29 Eylül 2014 Pazartesi

Görgü Kuralı /// Hapşurmak


Tıbben Hapşırmanın Tanımı ve Vücuda Verdiği Faydalar
Bilim adamlarının târifine göre, aksırmak; burun zarının ve nefes verme kaslarının sarsıntılı bir hareketiyle havayı bir anda ağızdan ve burundan atma ameliyesidir. Hapşırık sonucu vücudumuzda:
-Beyin damarları genişler,
-Gözyaşı ve sinüs kanalları açılır,
-Kalp damarları genişler,
-Akciğerlerde normal solunumla atamadığımız rezidüel (ölü) hava dışarı atılır,
-Kalbin diyastol (gevşeme) sonu dinlenme süresi artar. Yani kalp milisaniyeler düzeyinde durur ve tekrar çalışmaya başlar,
-Hapşırma esnasında vücutta birikmiş bazı zararlı toksinler dışarıya atılır, böylece vücut rahatlar.
Aksırma, normal bir düzeyde yerine getirildiğinde faydalı olmakla birlikte, eğer dışa verilmeyip tutulursa, çok ciddî problemler ortaya çıkabilir. Meselâ; kişi, âni bir kalp krizi geçirebilir veya şah atardamarı ve akciğerler, aşırı basınçtan patlayabilir ya da beyne giden kan damarlarının tıkanması sonucu kişi o anda felç geçirilebilir.
Aksırma esnasında gözlerin kapanması da insanoğlu için eşsiz bir nîmettir. Şayet göz kapağımız kapanmamış olsaydı, gözlerimiz yuvalarından fırlar ve neticede kör olurduk.
Bu yüzden şiddetli hava akımının etkisiyle burunda bulunan mikrop vb. de dışarı atılmış olur. Zaten burunda tam temizlenme sağlanamadığında ardı ardına birden fazla hapşırma gerçekleşir. Bu mikroplar dışarı atıldığı için başkalarına zararı olur düşüncesiyle el ile ağız ve burun önüne set oluşturulması önerilir. Tabi bu set hapşırmayı engelleyecek şekilde değil arada boşluk bırakılarak oluşturulmalıdır. Son zamanlarda bu mikropların ele bulaşıp, tokalaşma, dokunma vb. durumlarla başkalarına geçme ihtimaline karşı kol ile set oluşturulması uzmanlarca önerilmektedir. Çünkü el ile yayılan mikrop, hapşırma yoluyla yayılandan çok daha fazla olur. Çünkü bütün mikrop elde toplanır. Hapşırmada ise havaya yayılır.
Hapşırma genellikle uykuda gerçekleşmez. Hatta çoğumuz uykuda hapşıran birine rastlamamışızdır bile. Çünkü uyku esnasında sinirlerin bazı bölümleri bloke edilir.. Sinir uyarımı için çok büyük etki yaratılması gerekir. Ancak bu etki yaratıldığında uykuda hapşırma gerçekleşir. Zaten bu etki gerçekleştiğinde insan hapşırmayla beraber uyanır. Doktorlar hapşırmanın engellenmesini önermiyor. Çünkü vücutta gerçekleşen şiddetli bir durumun dışarı atılması gerekir. Bu duruma ters kuvvet uygulandığında vücutta değişik hasarlara yol açabilir. Hapşırırken insanlar gözlerini asla açık tutamazlar. Uzmanlar bu duruma şöyle açıklık getiriyor: İnsanlar vücutlarında acı hissettiğinde gözlerini kapatırlar. Hapşırma da insanın fark edemeyeceği düzeyde bir acı oluşturduğundan dolayı aynı durum gerçekleşiyor.
Güzel nimetlerden birisi olan hapşırmadan sonra "Elhamdülillah!" demek, verdiği nimetler dolayısıyla Allah'a (celle celâlühü) şükrün bir ifadesidir. 
Bu şükrü işitenin de
"Yerhamükellah!" demesi Sünnet'tir. 
Bunun üzerine hapşıran 
"Yehdikumullah ve yuslihu balekum!"
(Allah size hidayet versin ve hâlinizi ıslah etsin.
diyerek mukabelede bulunur.
(1) 
"Müslüman'ın Müslüman üzerindeki altı hakkından birisinin de hapşırdığı zaman dua etmesidir."(2) 
"Duanın kabul olduğu yerlerden biri de hapşırma ânıdır."
(3)
"Allah hapşırmayı sever, esnemeden hoşlanmaz. Öyleyse sizden biri hapşırır ve Allah'a hamdederse, bunu işiten her Müslüman üzerine, 'yerhamukâllah' demesi hak (bir vazife) dir. Ancak esnemeye gelince, işte bu, şeytandandır. Biriniz esneyecek olursa, imkân nisbetinde elini ağzına kapatarak kendini tutsun ve 'hah' diye ses çıkarmasın. Zira bu, şeytandandır, şeytan kendisine gülüyor demektir."
-Biri hapşırırken bizde olduğu gibi "çok yaşa" diyene " sende gör" demek manasında birçok ülkelerin halkın deyimin de vardır. Ancak “çok yaşa” kelimesinin söylenmesi ilk önce İtalya’dan çıktığı bilinmektedir. 
Altıncı yüzyılda hapşıranlara vücutlarındaki şeytanı attıkları için tebrik anlamında söylenen bu söz büyük veba salgını başlayınca Papa tarafından söylenmesi zorunlu kılındı ve kanunlaştırıldı.
-Aksırma ânında, etrafa gürültülü bir ses ve tükrük yayılabilir. Bunun için hapşıran kimsenin ağzını eliyle veya herhangi bir şeyle kapatması, hem sağlığa, hem de edebe uygun bir davranıştır.
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ın rivâyet ettiğine göre:
“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- aksırdığı vakit, elini veya mendilini mübârek ağzının üzerinde tutar; onunla sesini alçaltmaya veya ağzını yummaya çalışırdı.” (Tirmizî)
Yukarıda açıklanan durumlar, namaz dışında aksırmanın âdâbıyla alâkalıdır. Namazda aksıran bir kimsenin, sessizce “Elhamdülillâh” demesi, namazına bir zarar vermez. Ancak aksıran bir kimseye namaz kılmakta olan bir kimsenin karşılık vermesi, namazını bozar. (Ebû Dâvud)
-Kutlu Nebi'ye (sallallahü aleyhi ve sellem) ait beyanlar, Allah'ın (celle celâlühü) hapşırma ile bize âdeta yeniden bahşettiği sıhhatimizin kıymetini bilmek ve hayatımıza devam ettiğimiz için, bir defa daha verilen onca nimete şükretmek mânâsına da gelir. 
Hapşırma, sadece kendimizin değil, bu âna şahitlik edenlerin de duaya katılmasına, şükür hislerine ortak olmasına vesile olacak kadar rahmet bulutudur.
Dipnotlar
1.Buhari, Edep,125.
2. Mecmau'z-Zevaid, 8/186.
3. Mecmau'z-Zevaid, 4/181.
Bakınız İbn Hacer, adsı geçen hadisin şerhi; 
İbrahim Canan, 
Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, 10/196-7) 
(Buhârî, Edeb 125, 128, Bed'ül-Halk 11; Müslim, Zühd 56, (2994); Ebû Dâvud, Edeb 97, (5028); Tirmizî, Salât 273, (370), Edeb 7, (2747, 2748)).
Düzenleme: Aydın Suyak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder