29 Eylül 2014 Pazartesi

Kur-an da Peygamber (s.a.v.) iman edip ona uymak.

24 Eylül 2014, 21:20


Efendimiz, Aleyhi selamın
Yaşadığı (Sünnet-i Seniyye) hayat tarzını yaşamak.

Rahim ve Rahman olan Allah'ın adıyla

Allah-u teala Kur'an-ı Keriminde diyor ki:

"Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti tâlim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik."
(Bakara ayet 151.)

“De ki: ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız; bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin" 
(Ali İmran ayet 2.)


“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”
(Ali İmran ayet 8.)

"Ey Muhammed) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." 
(Ali İmran ayet 31. )

“Her kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine pek büyük nimetler bağışladığı peygamberler, sıddîklar, şehidler ve salih kimselerle beraberdir. Onlar ise ne güzel arkadaşlardır !”
(El Nisa ayet 9.)

"Kimi, ona (Muhammed aleyhisselam'a) iman etti, kimi de, ondan yüz çevirdi ki, bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri elbette ateşe atacağız."
(Nisa ayet 55-56)

Allah, “Kim Peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur"
(El Nisa ayet 80.)

“Allah’ın Resûlünde sizin için kendisine uyulacak en güzel örnek ve nümûneler vardır.”
(El Ahzab ayet 21.)

"Ant olsun ki size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün; müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir." 
( Tevbe ayet 128.)

"O kendi arzusuyla konuşmaz; O ancak kendisine vahyolunanı konuşur"
(Necim ayet 34.)

"Ey Muhammed) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın."
(Haşr ayet 7.)

"Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu can yakıcı azaba uğratır.)"
(Feth  ayet.17)

-Kendisini sevip uymanın önemine dair bazı hadisler:

“Size iki şey bırakıyorum, bunlara sıkı sarıldığınız sürece asla sapıtmazsınız; Allah’ın kitabı ve nebisinin sünneti!”
(Muvatta, Kader, 3; et-Taç I, 47.)

"Ümmetimden beni en çok sevenlerin bir kısmı; benden sonra gelip âilesini ve malım ne varsa keşke olmazsa  diyip fedâ edecek kadar beni görmüş olmayı isteyecek olanlardır"
(Müslim, Cennet, 12.)

"Kim bana itaat ederse cennete girer. Kim bana isyan ederse cennetten kaçmış olur."
Sahih-i Buhari, 12/402

-Cevaben biz de;

"Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz." 
(Ali İmran ayet 3.)
Şüphesiz Allahu azim doğruyu söyler.
Amiin..

Düzenleme: Aydın Suyak

Görgü Kuralların da Esnemek Nedir?

*Beynin en iyi performansını gösterebilmesi için belirli bir sıcaklıkta tutulması gerekir. Ve esnemek tıpkı bir radyotör gibi beyindeki fazla ısının atılmasını sağlıyor. Bu konuda deneyler yapan ve esneme sonrası insanların beyninde soğuma olduğunu ispatlayan Andrew C. Gallup, bu teoremi basit olarak şu şekilde anlatıyor;
Esnemeye başladığımızda, çene ve boyun kaslarındaki kasılma boyuna, yüze ve kafaya giden kan miktarını arttırır,
Esneme sırasında aldığımız derin nefes beyin-omurilik sıvısını ve beyindeki kanı aşağı yönlü akmaya zorlar,
Ağzımızdaki hava da bu sıvıları soğutur.
Tüm bunlar tıpkı bir radyotör gibi işlev görüp beyindeki sıcak kanı alır yerine soğuk kan gitmesini sağlar. Bu sayede beyin soğutulmuş olur. ‘’
Gallup’un teoremi, paraşütçülerin, atletlerin stresli bir olay karşısında neden esnediklerini açıklamaktadır. Bu teoremi desteklemek için Gallup kişileri burnundan nefes almaya zorlamış, kafalarına sıcak uygulamış ve tüm bunlar sonucunda kişilerin esnemeye meyili artmıştır. Aynı şekilde kronik olarak esneyen kişilerin kafasına soğuk uygulandığında esneme semptomları azalmıştır.
Esnemenin birçok sebebi olabilir fakat genellikle cansıkıntısı veya yorgunluk nedeniyle ortaya çıkar. Önceden daha fazla oksijeneihtiyaç duyduğumuz için esnediğimiz düşünülse de bu teori çürütülmüştür. Herkesgün içinde esner ama aşırı miktarlara çıkarsa ciddi bir tıbbi durumu işaretediyor olabilir. Altta yatan bir durum olup olmadığını öğrenmek için doktoradanışılması tavsiye edilir.
-Esnemek vücudun yorgunluğa verdiği doğal bir tepkidir. Ancakçok sık oluyorsa bir uyku bozukluğunun belirtisi olabilir. Bunların arasındainsomnia, uyku apnesi ve narkolepsi yer alır. Bu hastalıklar derin ve huzurlubir gece uykusu uyumanızı engeller ve gün içinde yorgun olur, odaklanmaktasorun yaşarsınız. Uyku apnesi ve narkolepsi gibi durumların varlığını farketmeyebilirsiniz. Gün içinde yorgunluk ve aşırı esnemeden başka bir belirtiolmayabilir. Günlük aktiviteleri engelleyen kronik yorgunluk doktorunuzla görüşülmelidir.
Eğer kan pompalanması ve beyninize taşıdığı oksijenyeterince azalırsa senkop denilen bayılma durumları ortaya çıkabilir. Bu uzunsüre ayakta durduğunuzda, aniden ayağa kalktığınızda, stresli olduğunuzda veyaiyi hissetmediğinizde görülebilen geçici bir durum olabilir. Fakat aynı zamandabir kalp hastalığının işareti de olabilir. Yüksek veya düşük tansiyon, kalpritmi bozuklukları da beyne kan akışını azaltabilir. Her durumda beyinyeterince oksijen alamaz ve aşırı esnemenin de aralarında bulunduğu belirtilergelişir. Normalden daha sık esniyorsanız ve baş dönmesi yaşıyorsanızdoktorunuzla görüşebilirsiniz.
Aort diseksiyonu aortta (ana atardamarda) bir yırtıktır. Budamar kalpten kanı dışarı taşıyan ana damardır. Irsi olabilir veya yüksektansiyon koroner arter hastalığı gibi durumlarda ortaya çıkabilir. Aortdiseksiyonu yorgunluk ve nefes nefese kalmak gibi belirtiler verebilir. Bunlarda aşırı esnemeyi artırır. Eğer esnemeye nefes almada zorluk, terleme, nabızdaanormallikler göğüs ağrısı eşlik ediyorsa bu hastalıktan şüphelenebilirsiniz.
-Esnemenin şeytandan olması, şeytanın bunu sevmesindendir. Çünkü, şeytan insana gaflet veren, hayrını azaltan, namazını kesen her şeyi sever. Ayrıca, esneme umumiyetle çok yemekten hâsıl olan bir hâlettir. Çok yeme de şeytan işidir. 
Türbüştî şu açıklamayı sunar: 
"Bunun şeytana nisbeti, şeytanın, kulun Allah'ın önünde duyacağı huzur ve kendinden geçercesine yapacağı mürâcaattan alacağı zevk gibi mendub şeyler arasına girmeyi sevmesindendir."
-Esneme ve çok yedikten sonraki rehavet hâli tembelliğe, ağırlığa ve ibadetlerden kesilmeye sebeptir. Bunun için esnemek şeytana nispet edilmiştir. 
(Şir’a şerhi)
Namazda ve namaz dışında, ağzını açarak esnemek mekruhtur. Esnemek midenin dolu olmasından ve bedenin ağırlaşmasından meydana gelir. Dudağı ısırarak mani olmaya çalışmalıdır. Böyle yapamayan, namazda kıyamdayken sağ elin; diğer rükünlerde ve namaz dışında ise sol elin arkasıyla ağzını kapatmalıdır.
Üç hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ esnemeyi sevmez.) [Buhari]
(Esnerken ağzınızı kapatın.) [Müslim]
(Esnemek şeytandandır.) [Buhari]
Her esneme şeytandan değildir. Yorgunluk, uykusuzluk gibi hallerde de sinirsel esnemeler olur. Peygamberler esnemekten mahfuzdur.
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Esnemeyi def etmenin çaresi, peygamberlerin hiç esnemediklerini hatırlamak ve hemen salevat-ı şerife getirmektir. Kuduri “rahmetullahi aleyh”, (Biz bunu defalarca tecrübe ettik ve doğruluğunu gördük) buyuruyor. Biz de tecrübe ettik ve doğru olduğunu gördük. 
(Redd-ül-muhtar)
***
Geğirmek?
Geğirmek çok yemenin alametidir.
Hastalık hariç, çok yemeyen geğirmez. 
Peygamber efendimiz, çok yiyip çok geğiren birine, (Yanımızda öyle geğirme!
Çünkü bu dünyada çok tok olan, âhirette çok açlık çeker) buyurdu. 
(Tirmizî, İbni Mace)
Düzenleme
(Aydın Suyak)

Görgü Kuralı /// Hapşurmak


Tıbben Hapşırmanın Tanımı ve Vücuda Verdiği Faydalar
Bilim adamlarının târifine göre, aksırmak; burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan atma ameliyesidir. Hapşırık sonucu vücudumuzda:
-Beyin damarları genişler,
-Gözyaşı ve sinüs kanalları açılır,
-Kalp damarları genişler,
-Akciğerlerde normal solunumla atamadığımız rezidüel (ölü) hava dışarı atılır,
-Kalbin diyastol (gevşeme) sonu dinlenme süresi artar. Yani kalp milisaniyeler düzeyinde durur ve tekrar çalışmaya başlar,
-Hapşırma esnasında vücutta birikmiş bazı zararlı toksinler dışarıya atılır, böylece vücut rahatlar.
Aksırma, normal bir düzeyde yerine getirildiğinde faydalı olmakla birlikte, eğer dışa verilmeyip tutulursa, çok ciddî problemler ortaya çıkabilir. Meselâ; kişi, âni bir kalp krizi geçirebilir veya şah atardamarı ve akciğerler, aşırı basınçtan patlayabilir ya da beyne giden kan damarlarının tıkanması sonucu kişi o anda felç geçirilebilir.
Aksırma esnasında gözlerin kapanması da insanoğlu için eşsiz bir nîmettir. Şayet göz kapağımız kapanmamış olsaydı, gözlerimiz yuvalarından fırlar ve neticede kör olurduk.
Bu yüzden şiddetli hava akımının etkisiyle burunda bulunan mikrop vb. de dışarı atılmış olur. Zaten burunda tam temizlenme sağlanamadığında ardı ardına birden fazla hapşırma gerçekleşir. Bu mikroplar dışarı atıldığı için başkalarına zararı olur düşüncesiyle el ile ağız ve burun önüne set oluşturulması önerilir. Tabi bu set hapşırmayı engelleyecek şekilde değil arada boşluk bırakılarak oluşturulmalıdır. Son zamanlarda bu mikropların ele bulaşıp, tokalaşma, dokunma vb. durumlarla başkalarına geçme ihtimaline karşı kol ile set oluşturulması uzmanlarca önerilmektedir. Çünkü el ile yayılan mikrop, hapşırma yoluyla yayılandan çok daha fazla olur. Çünkü bütün mikrop elde toplanır. Hapşırmada ise havaya yayılır.
Hapşırma genellikle uykuda gerçekleşmez. Hatta çoğumuz uykuda hapşıran birine rastlamamışızdır bile. Çünkü uyku esnasında sinirlerin bazı bölümleri bloke edilir.. Sinir uyarımı için çok büyük etki yaratılması gerekir. Ancak bu etki yaratıldığında uykuda hapşırma gerçekleşir. Zaten bu etki gerçekleştiğinde insan hapşırmayla beraber uyanır. Doktorlar hapşırmanın engellenmesini önermiyor. Çünkü vücutta gerçekleşen şiddetli bir durumun dışarı atılması gerekir. Bu duruma ters kuvvet uygulandığında vücutta değişik hasarlara yol açabilir. Hapşırırken insanlar gözlerini asla açık tutamazlar. Uzmanlar bu duruma şöyle açıklık getiriyor: İnsanlar vücutlarında acı hissettiğinde gözlerini kapatırlar. Hapşırma da insanın fark edemeyeceği düzeyde bir acı oluşturduğundan dolayı aynı durum gerçekleşiyor.
Güzel nimetlerden birisi olan hapşırmadan sonra "Elhamdülillah!" demek, verdiği nimetler dolayısıyla Allah'a (celle celâlühü) şükrün bir ifadesidir. 
Bu şükrü işitenin de
"Yerhamükellah!" demesi Sünnet'tir. 
Bunun üzerine hapşıran 
"Yehdikumullah ve yuslihu balekum!"
(Allah size hidayet versin ve hâlinizi ıslah etsin.
diyerek mukabelede bulunur.
(1) 
"Müslüman'ın Müslüman üzerindeki altı hakkından birisinin de hapşırdığı zaman dua etmesidir."(2) 
"Duanın kabul olduğu yerlerden biri de hapşırma ânıdır."
(3)
"Allah hapşırmayı sever, esnemeden hoşlanmaz. Öyleyse sizden biri hapşırır ve Allah'a hamdederse, bunu işiten her Müslüman üzerine, 'yerhamukâllah' demesi hak (bir vazife) dir. Ancak esnemeye gelince, işte bu, şeytandandır. Biriniz esneyecek olursa, imkân nisbetinde elini ağzına kapatarak kendini tutsun ve 'hah' diye ses çıkarmasın. Zira bu, şeytandandır, şeytan kendisine gülüyor demektir."
-Biri hapşırırken bizde olduğu gibi "çok yaşa" diyene " sende gör" demek manasında birçok ülkelerin halkın deyimin de vardır. Ancak “çok yaşa” kelimesinin söylenmesi ilk önce İtalya’dan çıktığı bilinmektedir. 
Altıncı yüzyılda hapşıranlara vücutlarındaki şeytanı attıkları için tebrik anlamında söylenen bu söz büyük veba salgını başlayınca Papa tarafından söylenmesi zorunlu kılındı ve kanunlaştırıldı.
-Aksırma ânında, etrafa gürültülü bir ses ve tükrük yayılabilir. Bunun için hapşıran kimsenin ağzını eliyle veya herhangi bir şeyle kapatması, hem sağlığa, hem de edebe uygun bir davranıştır.
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın rivâyet ettiğine göre:
“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- aksırdığı vakit, elini veya mendilini mübârek ağzının üzerinde tutar; onunla sesini alçaltmaya veya ağzını yummaya çalışırdı.” (Tirmizî)
Yukarıda açıklanan durumlar, namaz dışında aksırmanın âdâbıyla alâkalıdır. Namazda aksıran bir kimsenin, sessizce “Elhamdülillâh” demesi, namazına bir zarar vermez. Ancak aksıran bir kimseye namaz kılmakta olan bir kimsenin karşılık vermesi, namazını bozar. (Ebû Dâvud)
-Kutlu Nebi'ye (sallallahü aleyhi ve sellem) ait beyanlar, Allah'ın (celle celâlühü) hapşırma ile bize âdeta yeniden bahşettiği sıhhatimizin kıymetini bilmek ve hayatımıza devam ettiğimiz için, bir defa daha verilen onca nimete şükretmek mânâsına da gelir. 
Hapşırma, sadece kendimizin değil, bu âna şahitlik edenlerin de duaya katılmasına, şükür hislerine ortak olmasına vesile olacak kadar rahmet bulutudur.
Dipnotlar
1.Buhari, Edep,125.
2. Mecmau'z-Zevaid, 8/186.
3. Mecmau'z-Zevaid, 4/181.
Bakınız İbn Hacer, adsı geçen hadisin şerhi; 
İbrahim Canan, 
Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 10/196-7) 
(Buhârî, Edeb 125, 128, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Zühd 56, (2994); Ebû Dâvud, Edeb 97, (5028); Tirmizî, Salât 273, (370), Edeb 7, (2747, 2748)).
Düzenleme: Aydın Suyak

Görgü Kuralı /// Geğirmek?


Geğirme tıpben nedenleri sadece tek bir sebepten oluşmamaktadır. Ancak insanların geğirmesi çok büyük bir oranda yemek yerken mideye kaçan havadan kaynaklanır. Birçok insan yangından mal kaçırır gibi yemek yediğinden, yutkunma esnasında mideye ağız içerisindeki hava kaçmaktadır.
Midenin sindirim işlemi esnasında bir çamaşır makinası gibi çalışarak herşeyi darmaduman etmesi sonucu, bu hava midedeki ortama daha fazla karşı koyamaz ve yemek borusundan yukarıya çıkar.
İşte insanlarında ağızlarından bir canavar bağırması gibi geğirik sesi çıkartması da tamamen bundan olur. Hatta bazı insanlar bu geğirme işlemi esnasında birkaç kelime de olsa konuşabilmektedir.
Bu tür insanlara genellikle toplumumuzda “oha, çüş ve hatta yuh” şeklinde takdire şayan sözler söylenmektedir.
Geğirme nedenleri ile ilgili bir diğer konu da, bazı yiyeceklerin sindirim esnasında reaksiyona girerek Gaz oluşturmasıdır.Mide içerisinde tüketilen gıdaların içerisinde su, tuz ve gazlar kimyasal reaksiyona girer ve Mide Asidi ile tetiklenen bu işlem sonucu açığa gaz çıkar.Geğirme nedenleri içerisinde bu durumda yaygın olarak yaşanmaktadır.Ayrıca bazı Gastrit hastalarının mide asitleri çok fazla salgılandığından, tüketilen gıdalar ile çok hızlı reaksiyona girmesini ve gaz oluşturmasını sağlayabilir.
Tüm bunların haricinde geğirme nedenleri olarak sayılabilecek bir diğer durumsa, acı ve baharatlı yemeklerdir. Özellikle ekşi, baharatlı ve acı yiyecekler mide asidinin uyarılmasına neden oluduğundan gaz oluşumunu tetiklemektedir.
Bu nedenle eğer çok fazla geğiriyorsanız; kekik, nane, pul biber, toz biber, karabiber, köri ve kimyon gibi baharatları çok tüketmemelisiniz. Geğirme nedenleri içerisinde bu tür baharatların yoğun olduğu besinlerin mide asidini uyarması yatmaktadır.
Ayrıca bol sirke ve limonlu salatalar ya da turşular da geğirme nedenleri arasında sayılabilmektedir.
-Geğirmek çok yemenin alametidir.
Hastalık hariç, çok yemeyen geğirmez. 
Peygamber efendimiz, çok yiyip çok geğiren birine, (Yanımızda öyle geğirme!
Çünkü bu dünyada çok tok olan, âhirette çok açlık çeker) buyurdu. 
(Tirmizî, İbni Mace)
Düzenleme
(Aydın Suyak)

Müslüman siyasetle uğraşır mı?


"İSLAMDA SİYASET YOK" cümlesi Hristiyanlıktan intikal etmiş "BATIL" bir cümledir!

Senabil Vakfı kurucusu ilahiyatçı Nureddin Yıldız Hocaefendi, “Dinde siyaset yoktur” diyenleri “İslamda siyaset yoktur cümlesi Hıristiyanlıktan intikal etmiş batıl bir cümledir!” sözleriyle sert bir dille eleştirdi.

İslamın insanın hayatının tümünü kapsadığını ve bir “Hayat Rehberi” olduğunu söyleyen Yıldız, “Müslüman arabayı (devlet yönetimini) hırsıza uğursuza veya inançsıza teslime demez!” diyerek inançlı insanları siyasetten uzak tutmaya çalışanları ve Müslümanları uyardı.

İşte Nureddin Yıldız Hocaefendinin sohbetinden satırbaşları:

MÜSLÜMAN DİREKSİYONU BAŞKASINA EMANET EDEMEZ!
Siyasetten uzak dur!
Siyasete sakın karışma!
Hoca karışmasın!
Hacı karışmasın!
Takva ehli karışmasın!
Tasavvuf ehli hiç karışmasın siyasete!
Nerede içkici, kumarbaz, sarhoş, hırsız, babası hırsız, dedesi hırsız, amcası hırsız varsa o siyaset yapsın!

Motor senin, lastikler senden, kaporta senden, camlar senden, yakıt senden direksiyon başkasında!

Ama araba senin Böyle araç sürülür mü? Direksiyonu senin elinde olmayan bir aracı sen nasıl ben sürüyorum diyebilirsin?

”İSLAMDA SİYASET YOK” HRİSTİYANLIKTAN İNTİKALDİR!

"İslamda siyaset yoktur cümlesi Hıristiyanlıktan intikal etmiş batıl bir cümledir!"

Allah (cc) bütün hayatın Kur’an-a göre olmasını istiyor. Allah (cc) ekonomiye şekil veriyor, ticarete şekil veriyor, hayata şekil veriyor, yemeğe standart getiriyor. İslam, kendine göre bir devlet kurmak istiyor. Müslüman tutup siyaseti kendi dışına atınca bu sefer başkalarının yönetiminde Müslümanlık yaşamak zorunda kalıyor. Faizsiz yer bulamıyor. Cami inşa ederken bile faiz parası harcamak zorunda kalıyor.

DİREKSİYON BAŞKASINDA OLUNCA “KUR’AN SANSÜRLÜ KİTAP” OLUR!

Ülke senin, vergileri sen veriyorsun ama çocuğuna ne zaman Kur’an okutacaksın diye endişe içerisindesin!
Sen Müslümansın, sağın solun Müslüman ‘Kur’an sansürlü kitap! Yasak kitap!’ Ezan yıllarca Arapça okunmayacak! Hacca istediğin gibi gidemeyeceksin bir mason firması seni hacca götürecek!
Neden? Çünkü sen zamanında direksiyonu başkasına vermişsin! Araba senin ama! Yakıt masrafını da sen veriyorsun!
Hayır!
Öyle değil!
Ümmet, Müslümanlık, Kur’an Ehli, Buhari Ehli, Müslüm Ehli kendisini idare edebilecek kapasitededir!

12 Şubat 2010 Cuma 23:56
Ömer Faruk Eryılmaz
Ö Z E L  H A B E R
www.MarmaraHaber.Net

"Halkın Siyasi Yönetimi"

                                                                  
 İslam da yönetim:                                                       Laik Devlet yönetim de:
-Hayatın her alanına hitap eder , kural koyar  ....   -Din , kulun vicdanına hapsedilmiş köhne öge dir.
-Hem dünya hem ahirete hitap eder .......     ......     -Sadece ahirete hitap eder ,dünya'ya karışamaz.
-Din-devlet bir bütündür           .................     ......     -Din ile devlet ayrıdır; yönetime karışamaz
-Aile yönetimi dine bağlıdır.   .............      ......  ....   -Evlenme, boşanma, nikah... hukuku isviçre'den ithaldir.
-Egitim-ögretim dine göre yapılır ................   ......    -Müfredatı laik mantık belirler, ibadet saatleri umursanmaz.
-Basın -yayın dini kurallara göre çalışır ..........        -Basın'da ;kadın'a sömürü, yalan, dini kültüre saldırı serbesttir.
-Hakimiyet ALLAH' ın, yönetim kullarınındır  ......    -Hakimiyet milletin (!), yönetim tüzel kişilerin tekelindedir.
-Kanunları islama uygun olarak meclis çıkarır ....  -Kanunlar avrupa ülkelerinden  ithal edilir dini görüş ne sorulmaz.
-Hukuk İslam hukukudur (Kur'an ve sünnet) .......... -Hukuk roma ve batı hukukudur.
-Mahkeme İslam'a göre yargılar     ...........   .........     -Mahkeme batı kurallarına göre yargılar.
-Kaynak Kur'an ve Sünnet,örnek peygamber'dir ...   -Kaynak ve örnek Pragmatizme bağlı  oportünizmdir.
-İçki üretimi, tüketimi, satımı yasaktır  .......  .........   -Devlet ve özel sektör üretir. (Tekel )
-Faiz haramdır   ..........   ......   ......  ......  .....  ........       -Devlet ile özel sektörünfaiz'li bankaları vardır (Faizsiz...
                                                                                                                                                    banka İslam'a uygundur)
-Zina yasaktır  ........       .......         ........        .......        - Resmen , kanunla yasak olmaktan çıkarılmıştır (2001)
-Süt anne ve kardeşle evlenilmez ........     ...    ....     -Evlenmek serbesttir.
-Tesettür farzdır. .......      .......    ....                              -Dini simge diye yasaktır.
-Cuma namazı farzdır. ........     .......       ......                -Cuma için iş bırakılamaz.
-Günaha kınama ve nefret vardır .....     ......     ......    -Günaha teşvik, reklam ve izin vardır (genel ev, basın...)

(Derleme: A.Suyak )

İSLAM VE SİYASET

                                                      
  
Rahim ve Rahman olan Allah'ın adıyla 

 BİLMEDEN  VE BİLMEDİĞİNİ DE BİLMEDEN BİZLERİ YILLARDIR " DİNİ SİYASETE ÂLET ETMEKLE (!) " SUÇLAYANLAR AŞAĞIDAKİ  AYETLERİ NASIL  YORUMLAYACAKLAR  ACABA ! BU  AYETLERİ   KUR'AN'DA  YOK MU SAYACAĞIZ , YOKSA KUR'AN'IN  O  AYETLERİNİ İNKÂR   EDİP  İŞİMİZE GELEN  AYETLERİ  KABUL  EDİP , GELMEYENLERİ   ( HAŞA ) RED Mİ  EDECEĞİZ ?...!         
        HAYIR ! KUR'AN  BİR  BÜTÜNDÜR   VE BİR HARFİNİ İNKÂR  EDEN , RED EDEN  KÂFİR  OLUR! KUR'AN'DA   İMAN ,İBADET ,AHLAK  YANINDA UKUBAT VE MUAMELAT YANİ "CEZA HUKUKU ,KAMU  HUKUKU ,İKTİSAT HUKUKU..." GİBİ ALANLARDA OLDUKÇA AZ AMA ÖZ AYETLER- HÜKÜMLER BULUNMAKTADIR.BAŞTA HZ. RESUL OLMAK ÜZERE , HZ. ALİ ,DAHİL ÖMER, EBÛ  BEKİR , OSMAN ...DEVLET YÖNETMEDİLER Mİ ,ONLARDA LAİK Mİ İDİLER  ( HAŞA ) ! ? 
- BAKARA : 85 : " SİZ KİTABIN   BİR KISMINA İMAN EDİP BİR KISMINI İNKÂR MI EDİYORSUNUZ ? SİZDEN  BUNU YAPANIN  CEZASI DÜNYA HAYATINDA REZİL OLMAKTIR , AHİRETTE DE AZABIN EN ŞİDDETLİSİNE İTİLİRLER .   ALLAH YAPTIKLARINIZI BİLMEZ DEĞİLDİR ."
- CASİYE : 18 : ŞERİAT : " EY MUHAMMED SENİ DİN HUSUSUNDA ŞERİAT SAHİBİ KILDIK . SEN ONA UY BİLMEYENLERİN KEYİFLERİNE UYMA . "
- NUR : 55 :DİNİN  İKTİDAR OLMASI : " ALLAH SİZDEN İNANIP YARARLI İŞ YAPANLARA VA'DETMİŞTİR:...ONLARI YERYÜZÜNDE HÜKÜMRAN KILACAKTIR... "
- BAKARA :213, NİSA : 59 : HÜKMETMEK : " ...ANLAŞMAZLIĞA DÜŞTÜKLERİ KONULARDA İNSANLAR ARASINDA HÜKMETMEK ÜZERE İÇİNDE GERÇEKLERİ TAŞIYAN KİTABI İNDİRDİ ..."
- MÂİDE :48-49 : HÂKİM ALLAH " ...ARTIK İNSANLAR ARASINDA ALLAH'IN  İNDİRDİĞİ İLE HÜKMET VE  SANA GELEN GERÇEKTEN AYRILIP ONLARIN KEYİFLERİNE UYMA !SİZDEN HER BİRİNİZ İÇİN BİR ŞERİAT  VE YOL   BELİRLEDİK...ONLARIN ALLAH'IN  İNDİRDİĞİ ŞEYLERİN BİR KISMINDAN SENİ   ŞAŞIRTMALARIDAN SAKIN ! "
- MÂİDE :44 : KÂFİR KİMDİR ? ( ALLAH  AÇIKLIYOR  ) " KİM ALLAH'IN  İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE İŞTE KAFİR ONLARDIR ! "
- AHZÂB : 36 : BİZE DÜŞEN " ALLAH  VE RESULU , BİR İŞTE HÜKÜM  VERDİĞİ ZAMAN ARTIK İNANAN BİR ERKEK  VE   KADININ , O  İŞİ KENDİ İSTEKLERİNE GÖRE SEÇME HAKKI  YOKTUR . "
- BAKARA :179 : KISAS : " EY  AKIL  SAHİPLERİ , KISASTA SİZİN  İÇİN  HAYAT  VARDIR . "
- NÛR :4-5  : CEZA : " NAMUSLU  KADINLARI  ZİNA İLE SUÇLAYIP TA DÖRT ŞAHİT GETİREMEYENLERE SEKSEN DEĞNEK VURUN  VE ARTIK ONLARIN ŞAHİTLİĞİNİ ASLA KABUL ETMEYİN  . "
- MÂİDE : 8 : ŞAHİDLİK : " EY  İNANANLAR   , ALLAH  İÇİN ADALETLE ŞAHİTLİK EDENLER OLUN.BİR TOPLULUĞA KARŞI DUYDUĞUNUZ KİN SİZİ ADALETTEN ALIKOYMASIN . ADİL  DAVRANIN ..."
- NİSA :135 : ADALET  : " EY  İNANANLAR ,KENDİNİZİN , ANNE-BABANIZIN  VE YAKINLARINIZIN  ALEYHİNDE  BİLE OLSA   ALLAH  İÇİN  ŞAHİTLİK  EDENLER OLUN ... "
- BAKARA :275 : FAİZ : " ALLAH ALIŞVERİŞİ   HELAL , FAİZİ  HARAM  KILMIŞTIR . "
- BAKARA :188 : RÜŞVET : " ... BİLE BİLE İNSANLARIN MALLARINDAN BİR KISMINI  GÜNAH BİR BİÇİMDE YEMENİZ İÇİN  ONLARI   HAKİMLERİN ÖNÜNE ATMAYIN ( ONLARA RÜŞVET VERMEYİN ) ."
- EN'AM : 141, TEVBE :103 :ZEKAT ( VERGİ ) : " ONLARIN MALLARINDAN KENDİLERİNİ TEMİZLEYECEK , YÜCELTECEK BİR SADAKA AL . "
- MÂİDE :90 : İÇKİ,KUMAR,FAL : " EY  İNANANLAR , ŞARAP ,KUMAR, DİKİLİ TAŞLAR , ŞANS  OKLARI ŞEYTANIN İŞİ BİRER PİSLİKTİR . "
- ŞURA : 38 , ÂLİ İMRAN . 159 : ŞÛRA ; DANIŞMA  MECLİSİ : " ... İŞLERİ  , ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR . ", " YAPACAĞIN  İŞLER HAKKINDA ONLARA DANIŞ . "
- HACC : 41 : İSLAM DEVLETİNİN ÖZELLİKLERİ : " O ALLAH'IN  DİNİNE YARDIM EDENLERİ YERYÜZÜNDE İKTİDARA GETİRDİĞİMİZ ZAMAN  NAMAZI  KILAR , ZEKATI VERİRLER , İYİLİĞİ EMREDERLER , KÖTÜLÜKTEN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞIRLAR . "
- ALİ İMRAN :104 : İSLAM ÜMMETİNİN ÖZELLİKLERİ : " İÇİNİZDEN HAYRA ÇAĞIRAN , İYİLİĞİ EMREDİP , KÖTÜLÜKTEN  MEN EDEN   BİR TOPLULUK  OLSUN . "
- FETH :18 : BİAT-OY: " ALLAH ŞU MÜ'MİNLERDEN RAZI OLMUŞTUR Kİ ONLAR , AĞACIN ALTINDA SANA BİAT EDİYORLARDI ."
- İSRA : 32 : ZİNA - FUHUŞ : " ZİNAYA YAKLAŞMAYIN ÇÜNKÜ O AÇIK BİR KÖTÜLÜK , ÇOK KÖTÜ BİR YOLDUR ! "
- NUR : 33 : EVLENME : " SİZE ŞUNLARLA EVLENMENİZ HARAM KILINDI : SİZİ EMZİREN ANALARINIZ , SÜT KARDEŞLERİNİZ ."
- BAKARA : 228-230 : BOŞANMA  : " BOŞANMIŞ KADINLAR ÜÇ KUR' BEKLEYİP KENDİLERİNİ GÖZETLERLER..."
- BAKARA : 180, NİSA : 11-12 : MİRAS : " ...UYGUN  BİÇİMDE VASİYET ETMEK , KORUNANLAR ÜZERİNE BİR BORÇTUR . "
- BAKARA : 30 : İNSAN ALLAH'IN  YERYÜZÜNDEKİ HALİFESİDİR : " RABB2İN  MELEKLERE :" BEN  YERYÜZÜNDE BİR HALİFE YAPACAĞIM. " DEMİŞTİ . "
- AHZÂB : 48 : DİN  DÜŞMANLARINA İTEAT ETME : " KAFİRLERE  VE MÜNAFIKLARA İTEAT ETME . ONLARIN EZİYETLERİNE ALDIRMA ,ALLAH2A DAYAN , KORUYUCU OLARAK ALLAH  YETER ."
- BAKARA : 282 : BORÇLAR HUKUKU :" EY İNANANLAR ,   BELİRLİ  BİR  SÜRE  BİRBİRİNİZE BORÇ VERDİĞİNİZ   ZAMAN  ONU  YAZIN . "
- NİSA : 59 :ANLAŞMAZLIKTA ( ALLAH'IN  KANUNU,İNSANLARIN KANUNU  ) KISTAS   KUR'AN :  " EĞER HERHANGİ BİR KONUDA ANLAŞMAZLIĞA DÜŞERSENİZ  ; ONU ALLAH'A VE ELÇİSİNE GÖTÜRÜN . BU DAHA İYİDİR  VE SONUÇ  BAKIMINDAN DA DAHA GÜZELDİR."
- HUD : 85 : " ÖLÇÜYÜ VE TARTIYI  TAM  DENGELİ  YAPIN ... " BAKKALIN  TARTISINA AYET İNDİREN ALLAH DEVLETİ ; SARHOŞ , RÜŞVETÇİ , DİNSİZ , MÜNAFIKLARA MI BIRAKACAKTI ?
       ŞİMDİ  BU  KADAR  AYET - Kİ DAHA PEK  ÇOK  VAR !  - DURURKEN BEN  ŞU VEYA BU NEDENLE  BU   AYETLERİ YOK MU KABUL EDECEĞİM ! BENİM  İMANIM TAM ; ALLAH'IN  , YARATTIĞI  İNSANLARINA DA   EN  İYİ   AHLAK-İBADET-İMAN GİBİ EN İYİDE  YÖNETİM  KURALLARINI   GÖNDERDİĞİNE    İNANIYORUM . BENİM TERCİHİM HUKÛKU'L-ALLAH  YÖNÜNDE ;  İMAN, İBADETTE...GÜVENDİĞİM YARATICIMA HUKUKTA DA GÜVENİYORUM !...OLAYIN  ÖZÜ   BU  !
- ENFÂL : 40 : ALLAH  DOST , YÂR'DIR : " ALLAH   SİZİN  SAHİBİNİZDİR , O NE GÜZEL SÂHİB , NE GÜZEL YARDIMCIDIR ."
- MUHAMMED : 11: ALLAH İNANANLARLADIR : " ALLAH  İNANANLARIN   KORUYUCUSUDUR .
(Alıntı: Medya )

28 Eylül 2014 Pazar

Bir Haftalık Evliya Hikaye

                                     Cüneyd SUAVİ

 

Bir haftalık evliya

Televizyonda dini bir program seyrediyorum. Ekrandaki kişi, ilahiyat fakültelerinin birinde dekan olmalı. Eski asırlardaki maneviyat büyüklerinden bahsederken:
- Onlar, göz ucuyla da olsa nisa taifesine(1) bakmazlarmış, diyor. Nerde şimdi o büyük evliyalar?
Duyduğum sözler, damarıma dokunuyor. Ve her müslümanın yapması gereken bir şeyin hiç yapılmıyormuş gibi gösterilmesi, beni ta can evimden vuruyor. Biraz düşündükten sonra muthiş bir karar alıyor ve kendi kendime söz veriyorum: Hocanın "nisa taifesi" dediği hanımlara, konuşmak için bile olsa bir hafta boyunca bakmayacak ve zamanımızda da büyük evliyalar olduğunu ispatlayacağım.
Proğram bittikten sonra ekmek almak üzere dışarı cıkıyorum. Daha merdivenlerden inerken, alt kata yeni taşındığı söylenen kiracılarla karşılaşıyorum. Evde ne kadar kadın, kız, çoluk, çocuk varsa hepsi kapıda. Hanımlardan biri, benim Türkiye sınırlarını aşan şöhretimi duymuş olmalı. Daha görür görmez:
- Vayyyy!... Cüneyd bey, diyor. Kızlarımın tarifinden tanıdım. çay içmeye geleceğiz inşallah.
Ben aldığım karar gereği hemen başımı eğerken:
- Hoşgeldiniz efendim, diyorum. inşallah memnun kalırsınız komşuluğumuzdan.
Duydugum seslerden, kalabalığın içinde bir de erkek çocuk olduğu anlaşılıyor. Ona bakayım derken
kazayla hanımları görürum diye gözlerimi kaldıramıyorum yerden. çocuk, ablası olacak kızlardan birine fısıldayıp:
- Ben sana, bu adamın kendini beğenmiş bir züppe olduğunu söylemiştim, diyor. Yüzümüze bile bakmıyor KASINTI.
Hemen arkasından yaşlı bir kadın sesi:
- Vah evladım vah, diyor. Ne kadar da mahçupmuş zavallıcık. Anlaşılan küçükken çok dövmüşler.
Her evliyanın başına gelen sıkıntılar benim de başıma geliyor tabi ki. Aceleyle merdivenlerden iniyor ve sokağa atıyorum kendimi. Metodum gayet basit: Yürürken sadece yere bakaçak ve bana doğru yaklaşan kişilerin ayakkabılarından erkek olduğunu anladığımda, başımı kaldırıp rahatca yürüyeceğim.
Bu büyük buluşumu uygulamak üzere daha birkaç adım attığım da, neye uğradığımı şaşırıyorum. Moda mıdır nedir bilmiyorum ama, hanımların çoğunda pantolon var. Altlarında da aynen benimkiler gibi ucu kut, tabani geniş erkek ayakkabısı veya koca koca asker postalları. Anlaşılan dikkatli olmalıyım. Başımı hiç kaldırmadan giderken, yanımdan geçen kadınların seslerini duyuyorum.
Bir tanesi arkadaşına hitaben:
- Bu adamda bir tuhaflik var ayol, diyor. Boşuna dememişler 'dost başa, düşman ayağa bakar' diye.
Diğer kadın, daha farklı görüşte. Benden uzaklaşıp duvar dibine kaçarken:
- Benim de gözüm tutmadı kardeş, diyor. Belli ki çapkının teki. Yere bakan, yürek yakan cinsindendir mutlaka.
Ben, yine evliya sabrıyla ve ayni şekilde yürürken, birden ne olduğumu anlayamadan kendimden geciyor ve ilaç kokulu bir yerde gözlerimi açıyorum.
Yattığım yerin etrafında, beyaz elbiseli genc kızlar dolanıyor. Verdiğim söz gereği hemen gözlerimi kapatarak nerede olduğumu kestirmeye çalışırken, hastanede bulunduğumu anlıyor ve baş ucumdaki hemşirelerin konuşmalarına kulak veriyorum. Kızlardan biri, gözlerimin kapandığını farkedince:
- Yine kendinden geçti zavallı, diyor. Bu üçüncü BAYILIŞI. Onundeki elektrik direğini görmemiş.
Hemşirelerin yanında bir de erkek hasta bakıcı olmalı. Sinir sinir gülüp:
- Biraz önceki elektrik kesintisi, demek ki bu yüzdenmiş, diyor. Adamın kafasındaki şişliğe bakılır sa, Allah bilir devirmistir direği.
Ayaga bir kalkabilsem, ben neyi devireceğimi çok iyi biliyorum ama ne mümkün. Başım dönme dolap gibi dönüyor, beynim feci zonkluyor.
Biraz sonra erkek doktor geliyor yanıma. Ve beni görür görmez:
- Gecmis olsun Cüneyd abi, diyor. Çok fena çarptığın için sağ gözünü bandajladık. Bir müddet tek gözle idare et.
Neyse, zor da olsa biraz sonra çıkıyorum oradan. Ama artık akıllandığım için yere falan bakmak yok. Yeni metoduma göre saglam kalan gözümle yol kenarında ki apartmanların üst katlarına bakacak ve karşımdan gelen insanları siluet olarak farkedip yolumu bulacağım.
Planımın oldukca başarılı olduğunu düşünürken, seslerinden anladığım kadarıyla manavdan alişveriş yapan bir kadın, yanındaki arkadaşına beni gösterip:
- Su terbiyesize bak, diyor. Tek gözlü olduğuna aldırmadan balkondaki kızları seyrediyor. Öbur gözün de kör olsun inşallah.
Can sıkıntısından sıcak sular boşalıyor tepemden. Ne kadar masum olduğumu nerden bilsin zavallı. Ben, söylenenlere sabretmeye çalışarak yine üst katlara bakarken, sanki o yükseklerden düşüyormuş gibi bir halle tekrar geçiyorum kendimden.
Anlaşılan yine hastanedeyim. Biraz önceki hemşirelerden biri:
- Hayret ya! diyor. Bu yine ayni adam. Kanalizasyon çukuruna düşmüş bu sefer.
Bir anda anlıyorum başıma gelen felaketi. Üstüm başım çöplüklerden beter kokuyor. Bütün kemiklerimle birlikte saglam zannettiğim gözüm de sızlıyor. Hastaneden bir an önce kaçabilmek ve eve dönüp temizlenebilmek için sağa sola bakınırken, bir türlü göremiyorum etrafımı. Yine aynı doktor:
- Boşuna uğraşma abi, diyor. Morardığı için öbür gözünü de bandajladık. Bir haftacık sabretmen gerekiyor.
Ben, bu sure içinde ne yapacağımı düşünürken, daha önceki hasta bakıcı, hemşirelere laf atarak:
- Cüneyd abi size fena tutuldu, diyor. Baksanıza saatte bir uğruyor.
Bu adama sinirimden ateşler basıyor yüzümü. İyileşir iyileşmez hastaneye üçüncü kez uğrayıp onun gözlerini de benimkine benzeteceğim kesin. Her neyse, beni bir ambulansa bindirip eve gönderdiklerinde alt kattaki komşularımıza rastlıyorum yine. Sanki beni bekliyorlar kapıda. Hanım ve kızları, "Geçmiş olsun" dileklerini ayrı ayrı iletirken, çocukları olaçak o haylaz velet, yine haince fısıldıyor ablasının kulağına: "Bizim züppe cezasını bulmuş" diyerek.
Komşularımızın yardımyla merdiveni çıkıp içeri girerken, kendi kendime verdiğim sözü bir hafta boyunca eksiksiz olarak tutacağım için yine de seviniyor ve "Evliya sözü, işte böyle olur" diye kasılıyorum.
Gözlerim açıldığında, ne yapacağımı şimdilik bilmiyorum. Ama bir haftalık da olsa evliyalık güzel bir şey değil mi?
Cüneyd SUAVİ

Cuma günün önemi

Cuma Gününün Önemi

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
"Üzerine güneş doğan en hayırlı gün cuma günüdür.
 Âdem o gün yaratıldı, o gün cennete konuldu ve yine o gün cennetten çıkarıldı.
"Müslim, Cum`a 17, 18,
''Günlerin seyyidi yani efendisi cuma, ayların efendisi muharrem, ağaçların efendisi sedir ağacı, dağların efendisi Tur-i Sina, Habeşlilerin efendisi Bilal, İranlıların efendisi Selman, sözlerin efendisi Kur’an, Kur’anın efendisi Bekara, Bekara sûresinin efendisi Âyet-el-Kürsi’dir.''
(Deylemi)
''Allahü teâlâ, Cuma gününü Müslümanlara mahsus kılmıştır.
Cuma suresi sonundaki  9.10.11.âyet-i kerimede mealen;
 -Ey iman etmekle şereflenen kullarım!
Cuma günü, öğle ezanı okunduğu zaman, hutbe dinlemek ve Cuma namazı kılmak için camiye koşunuz. Alış verişi bırakınız!
Cuma namazı ve hutbe, size, başka işlerinizden daha faydalıdır.
Cuma namazını kıldıktan sonra, camiden çıkar, dünya işlerinizi yapmak için dağılabilirsiniz. Allahü teâlâdan rızk bekleyerek çalışırsınız.
-Allahü teâlâyı çok hatırlayınız ki, kurtulabilesiniz!) buyuruldu.
 Namazdan sonra, isteyen işine gider çalışır.
İsteyen camide kalıp, namaz, Kur'an-ı kerim, dua ile meşgul olur.
(Riyadun-nasıhin)
"Cuma gününde bir zaman vardır ki, şayet bir müslüman namaz kılarken o vakte rastlar da Allah tan bir şey isterse, Allah ona dileğini mutlaka verir.
Resûl-i Ekrem o zamanın pek kısa olduğunu eliyle gösterdi.
"Buhârî, Cum`a 37, Talâk 24
"Günlerinizin en faziletlisi cuma günüdür.
''Cuma günü, bayram günlerinden, Arefe ve Aşure gününden daha kıymetlidir.''
Cumartesi (Şebat) günleri Yahudilere, Pazar günleri Hıristiyanlara verildiği gibi, Cuma günü de, Müslümanlara verildi.
Bugün, Müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.)
 [Riyadun-nasıhin]
''Cuma günü, hayvanlar alemi birbirine, “Selam size, bugün Cumadır” derler.''
[Deylemi]

 Bu sebeple o gün bana çokca salâtü selâm getiriniz; zira sizin salâtü selâmlarınız bana mesaj olarak sunulur.
"Ebû Dâvûd, Salât 201
''Ümmetimin bayramları içinde, cumadan daha kıymetli bayram yoktur ve o günkü iki rekât namaz, cuma günü dışındaki bin rekâttan efdaldir.''
 [Deylemî]
''Allah’a ve ahirete inanan, Cuma namazına gitsin!''
[Taberani]
"Her kim cuma günü abdest alırsa ne iyi eder; hele gusül alırsa, o daha iyidir.
 "Ebû Dâvûd, Tahâret 128
''Cuma namazı kılmak; köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır.''
Ebu Davud, Hakim
''Her kim Cumaya gelip cemaatin omuzlarına basarak ilerlerse, kıyamette o kimseden Cehenneme giden bir köprü yapılır.
Halk da onun üzerinden geçerler.''
"Bir kimse güzelce abdest alarak cuma namazına gelir, hutbeyi ses çıkarmadan dinlerse, iki cuma arasındaki ve fazla olarak üç günlük daha günahları bağışlanır.
 Kim hutbe okunurken çakıl taşlarıyla oynarsa, boş ve mânasız bir iş yapmış olur.
"Müslim, Cum`a 27,Ebû Dâvûd, Salât 203
''Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de, Cuma günü ve gecesinde işlenilenden daha kötüsü yoktur.'
 [Ramuz]
''Cuma günü günah işlemeden geçerse, diğer günler de selametle geçer.'
[İ.Gazali]
"Cuma Namazları büyük günahlardan kaçınıldığı sürece, beş vakit namaz ile iki cuma ve iki ramazan, aralarında geçen günahlara keffaret olur.
"Müslim, Tahâret 16
''Cuma günü, bayram günü olduğundan, bir gün önce veya sonrası olmaksızın sadece o güne has oruç tutmak haramdır.''
"Bazı kimseler cuma namazlarını terketmekten şayet vazgeçmezler ise, Allah Teâlâ onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.
 "Müslim, Cum`a 40
''Küçümseyip  özürsüz olarak üç Cumayı kılmayanın kalbi mühürlenir, yani iyilik  yapamaz ve ibadetleri de kabül olunmaz''
[Hakim]
''Cuma günü veya gecesi ölen mümin, şehid olur, kabir azabından kurtulur.''
 [Ebu Nuaym
''Allahü teâlâ, Cuma günü ölen mümine kabirde Allah Teala azap etmez.''
(Cuma namazı yolunda ayakları tozlanana Cehennem ateşi haramdır.)
 [Tirmizi]
''Cuma günü, ruhlar toplanır ve birbirleriyle tanışırlar.
Kabirler ziyaret edilir.
Cehennem, Cuma günü çok sıcak olmaz.
Âdem aleyhisselam Cuma günü yaratıldı.
Cuma günü, Cennetten çıkarıldı.
Cennettekiler, Allahü teâlâyı Cuma günleri göreceklerdir.
Cuma günü kabir azapları durdurulur.
 Bazı âlimlere göre, müminin azabı artık başlamaz.
 Kâfirin Cuma günü ve Ramazan ayı hariç, kıyamete kadar azabı devam eder.
 Cuma günü ölen müminler, hiç kabir azabı görmez.
(S. Ebediye
-Birgün Abdullah İbni Ömer radıyallahu anhümâ bana:
Cuma günü duaların kabul edildiği zaman hakkında babanın Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem den bir hadis rivayet ettiğini duydun mu? diye sordu.
Ben de:
- Evet, duydum. Babam, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem-i şöyle buyururken işittiğini söyledi:
"O vakit, imamın minbere oturduğu vakit.
''Cuma günlerinde öyle bir an vardır ki, müminin o anda ettiği dua reddedilmez.''
-Âdem aleyhisselam Cuma günü yaratılmıştır.
 Cuma günü Cennete götürülmüştür.
Cuma günü dünyaya gönderilmiştir.
Cuma günü kıyamet kopacaktır.
 Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, o saatte bütün dualar kabul olur.!

 ******

http://mektebisuffa.com/peygamberimizin-ilk-cuma-namazi-ve-hutbesitbesi