadını korumak amacıyla evlilik:
-“Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile helal olmaz; ancak garip kalmış senin yanında hizmetli olarak çalışan bir kadın olursa, o’ müstesna; ALLÂH,(cc.) her şeyi gözetleyip denetleyendir.” ( Ahzab 52.)
 Birden fazla eşlerin arasında ki hakların adilce, dengeyi sağlanamayacağı:
-“Ve siz kocalar, ne kadar isteseniz de eşlerinizin istediği gibi kusursuz bir eş olamazsınız! Ve birine aşırı ilgi gösterip de diğerine soğuk davranmayın! Amma takvanızla aralarında ki alakada adil olursanız; muhakkak ALLÂH(cc.) sizleri hoş görü ile bağışlayıp esirgeyecektir! (Nisa 129.)

*Evliliğe şahit olmak:
Nikâhın önemli şartı hiç şüphesiz nikâh merasiminde en az iki şahit huzurun da yapılmasıdır.
Peygamber Efendimiz “İki şahitsiz nikâh olmaz” (Buhari, Şehadet, 8) Hadis-i Şerifinde buyurarak şahitlerin mutlak gerekliliğine dikkat çekmiştir.
 Evliliğin oluşması için tarafların (Erkek-Kadın) veya vekillerinin evlenme merasiminde karşılıklı hali hazırda bulunmaları şarttır.
 Taraflarda irade ve isteklerini evliliğin şartı olan (icab-kabul) çiftlerin ortak kararlarının onayı alınarak evliliklerinin ciddiyetini ortaya koyarlar. Asıl veya vekillerin bu evlenme beyanı yanlış anlamalara sebebiyet vermeyecek şekilde gayet açık ve anlaşılır bir dil ile net olarak belirtmeleri gerekir. Çünkü şahitler huzurundaki bu irade beyanından (icab-kabul’den) sonra evlilik gerçekleşir ve aile yuvası kurulmuş olur. Tarafların irade beyanlarının dış baskısız kendi idareler tanık olarak yetkili kişinin onayından sonra resmileştirilmesi zaten olmazsa almazlardandır.
Sevgili Peygamberimiz, ALLÂH’ın(cc.) selamı ve rahmeti onun üzerine olsun, buyurur ki:
– Yâ Ali! Üç konuda acele et,
1) Cenaze olunca kaldırmaya,
2) Kızın akıl baliğ olursa evlendirmeye
3) Vakti girince namaz kılmaya acele edin, buyuruyor. (Kütüb-i Sitte Cild-8, Hadis No: 2390)

*Evlilik sosyal yaşamın önemi:
Kişiyi düzenli yaşamla, haramlardan korur ve pek çok istenmeyen kötü olaylara karşı en fiziki ve ruhi yönden önleyici vasıtası kuşkusuz düzenli aile hayatıdır.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
-“Sizler evlendiğiniz de, dininin yarısını ‘manen’ tamamlanmış olur. Artık geri kalan yarısında da, kendine dikkat ederek ALLÂH-u Teâlâ ya karşı gelmekten kaçınsın.” (Beyheki, el-Münzirî, et-Tergib, c. III, s. 42)
Hz. Peygamber (sav) evlenmekle ilgili diğer bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: -“Ümmetimin en şerlileri, (imkânı olduğu halde) evlenmeyenlerdir.” (Rivayet, Ebu Musa Nebi Ra.)
 *İslam İnsan fıtratına uymayan ‘gayri meşru’ evlilik dışı olan zinayı ve homoseksüel sapık ilişkisini yasaklar.
-Dinimizde şer-i hükümlerce evlenmenin önemini yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim de örneğin:
-“Zina’ya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir; fiziki ve ahlaki yönleriyle felakete sürükler!” (İsra,32)

-“Zina eden erkek veya kadın, aynı cins homoseksüel erkek veya kadın olsun; böyle zina kâr imansız kimseler ancak evlenir. Bu tür gayri meşru sapıkça evlilik dışı sapıkça çirkin ilişkiler, siz Müslümanlara haramdır! (Nur,3.)  
-“Pis kadınlar, pis erkeklere; pis erkekler, pis kadınlara; temiz kadınlar temiz erkeklere; temiz erkekler temiz kadınlara mahsustur:’ (Nur, 26) buyrulmak suretiyle insanların dünya ve ahret sıkıntılarını artıracağından dolayı zinanın yapılması değil zinaya yaklaşılmaması dahi toplum sağlığını tehlikeye düşürerek kötü sonuçlar yol açacağından kesinlikle teşvik etmiyor.
-“ ALLÂH(cc.) ve Resulü, (As.) bir işte hüküm verdiği zaman, artık mümin bir erkek ve kadın o’ çirkin yaşamı kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur; kim ALLÂH(cc.) ve Resulüne (As.) karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur!” (Ahzab, 36)
-“Kötü bir çevrede yetişen ‘hayat kadınlarından’ uzak durunuz; çünkü bunlar bataklığın içinde yetişen mahsule benzerler!” (Dârekutni)

*Söz kesilirken ‘örneğin’ şöyle bir Dua okunabilir:
-“Ya Rabbil âlem’in! Senin emrine, Resul aleyhisselam’ın sünnetine uymak amacıyla; hayatlarını birleştirme yolunda ilk adımlarını atmış bulunan bu kardeşlerimizin dünya ve ahretlerini güzel eyle. -Ya Rabbi…
Bundan sonraki kendi hayatlarına kolaylıklar içerisinde, kendilerine millete, devlete hayırlı evlatlar ve evlenmeye aday olan genç çiftimize huzur dolu bir ömür nasip eyle.
-Ya Rabbi…
Bundan sonraki gelecek evlilik hayatlarında senin sevdiğin aileler grubundan olarak rızana ulaşmayı bu kardeşlerimize nasip eyle.
-Ya Rabbimiz…
 Hz. Âdem ve Havva ve Hz. Muhammed (As.) Hatice annelerimiz arsında gelip geçmiş tüm Peygamberlerin (As.) ailelerine nasıl bir sevgi dolu muhabbet içinde bir geçim nimeti verdinse, Mürvetlerinde aynı huzurla, evlenecek bu kardeşlerimizi mutlu bir aile yuvasını çatısı altında hayatlarını hayırlısıyla tamamına erdirmeyi lütfünle nasip eyle.
-Ya Rabbi… Sevgili evlatlarının gelin ve damat olma Mürvetlerini, görme şerefine erecek olan her iki aileyi de iki cihanda Aziz eyle.
-Ya Rabbi…
El açıp âmin diyen tüm kardeşlerimize de, aynı duyguların devamını ağız tadı ile yaşamayı nasip eyle.
 -Ya Rabbi…
Bizleri nice hayırlarla kavuşmayı, belalardan uzaklaşmayı, Ümmet-i Muhammed’in sıhhat ve selâmeti için, özellikle ALLÂH rızası için el-Fatiha, Salâvat!”
****
https://asuyak.wordpress.com/2018/02/01/islamda-evlilik/
1.02.2018
 Hazırlayan: Aydın Suyak