13 Aralık 2014 Cumartesi

Rabıta Mü'mini Murakabeye Götürür...

Rabıtası kuvvetli olan ihvanın şeytan semtinden bile geçemez.
Rabıtalı olan insanın kalbi zikirle olur; çünkü İhvan daima mürşidiyle beraber bulundu mu, hem latifleri  (zikri mertebeler) çabuk çabuk geçer, hem de şeytan semtine uğrayamaz.
Unutursa, istila eder girer kalbinin içine.
Küçük günahlarda ısrar, büyük günahlara kapı açar. İlacı, seherde çekilen evraddır.
Derslerimiz, nefsin mertebelerini geçmek içindir.
Yerine getirilmemesi münafıklık alametidir.

Mürşidin irfan meclislerini takip etmek kişiyi
İlim, sünnete riayet, ibadette ısrar  tasavvufu derslerini kolaylaştırır.
Fıkıh ile hadis öğren / Nefsini yıkmaya davran
Seher vaktinde yapılan derslerde büyük ikramlar olur.
Üstadımız Sami Efendi Hazretleri (k.s.), “Bizim ihvanımız
H.z. Peygamber’in (s.a.v.)koruması altındadır” buyururlardı.

Rabbimizin “kulum” dediği vasıfta insan olmadan kendimizi olduk piştik diye kabul edemeyiz.
Mürşidine rabıtası kuvvetli olan ihvanın işi çok kolaylaşır.
Rabıta murakabeye götürür;
Rabbimizin yaratışındaki sırları tefekküre sevkedir ve buradan  hikmet meyveleri devşirtir.
Benlik şişesini kıracağız.
Yedi kat semayı yok bileceğiz.
Nedir murakabe? Hesap korkusu taşıyacağız.

Sami Efendimiz Hazretleri kutbul aktabdı. İnsanların ve cinlerin halifesi idi.
Öyleyken üzerlerinden hiç eksilmeyen bir mahzuniyetleri vardı.
Bütün üstatlarımız, manevi bir ocaktır.
Biz ancak ocağın etrafında ısınıyoruz.
Ocağın üzerine oturmamız lazım.
Bir gün evladımız bize “Bu derslerin sonu nereye kadar varacak” diye sordu.
“Oğlum! İbadet ölene kadardır” dedim.
Bizim evladımız eşyanın konuştuğuna muttali olur biiznillah.
Ama esas olan “kulluk” sırrına ermektir.
Muhiddin-i Arabî Hazretleri (k.s.)
“Bitkilerle, hayvanlarla konuşur hale gelseniz dahi derslerinize devam edin”
buyurmuşlardır.
Efendimiz (s.a.v.) bir beşerdir ama taşlar arasında yakut gibidir.

Ladikli Hacı Ahmet Ağamız,
“Mahmut Sami Efendi Hazretlerinin evlatları arasında hayvan suretinde olan kimse görmüyorum” buyurur.
Bu nimet, her yol ehline nasip olmaz. Hayvan suretinde olmamak ihlâsa bağlıdır. Akşam ile yatsı arasında 100 defa “Suphanallah ve bihamdihi” deyin buyurmuştu Sultanımız.
İbadetlerimize ihlâs tuzu biberi ektiğimizde o ibadetleri mizan bile tartamaz.
İhlas yoksa, sadece yorulduğumuzla kalırız.
İhlâs ile amel nasıl olur, derseniz; samimi ibadet başkalarının derdiyle dertlenmekle hasıl olur.
Mahallemizde köyümüzde evlenmemiş kız çocukların halleri gözümüzde uyku koymuyor.
Gönül kırmayan, insanlarla muamelelerinde af yolunu seçenlere ihlâs elbisesi giydirilir.

Niye? Diliyle “la ilahe illallah” deyip nefsinin hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaştığında kuldan bilip de tasdikini bozmadığı için ameli ALLAH (cc.) için halis olur.
Ebu Cehil yolundan gidenlerin ise amellerinde ihlâs, samimiyet bulunmaz.
"Şeyhi "Mürşidi" olmayanın hocası Şeytandır!"

Canı gönülden Allahımızı zikretmezsek kafamızda şeytan dolaşır.
Ne kendimize ne çoluk çocuğumuza faydamız olur.
Zikrullah şifaul kulûbdur.
Kalpde Cenabı Hakk’ı zikir, kalbi emrazdan izale için, hasetten, dünyadan, kibirden, buhülden, adavetten de, hırstan, tama’dan kurtulmak için aynı şifadır.
“Ez-zikru hayrum mines-sadaka” Zikir sadakadan da efdaldir,
buyrulmuştur.
Şeytan Beni ademin kalbine icrayı nüfûz için istila eder.
Lâkin kalp Cenab-ı Allah’ı zikredince mecburen geri çekilir, unutursa da istila eder.
Mevla bizi zat-ı Kibriyasını her nefeste hatırlayan ve amellerini şeytana kaptırmayan kulları arasına dahil etsin inşallah.

Alemlerin Rabb’ı olan  ALLAH (cc.), a hamd olsun.
Şüphesiz Allah-u Teâlâ doğrusunu bilip söyleyendir.
***
Alıntı...
Düzenleme: Aydın Suyak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder