Türk Edebiyatımızın, asırlardır mayasını oluşturan şimdi ki tabiriyle ‘Şiir’ adını
almış. Toplumumuzun içindeki duygusal ince yürekler de ilhamla yoğrulup özenle kaleme
alınarak okuyup okutulan ve dinletilerde heyecanla söylenen bir edebiyat
kültürümüzdür. Yakın tarihimizin bir asırlık döneminden bu güne kadar yazılıp
düzenlenen halkımızın içinde ki ünleriyle yaygınlaşan şairlerimiz şiir hazırlama
alanında klasikleşen yaygın türler konusunda çeşitli usullerde yazılım geleneği
vardır. Şiir yazan bu edip ustalarımız özeliklerini isimlendirerek şöyle sıralamışlar.
Konulara göre
Şiir türleri
1-Lirik Şiir:
İçten gelen
duyguların coşkun bir dille anlatıldığı şiir türüdür. Lirik şiir, akıldan çok
hayal gücüne, Aşk duygusallığına hitap eder.
Örnek:
Cananım
olmadın ah güzel gözlüm.
Her gece her
gündüz bekledim seni,
Bir türlü
gelmedin ah güzel gözlüm… (Gönül sevdasıyla)
***
Aramız da dağar düze devrilsin
Aşkınla
sızlayan sinem kavrulsun
Mücrim
Aydın döne döne savrulsun
Sultanım Ravzadan kokun gelir mi…
(İlâhi türüyle)
Divan
edebiyatında gazel, şarkı; Halk edebiyatında güzelleme türündeki koşma veya
semai tasavvuf'u konulu lirik şiir örnekleridir.
2-Didaktik Şiir:
Bir şeyler öğretmek
ya da nasihatle bilgi vermek amacıyla yazılan şiirlerdir. Romantik değil de
fikri düşünceyi konu edinen şiirlerdir.
Bilgin insan parlak görür
Ufku darın işi felçtir
Gönlü zengin huzur verir
Ahbap cahil yaman eştir…
3-Pastoral Şiir:
Kır ve doğa güzelliklerini
konu edinen şiirlere denir. Doğa hayatında kişinin sade, lüksten, özentiden
uzak yalın bir dille anlatılır.
Havzan da cevheri saklı tutarsın
Sırrını kimseye vermez yutarsın
Namertte minnet etmez yatarsın
Kayseri yöremde
Koramaz dağı…
***
Türkistan yurdum olan
Şehrini afet alan
Vatanı çöle kalan
İsmindi bizim Gobi
Oğuzla yurda göçen
Kırgız la yöre seçen
Mirası köye geçen
Kısmındı bizim Gobi...
***
Türkistan yurdum olan
Şehrini afet alan
Vatanı çöle kalan
İsmindi bizim Gobi
Oğuzla yurda göçen
Kırgız la yöre seçen
Mirası köye geçen
Kısmındı bizim Gobi...
4- Epik Şiir:
Yiğitlik ve
kahramanlık konularını coşkulu ve yiğitçe bir söyleyişle anlatan şiirlerdir.
Örnek:
Silahlı
süvarili, ordumuz pek de yaman
Kâfirle doyasıya,
savaşmadık her zaman
Allah ve
Resulüne, imanla bağlı dalız
Biz İslam’ı
yaşayıp, savunan asker kuluz
Haydi, gidin
çarpışın, mücahit şanlı nefer
Bunun
neticesi ya, şahadet ya da zafer…
-Divan
edebiyatında kasideler, Halk edebiyatında koçaklama, destan, gibi türleri de
epik özellik gösterir.
5- Satirik Şiir:
Toplumun veya
kişilerin aksak yönlerini eleştirmek ve göstermek için yazılan hicivli şiirlere
satirik şiir denir. Toplumsal yaşamdaki bozuklukların, insanların zaaflarının
güldürü unsuru da katılarak dile getirildiği şiir türüdür. Divan şiirindeki
hicivler ve Halk şiirindeki taşlamalar bu türden.
Örnek:
Benim kalbim
temiz lügati yapan
Aydın Prof
diye fetvaya tapan
Yukarıdan
makam koltuk kapan
Tezvirle
bellenmez azizim divan…
6-Dramatik Şiir:
Üzüntülü bir
olayın acıklı konusunu işlenerek okuyucuyu bilgilendirmek hüzünle yazılan şiirlere
didaktik şiir denir. Acıklı olaylarda geçen herhangi bir hadiseyi göz önünde
canlandıran ağıt konulu manilerden oluşan şiirlerdir.
Örnek:
Hayata direndin faydası yokmuş
Ciğerini alan meretin çokmuş
Hâk vaki olunca fermanı çıkmış
Elimizden bir şey gelmedi Reis
Kardeşlerin yanık, yanık ağladı
Pehlivanım diye yürek dağladı
Yaklaşan bayrama kara bağladı
Böyle gitmek sana olmadı Reis…
Günümüz, şairlerin
vezin arzıyla kullandığı şiirlerin kalıp biçimi 'Rubai' Heceler ölçüyle yazılırken
mısra kıtaları ikili ve çoklu dizelenen türlerdir.
Hece vezniyle
klasik yazılan kalıpları:
1. 4+3 ve
3+4=7 veya 4+4= 8
2. 6+5 ve
6+5= 11
3. 6+6=12 ve
7+7=14 veya 8+8=16, gibi böyle devam eden hece 'Rubai' kalıbıyla da hece türünde
dörtlü dizeleri Ayaklar üzerine sıralanıp uyaklardan oluşan ve bu dizeleri
kafiye uyumuyla, 2.3.4/ veya 5/6 mısralı bentlerinden meydana geldiği kafiye vezniyle
kalıpları olabilir.
1-
Hece
vezin şemasıyla dizin örnekleri:
Daşlıh bahçe
evleri birer saray sedası (a
Doğup böyüdük
gayri ayrı düşdük n derim (b
Yolum düştükçe
sana gine gelir giderim (b
Kuru Köprü
toprağım memleketim gadası... (a
a.b.b.a doğaçlama
'Sarma' denen kafiye şemalı bentlerden oluşur.
ve uyakları
a.a.a….
Bedeni
gezdiren emanet can ya, (a şıkkı olan dolguya 'Uyaklar' dizilir.
Gelip geçen
adın mahlası ün ya (a
Doğan yaşar
sonu ölümlü dünya, (a
Nice eşin
dolu handa unuttum... (b. şıkkı ile de, her bir dörtlüklerin 'ayak' üstüne
bindirme yapılarak da her biri dörtlük bentli kıtalardan meydana gelir.
Veya-
a.a.a.b. d.
alta ki son 6 cı (d. mısrası dizesi nakaratlı yani:
Örnek:
Yine haber
geldi sızlayan telden -(a
Bire yol
göründü sılayı elden - (a
Saray ile
dolsa en kötü belden - (a
**Bana yurt
olacak bir yerin mi var - (b
*** Mahkûm muyum
gurbet dört yanın duvar... -(d. Bentte ki son ayaklı mısralar nakarat.
Örnek:
Yıllar yılı
mekân tutarak kaldım (c
Şu yaban
ellerde yokluğu bildim (c
Bir dilim
ekmeğe kul köle oldum (c
**Mihnet kapısında
bir erin mi var (b
*** Mahkûm muyum
gurbet dört yanın duvar... (d.
Kafiyeler ile
örülen hece gibi tarzında çeşitli şiirler de oluşabilir.
2- Serbest Şiir:
Hecelerinde ki ölçü ve her bir mısra dizelerini oluştururken zincirleme
örgüsüyle kafiye vezni zorunlu olmayıp serbest oluşur.
Örnek:
Nedir
söylesene
ne var içi boş
dünyan da
bu nasıl
bitmez enerjin varmış
gücün hiç mi
tükenmeyecek
bak saçlarıma
aklar düştü
bedenim de ki
gençliğim gitti
sen hiç
kocamaz mısın
ah
ahhh
deli gönlüm
Sen hala on
beş yaşındasın
yaşına göre
kendini bul
bırak artık
hülyaları
uyansana
rüyalardan
haydi artık
uyan off...
***
Dünya hayatı
koca salon
Senaryosu
kaderle gizli
İlahi kalemin
yazdığı oyun
Kurallar
bizde seçin koyun
Herkesin
zamanla türlü rolü var
Bazen acı,
bazen tatlı nazlı yar
Emri vaki
gelince zaman dar
Sanma buraya
sırf eğlenmeye geldim
Hak huzurunda
verilecek hesap zor
İmtihan olduğumuzu
unutmayalım...
Serbest şiirler, kendi içerisinde ne kadar serbest oluşsa da; çünkü mısra vurgularında ara sırada olsa mutlaka yarım veya tam kafiye uyumu olmalı.
3- Aruz
biçiminde ki şiirler:
Osmanlı ve
daha öncesine dayanan doğu İslam medeniyetimizin alınarak edebiyat alanında bin
yüzyılı geçen asırlara dayanan köklü bir geçmişi vardır. Geçmişteki tarihin
ediplerince, belirli dönemlerde küçük yenilikler eklenerek gelişip halkımızca
kaside ve gazel gibi güzel eserler ile güfteleşip sunuma hazırlanınca halkımızın
dinletisinde büyük beğeniler almıştır. Aruz vezni, 6+6=12…7+7=14…8+8=16 gibi
uzayan açık veya kapalı değişken hece kalıplarıyla oluşan klasik şiir
tarzımızdır.
Son elli
yıldır bu tür’e rağbet azalmıştır; çünkü eski ve yeni halini Cumhuriyetin ilk döneminde ki batıcı yazarlarca, harmanlanarak edebiyat akımını yenileyip işlenerek
şimdiki dalarda ki biçimiyle şiirlerimiz son şeklini almıştır.
Etkili bir Şiir
nasıl olmalı:
Şiir, ister
hece, ister serbest olsun; mutlaka omurga yapısı olan konu anlam içerikliği
itibarı ile manasının dışına sapmamalı. Şiir, ana yolda direk belirli bir
adrese hedefine giden yol gibi olmalı. Yani damdan kapıdan atlarcasına anlamı
kopuk olmamalı. Okuyup dinlendiği zaman, boğazına takılıp ‘imlasını’
yutkunmadan, yangınlığını gidermek için içilen akıcı bir bardak su
misali insanların ‘anlam tadını bozmadan’ mana âleminde hislerini uyarıp
etkilemeli. Şiir mısralarında, redif olan yani son kelimelerin harflerde ki ses
uyum biçimleri bir musikinin ‘kulağa hoş gelen’ sesli nota gibi mısraların
bitişinde ki sesli ve sessiz harfler ses dizimi ahenkli olmalı ki; dinleyeni tiz vurgulu bir müzikal dinleti
sedasıyla birlikte manası da ruhları mest tane hitap etmeli.
Öyle ki,
basit misal bir örnekle ağaç’ı düşünelim.
a- Toprağı:
Kalp, etkilendiği olaylardan esinlenirken geniş dil haznesinde ki edebiyatını
besleyip yoğurarak eser üreten zemin…
b- Kökü: Derin
ve içten gelen duygu ilhamları…
c- Ana
gövdesi: Konusunun hangi tür ve isimde olduğu…
d- Dalları: Mısralar, kelimeleri oluşturan seçkin
derin anlam bütünlüğünü oluşturan redif veya kafiye uyumları ile dizelenip
kısaltılmış derli, toplu manalı sözler…
e- Dikenleri: Şiir içinde kaba hitapla, çirkin
sokak ağzıyla hakaret ve küfürler içeren sözler.
f- Budama:
Mısraların içindeki imla buzlukları ve ‘memek, dendan’ gibi gereksiz mastar
ekleri ile bentlerden oluşması…
g- Meyvesi: Şiir’in konusuyla, ne çeşit türde
olduğu ve ‘tadın da ki manası ile neye benzediği hissedilip anlaşılması…
h- Çiçekleri:
Edep, erkan usulü ile yerli yerinde akıcı tarzda kullanılan şiirde ki nadide
güzel sözleri...
i- Hayat ve
ölümü: Sevilip okundukça geniş kitlelerce ömrü uzar; fakat beğenilmeyip
eleştirildikçe kuruyup ölür ve unutulan sözler gibi O’da kaybolur.
Şiir yazmaya
çalışanların bazıları vardır: “Ben yazıp söyledim, içimden gelen buydu” gibi
savunma söylemleri şuna benzer: Kendi
kendine okuyup dinleyen birinin sözlerine benzer; çünkü yalnız onu kendisi
anlar. Şiir otoriterleri tarafından yazılan manzumeye mantıkça neye benzediğine
bir mana veremediğinden şiir mi veya oradan buradan bahseden bir söyleşimi ayıt
edip anlayamaz. Yarım cümleleri alt alta dizilip ezberle kopyalanmış kelimeler
ile ve aynı kelimeleri üç dört yerde sıklıkla tekrarlanıp kullanmakla mısralar yazılan şiirler güzel ve şık olmaz. Şiir yazan kişinin kendi
kaleminde ki kabiliyet gücüyle az, çok emek vererek yazamaya çalışırsa,
şairlikteki eserini ortaya koymuş olur. Yoksa onun bunun yapıtını alıp biraz
rötuşla şiir gibi yazıp göstermekle böyle şairlik olmaz! Şiir ile uğraşan şair
ustaları bırakın; birazcık dahi olsa, şiirden anlayanlara dahi kendini komik
duruma düşürür.
"Şairliği ile
şiir yazanlar, edebiyatta kendini sürekli geliştiren ve kelâm ve kalem dili
güçlü olmazsa olması gereken edip kişilerdir."
Şair demek: Yaşanan
olaylardan etkilendiği konuları duygu hissiyatıyla ve kendine özgü bir dil
kültürüyle yansıtıp açık üslupla anlattığı ve takipçilerince
bahsedilen şiirleri takdir edilerek geniş kitleleri kapsayan Usta bir anlatım
hitabıyla yazıp söyleyen toplumun içinde ki halk’ın dil temsilcileridir.
Takdim eden:
Aydın Suyak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder